Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Çok uzak ülkelerden birinin ücra bir köşesinde, eşeklerin yaşadığı, adı üstünde Eşekistan diye bir memleket varmış. Yalnız buranın nalbantı, iyi bir nalbant değilmiş. Nal çakarken hoyrat davranır, eşeklerin toynaklarını acıtırmış. İnatçıymış da, yapılan uyarıları hiç mi hiç dikkate almaz, eşeklerin ayaklarını telef etmeye devam edermiş. Tabi böyle özensiz nallama yapılması , eşeklerin çok canını yakıyormuş, hatta yolda yürümelerini bile zorlaştırıyormuş. Öyle bir gün gelmiş ki, eşeklerin sabrı iyice taşmış, toplanmışlar, sorunlarına bir çözüm aramışlar. Biri “Nalbant ölsün!” demiş, “Ölsün.” demekle ölünmez tabi, bir başkası acılar içinde zorlukla ayağa kalkıp “Nalbantı, ülkenin en kuzeyindeki karlı buzlu bölgeye sürdürelim, perişan olsun” demiş. Can havliyle her birinden değişik öneriler gelmiş. Neyse, sonunda bir çaresini bulup kötü nalbanttan kurtulmuşlar. … Eşeklere acı çektiren kötü nalbant gidince yerine, yenisi gelmiş. Ama Eşekistan halkı ne görsün? Kötü nalbanttan kurtulduk, derken, yerine gelen eskisinden daha kötü, ondan da zalim değilmiş mi? Hem bu inadına, çekici dikine dikine vurup canlarını daha çok yakıyormuş. Neredeyse eskisini arar hale gelmişler. Eşekleri almış mı bir düşünce? “Zar zor kötüsünden kurtulduk, peki bu daha kötü çıktı, bundan nasıl kurtulacağız” diye. … Neyse ki, bunu göndermeleri korktuklarından kolay olmuş. Ötekinden kurtulmayı başardılar, deneyim de kazandılar ya, ikincisini de aynı yöntemle uzaklaştırıp, ondan da kurtulmuşlar. … Yalnız ülkede nalbantın bolluğu varmış. Eşekisten halkı “Oh kurtulduk!” diye derin bir nefes alıp rahatlayamadan üçüncüsü gelmiş. Üçüncü de üçüncüymüş hani ; aman aman aman! Bu tam anlamıyla işkenceci. O nasıl nalbantlık öyle; çekici dikine dikine vurduğu yetmezmiş gibi, her seferinde dönüp bir de kaval kemiğine vuruyormuş. Eşekistan halkı çekiş darbelerinden bitmiş tükenmiş, yolda yürüyemez hale gelmiş. Eşekler şimdi de bundan nasıl kurtulacaklarını düşünmeye başlamışlar. Hemen bir toplantı düzenlemişler. Zulmün büyüklüğü karşısında çaresiz, eşeklerin hepsi toplantıya katılmış. Acıyla, “Aaah!”, “Oof!”, “Yandııım!” sesleri arasında yine öneriler yapılmaya başlanmış. Ancak soruna köklü bir çözüm bulunamamış; konuştukça, dertleştikçe gelecek dördüncü nalbantın yapacağı zulmü düşünüp içleri kararıyormuş. … Sonunda o güne kadar hiç ağzını açmayan bir bilge kişi söz almış: - Arkdaşlar, demiş, kırk tanesini de kovalasak kırkbirinci gelip zulmedecek, kovalamak çözüm değil. Eşeklerin hepsi ona dönmüş “Eeee?” demişler, “Çözüm ne ola ki?” Bilge yanıt vermiş: - En iyisi bizler eşeklikten kurtulalım!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |