Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero |
|
||||||||||
|
Fırtınada, karda, yağmurda Nice yıldırımlar düştü etrafına Şanslıydı, cesurdu, kuvvetli ve sabırlı Yıkılan bütün yıllara Yakılan yemyeşil ağaçlara rağmen O hep ayakta, o hep dimdikti O, gecelerin tek güneşiydi Yıllardır savaştı tekbaşına Hiç bir sabah yenik düşmedi Boyun eğmedi karanlığa Kabuk bağlamıştı gövdesi Derin çatlaklar ve yara izleri Sarmıştı kupkuru bedenini Eskimiş ve yaşlanmıştı Ama, o hiç aksatmamıştı görevini Bazen, bir ayyaş serserinin Dağınık şarkılarını dinledi Bazen, sıcak yaz gecelerinde Çocukların oyunlarını izledi Bazen de, sabahın kör karanlığında Aç kalmış bir sokak köpeğinin Ortak oldu son feryatlarına Ama, çoğu zaman Gecenin soğuk kahkahalarıyla Üşüyorken mahzun yüreği Tekbaşınaydı, kimse yoktu yanında Kimi geceler, neşeyi kahkahayı Kimi geceler, hüznü gözyaşlarını Kimi geceler de sadece, Yalnızlığı ve sessizliği aydınlattı.. Yıllardır böyle kış görmemişti Yaşlılıktan mı, yalnızlıktan mı Yoksa, taşları çatlatan bu soğuktan mı Bilmiyordu, ama hiç bu kadar üşümemişti Donmuştu, buz tutmuştu içi.. Saatler geçti sessizlik ve sıkıntı içinde Nihayet, bir hareket gördü uzakta Biri yaklaşıyordu ona doğru Yavaş yavaş ve kasvetli adımlarla Düşünceliydi, başı hafifçe eğikti Sıkı giyinmemişti, korunmasızdı Fakat, rüzgarın keskin pençeleri Onu okşar gibiydi nedense Sonunda genç adam geldi ve durdu Birşey vardı elinde, bir kırmızı gül Sımsıkı kavramış, bütün gücüyle Kan damlıyordu kaldırım taşlarına Çok kötü yaralanmıştı eli Gül dikeni parçalamıştı çünkü avuçlarını Adam uzun süre onun yanında bekledi Sabırla, sessizce ve Gittikçe daha uzaklara dalan gözlerle Adam yoruldu ve sırtını yasladı Sıcaklığıyla ısıtmıştı onu, Yani, o eski sokak lambasını Birden ağlamaya başladı genç adam Direk sarsılıyordu hıçkırıklarıyla O da ağlıyordu titrek ışıklarıyla Sonra sustular Adam, şimşek bakışlarını yukarı çevirdi Simsiyah gökyüzü ve titrek bir lamba Ne bir yıldız, ne de ay görüyordu Sadece o lambanın ışığı vardı karanlıkta Aniden vahşileşti genç adam Kıyamet güneşi doğmuştu yüzüne Binlerce yıldız taşımış kirpiklerinde Mutluluk ve aşk boğuluyordu derinlerde Gülümseyen çocuklar boğuluyordu Okyanuslar kaynıyordu gözlerinde Zoraki bir kıpırdanma oldu dudaklarında Son bir kahkaha attı intikam alırcasına Ardından, gök gürültüsüyle haykırdı; "Nerede yıldızlar! Nerede güneş! Bıktım artık Yalancı gülümseyişlerden Sevgisizlikten, yalnızlıktan Ve duyduğum aptalca masallardan Bıktım artık bu sahnede dansetmekten Perde kapanıyor! Bitti palyaçoluk! Yaksın bizi, yoketsin herşeyi bu ateş!" Ve uzattı elini bulutlara Sımsıkı tuttuğu gülünden Yıldırımlar dağıttı gökyüzüne Heryer kıpkırmızı, herşey ateş rengi Korkunç bir deprem sarstı ufku Birden bitti herşey Artık ne o genç adam, Ne de yaşlı sokak lambası Geriye sadece kırmızı bir ateş, Sadece, kanlı bir gül kaldı..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vefa LÖK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |