..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Deneysel > Vefa LÖK




4 Eylül 2002
Cinayet mi İntihar mı?  
Vefa LÖK

:BFCB:
Tam otuz altı yıldır buradaydı
Fırtınada, karda, yağmurda
Nice yıldırımlar düştü etrafına
Şanslıydı, cesurdu, kuvvetli ve sabırlı
Yıkılan bütün yıllara
Yakılan yemyeşil ağaçlara rağmen
O hep ayakta, o hep dimdikti
O, gecelerin tek güneşiydi
Yıllardır savaştı tekbaşına
Hiç bir sabah yenik düşmedi
Boyun eğmedi karanlığa
Kabuk bağlamıştı gövdesi
Derin çatlaklar ve yara izleri
Sarmıştı kupkuru bedenini
Eskimiş ve yaşlanmıştı
Ama, o hiç aksatmamıştı görevini
Bazen, bir ayyaş serserinin
Dağınık şarkılarını dinledi
Bazen, sıcak yaz gecelerinde
Çocukların oyunlarını izledi
Bazen de, sabahın kör karanlığında
Aç kalmış bir sokak köpeğinin
Ortak oldu son feryatlarına
Ama, çoğu zaman
Gecenin soğuk kahkahalarıyla
Üşüyorken mahzun yüreği
Tekbaşınaydı, kimse yoktu yanında
Kimi geceler, neşeyi kahkahayı
Kimi geceler, hüznü gözyaşlarını
Kimi geceler de sadece,
Yalnızlığı ve sessizliği aydınlattı..
Yıllardır böyle kış görmemişti
Yaşlılıktan mı, yalnızlıktan mı
Yoksa, taşları çatlatan bu soğuktan mı
Bilmiyordu, ama hiç bu kadar üşümemişti
Donmuştu, buz tutmuştu içi..
Saatler geçti sessizlik ve sıkıntı içinde
Nihayet, bir hareket gördü uzakta
Biri yaklaşıyordu ona doğru
Yavaş yavaş ve kasvetli adımlarla
Düşünceliydi, başı hafifçe eğikti
Sıkı giyinmemişti, korunmasızdı
Fakat, rüzgarın keskin pençeleri
Onu okşar gibiydi nedense
Sonunda genç adam geldi ve durdu
Birşey vardı elinde, bir kırmızı gül
Sımsıkı kavramış, bütün gücüyle
Kan damlıyordu kaldırım taşlarına
Çok kötü yaralanmıştı eli
Gül dikeni parçalamıştı çünkü avuçlarını
Adam uzun süre onun yanında bekledi
Sabırla, sessizce ve
Gittikçe daha uzaklara dalan gözlerle
Adam yoruldu ve sırtını yasladı
Sıcaklığıyla ısıtmıştı onu,
Yani, o eski sokak lambasını
Birden ağlamaya başladı genç adam
Direk sarsılıyordu hıçkırıklarıyla
O da ağlıyordu titrek ışıklarıyla
Sonra sustular
Adam, şimşek bakışlarını yukarı çevirdi
Simsiyah gökyüzü ve titrek bir lamba
Ne bir yıldız, ne de ay görüyordu
Sadece o lambanın ışığı vardı karanlıkta
Aniden vahşileşti genç adam
Kıyamet güneşi doğmuştu yüzüne
Binlerce yıldız taşımış kirpiklerinde
Mutluluk ve aşk boğuluyordu derinlerde
Gülümseyen çocuklar boğuluyordu
Okyanuslar kaynıyordu gözlerinde
Zoraki bir kıpırdanma oldu dudaklarında
Son bir kahkaha attı intikam alırcasına
Ardından, gök gürültüsüyle haykırdı;
"Nerede yıldızlar! Nerede güneş!
Bıktım artık
Yalancı gülümseyişlerden
Sevgisizlikten, yalnızlıktan
Ve duyduğum aptalca masallardan
Bıktım artık bu sahnede dansetmekten
Perde kapanıyor! Bitti palyaçoluk!
Yaksın bizi, yoketsin herşeyi bu ateş!"
Ve uzattı elini bulutlara
Sımsıkı tuttuğu gülünden
Yıldırımlar dağıttı gökyüzüne
Heryer kıpkırmızı, herşey ateş rengi
Korkunç bir deprem sarstı ufku
Birden bitti herşey
Artık ne o genç adam,
Ne de yaşlı sokak lambası
Geriye sadece kırmızı bir ateş,
Sadece, kanlı bir gül kaldı..



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın deneysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kurtuluş
Seven ve Sevilen

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Var Olmak
Pembe
Kelebek Olamadan
Muhabbetimiz Sağır ve Dilsiz
Kelebek İmparatorluğu
Duvardan Duvara Seranat
Rahat Uyu Güller Açsın Baş Ucunda
Vasiyet
Ölüyorum
Ferhat


Vefa LÖK kimdir?

Önce keman telinde gördüm kendimi. Telden çıkan o güzel tınıyı hep görmezden geldim. Telin sancı verici gerginliğinde buldum kendimi. Sadece bu sancıydı ilgilendiğim. Bu sancıdan öleceğimi sandım hep. Her an ölmek istedim. Sonra büyüleyici bir melodinin peşinde savruldum. Sancılarımı bu yüzden sevmeyi öğrendim, acıyı bu yüzden sevdim. Gergin bir tel olmayı ve kopmayan sağlamlığı savundum. Hayat güzel bir şarkı ve bu şarkı ancak böyle çalınırdı. Bitmiyordu macera. İyi ki de bitmedi. Çünkü kemanı keşfetmiştim. Hemen sonra da onu çalan o narin elleri. . Peki bunları düşünen kim? Kim bu şarkının bestecisi? Ne zamandır ve daha kimler tarafından çalınıyor bu senfoni? Kim bilir? Ellerim birer dağ kadar ağır. Ve bu iki dağ arasında çatırdıyor beynim. Yazdıklarım işte bu gürültünün tarifidir ancak. Acımı tasvir etmeye yetenekli değilim. . .


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vefa LÖK, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.