Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Kimilerine göre insanlığa çağ atlatan önemli bir keşif,kimilerine göreyse zaten daha önce üzerinde yıllardır insanların yaşadığı topraklardan bihaber olan Avrupalıların bu zengin topraklardan haberdar olmasıydı Amerika’nın Keşfi.Haçlı seferlerinden umdukları zenginliğe kavuşamadan eli boş dönen Avrupalıların ikinci büyük umut kaynağı olan Coğrafi keşifler,bir nevi korsanlık olarak da yorumlanabilen denizaşırı seferlerinden büyük kazançlar sağladılar.Daha önce farkında olmadıkları ve bilmedikleri birçok şey öğrendiler.Sonuçları itibariyle tüm tarihsel olaylarda olduğu gibi bir zincirin halkalarını oluşturan önemli bir başlangıcı teşkil ederek Avrupa tarihinde büyük değişim ve gelişmelere neden olan bu seyahatlerinin ardından, bir medeniyet yükselişe geçerken ardında yıkık medeniyetleri de bıraktı.Bunlardan en önemlileri, kadim Aztek ve İnka medeniyetleriydi.İzlediğimiz klasik kovboy filmlerinde kafa derisi avcıları vahşiler olarak lanse edilen Kızılderililer’in atalarıydı onlar.Batılılar,Kızılderililere toptan indians demekle birlikte,Kızılderililer daha çok kendi kabile adlarıyla anılmayı tercih etmişlerdir.Her ne kadar kabileler halinde yaşamaktaydılarsa da ortak bir dile ve kendilerine özgü ortak bir kültüre ve hayat anlayışına sahiptiler.Siyasi organizasyonlarında şehir devletleri yanında, kabile konfederasyonları da mevcuttu. Kızılderililerin batılıların tabiriyle “vahşi” olmadıkları hatta tam tersine ruhsal,manevi ve insani değerlere önem veren özelliklere sahip oldukları bir gerçektir.Sadece “farklı”ydılar.Asıl problem de onlarda değil,her dönem ve çağda olduğu gibi farklılığı hazmedemeyen anlayıştaydı.Kızılderililerin sanıldığının aksine, bilge insanlar olduğunu, günümüze ulaşan şu atasözlerinde açıkça görmek ve hissetmek mümkündür: *Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz. (Ute Kabilesi) * Ölüler güç ve bilgilerini beraberinde götürmez, yasayanlara ilave eder. (Hopi Kabilesi) * Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım. (Apache Kabilesi) * Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi makoseninin içine bak (Sauk Kabilesi) * Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır. (Mohawk Kabilesi) * Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Onu yaratıcıdan ödünç aldınız. (Mohawk Kabilesi) * Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal (Lumbee Kabilesi) * Aşkı tanıdığında, yaratıcıyı da tanırsın. (Fox Kabilesi) * Allah'ın kelimeleri, meşe yaprağı gibi sararıp düşmez; çam yaprağı gibi ilelebet yeşil kalır. (Mohawk Kabilesi) Batılıların gözü dönmüş bir şekilde bu hikmet sahibi kendi halinde yaşayan insanların servetlerini ve topraklarını yağmalaması, onları elbetteki vatan ve namus için savaşmaya mecbur kıldı. Bu sırada en utanç verici ve kanlı çarpışmalar da Apache, Sioux ve Comanche kabileleri ile gerçekleşti.Ancak demirle barutun birleşimine karşı ok ve mızrak yetersiz kalınca ve yüz beyaz adama ancak bir apaçi düşünce 1860 yılından itibaren savaşı kaybetmeye başladılar. Avrupalı kaşifler, Seminoles, Cherokees , Miccusuki Shoshone, Paiute, Cahuilla ,Mewuk ve daha birçok kabileden hayatta kalabilen çok az sayıdaki yerliyi yurtlarından sürerek onlar için belirlenmiş dar ve verimsiz yaşama alanlarına mahkum ettiler. En fazla kelle getiren Kızılderili avcıları ödüllendirilerek bu kelleler bir müzede sergilendi.Avrupalıların kıtaya ayak bastığı sırada Kuzey Amerika’nın tamamında nüfûsun 4,2 milyon, Güney Amerika’nın ise 10 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir.Ancak savaş, salgın hastalıklar ve kıtlıklar sonucunda sayıları çok azalmıştır.Yıllarca birçok haksızlığa maruz kalmaya devam eden torunları,kendi ülkelerinde ancak 1924 yılında vatandaşlık hakkına sahip olabildiler. Şu anda bile hak arama mücadelesini sürdürmekteler. Duwarmish Kızılderililerinin reisi Seattle’nin 1853’te Amerikan başkanı Franklin Pierce’e yazdığı şu sözler, manidardır: "Washington'daki büyük başkan bizden topraklarimizi satın almak istediğini bildiren bir mektup yollamış. Dostluktan sözetmiş büyük başkan... Ama biz, sizin dostluğumuza ihtiyacınız olmadığını biliriz. Gökyüzünü nasıl satın alabilirsiniz ? Ya da satabilirsiniz ? Ya toprakların sıcaklığını? Ağzımdan çıkan sözler yıldızlara benzer , büyük başkan , hiç sönmezler. Bu yüzden söyleyeceklerime güveniniz. Havanın taze kokusuna ,suyun pırıltısına sahip olmayan biri onu nasıl satabilir ? Kutsaldır bu topraklar benim için ve ulusum için... Yağmur sonrası ışıltılı her çam yaprağı, denizi kucaklayan kumsallar,karanlık ormanların koynundaki sis, şakıyan böcekler... Ve bilin ki: Kızılderili adamın anıları ağaçların özsuyunda saklıdır. Toprak bizim anamızdır Wahingtondaki büyük başkan bizden topraklarimizi istediği zaman bütün bunları istemektedir. Büyük başkan bizim babamız, biz de onun çocukları olacakmışız. Büyük ruh ulusumuzu sever fakat nedendir bilinmez, Kızılderili çocuklarını terk etti. Simdi size makineler yolluyor ve çok yakında beklenmedik yağmurlar sonrası yataklarımıza taşan ırmaklar örneği beyaz adam bu toprakların her karışını dolduracak. Bizler yetim kaldık. Çünkü başka ırklardanız , çünkü ihtiyarlarımız farklı öyküler anlatırlar. Bilesiniz ki: Derelerin ve ırmakların içinden geçen sular, sadece su değildir. Atalarımızın kanidir o. Babalarının mezarını geride bırakır beyaz adam. Toprağı çocuklarından çalar. Açlığın dünyayı saracak beyaz adam. Ve ardında koskoca bir çöl bırakacaksın. Sabahın sisi dağların karnından doğan güneşi görür Ve kaçar. Demir at (lokomotif) öldürüp çürümeye bıraktığınız, binlerce buffalodan nasıl kıymetli olabilir ? Nasıl ? Anlamıyorum. Hayvanlar insanları bıraksa , insanlar ruhlarının yalnızlığından ölmez mi ? Hayvanların başına gelen, insanin da başına gelecektir.Toprağın başına gelen , oğullarının da başına gelecek ... Çocuklarınıza bizim öğrettiğimiz şeyleri öğretin. Toprak bizim anamızdır. Ve toprağa tükürülmez.Toprak insana değil, insan toprağa aittir. İnsan, hayat dokusunun içindeki bir liftir sadece... Beyaz adam neyi satın almak istiyor ? Gökyüzü ve toprakların sıcaklığını mi ? Koşan antilopların çabukluğunu mu ? Biz size bunları nasıl satabiliriz ? Ve siz nasıl satın alabilirsiniz ? Bir kağıt parçasını imzaladığımız ve beyaz adama verdiğimiz için her şeyi yapabileceğini mi zanneder beyaz adam? Havanın tazeliğine ve suyun pırıltısına sahip değilsek, bunu nasıl satabiliriz size ? Son buffalo da öldüğünde onları tekrar nasıl satın alabilirsiniz ? Beyaz adam geçici bir iktidardır ve o kendini her şey zannetmektedir . Bir insan annesine sahip olabilir mi ? Günlerimizin kalan kısmını nerede geçireceğimiz önemli değil. Çocuklarımız babalarını gururları kırılmış gördüler.Savaşçılarımız utandırıldılar. Yenilgiler sonrası kendilerini içkiye ve yemeğe verdiler. Bu yolla vücutlarını uyuşturuyorlar. Bir kaç kış ömrümüzün kaldığı bu topraklarda yakında matemimizi tutacak tek bir kişi bile kalmayacak. Ama niye ağlayayım ? İnsanlar denizdeki dalgalar gibi gelip geçerler. Biz gidiyoruz, ama beyaz adamın da bir gün keşfedeceği şeyi bugünden biliyoruz. Hepimiz aynı büyük ruhtan geliyoruz . Beyazlar da bir gün bu topraklardan gidecektir. Belki de bütün ırklardan daha çabuk. Yataklarınızı zehirlemeye devam edin. Ve bir gece kendi çöplerinizde boğulacaksınız. Bu kader bizim için su anda bilinmezdir. Fakat biliyoruz ki batığınızda her tarafa parlak bir ışık yayacaksınız. Bütün buffalolar öldürüldükten , yaban atları ehlileştirildikten, ormanın en gizli köselerine kadar dünya insan kokusu ile dolduğunda , sevimli tepelerin görüntüsü konuşan tellerle kirletildikten sonra, bir bakacaksınız ki gökteki kartallar yok olmuş. Hızlı koşan taylara elveda demişsiniz. Bu ne demektir biliyor musunuz ? Bu yasamın sonu ve sadece daha fazla hayatta kalmanın başlangıcıdır... Biz kardeşlerininkinden ne kadar farklı olursa olsun her insanin istediği gibi yasamasını savunuruz. Eğer biz teklifinizi kabul edersek, bu sadece yeni toprakları güvence altına almak için olacaktır ve orada son günlerimizi rahat ve huzurlu geçirebiliriz belki... Size bu topraklarımızı sattığımız zaman, siz onu bizim sevdiğimiz gibi seviniz, onunla bizim ilgilendiğimiz gibi ilgileniniz. Ve onu bugün bulduğunuz gibi hatırlayınız. Bu toprakları ve üzerindeki canlıları çocuklarınız için koruyunuz. Çünkü bu dünya kutsaldır. Beyaz adam bile ortak kaderimizden kaçamaz, belki biz hepimiz kardeşiz. Bunu zaman gösterecek."
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Nihal AKKUŞ, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |