Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere |
|
||||||||||
|
Piraha insanı, Brezilya'da Maici Irmağının kenarında yaşayan yaklaşık 300 kişilik bir grup. Bunların diğer yerlilerden farklı olan tarafı ikiye kadar sayabilmeleri ve geçmiş kavramının olmaması. Onlar için renklerin bile önemi yok. Mayıs 2008'de Haber olarak okuyup üzerinde bazı fikirler ürettiğim bu topluluk (Piraha insanı) hakkında günümüz insanına da göndermeler yaparak sizlerle paylaşmak istiyorum. bu güne kadar dünya iletişiminden kopuk kendi içinde gelişmeye kapalı kalmışlar. Avcılık ve toplayıcılığa dayalı yaşam tarzlarının gerekliliklerinin dışına çıkamadıklarından, basit bir yaşam tarzına sahipler. İhtiyaçlarını karşılayacak olan doğada mevcut. Fazlasını istemediklerinden biriktirme kavramları yok. Dilbilimci Daniel Everett yaklaşık otuz yıldır bunları inceliyormuş. Bu inceleme den sonra "Anlık Yaşama Tarzı"na sahip olduklarını dile getiriyor. Daniel Everett, araştırma süreci içersinde ona kadar dahi saymayı öğretemediğini dile getiriyor. Sayma yeteneğinin gelişmemiş olması çok normal değil mi? Biriktirme sorunu olmayan bir hayatta niye sayasın ki. "Anlık Yaşama Tarzı" denilince günümüz insanına dair bir çağrışım yapıyor mu sizlere? Günümüz insanında var olan bazı kavramların gelişme göstermediği bu toplulukla aynı çağda yaşıyoruz sonuçta. Ya da aynı zamanda yaşıyoruz diyelim. Biriktirme ve iktisat evrensel olgular mıdır? Evrensel olgu ise bu tip ilkel yaşam tarzlarında biriktirme ve iktisat olmadığına göre bunlar çağdaşımız değil midir? Peki, çağdaşımız değilse niye aynı zamanda yaşıyoruz. Piraha kültürünü inceleyen Everett, şöyle bir açıklama getiriyor "Dil kültürle gelişiyor." Bunların kültürü gelişemediği için dileri de gelişememiş sonucuna varıyor. Acaba öyle midir? Dünya kültürlerinde alet gelişimi nasıl ki zorunluluktan doğdu ise "Anlık Yaşama" kültürü olan bu ilginç yapı da, doğada yeterli beslenme kaynakları olduğundan biriktirme kavramı gelişmedi. Kültür ihtiyaçlara üretilen çözümlerle gelişiyor. İhtiyaçlar için alet icat ediliyor ya da var olan aletler geliştiriliyor. Bunu şöyle de söyleyebiliriz teknoloji evrimleşiyor. Her aletin kullanımı kendi kültürünü getiriyor. Farklı bir açıdan bakacak olursak bu topluluğun yaşam tarzı da kendi koşullarının oluşturduğu bir kültür. Mesela bir Akdeniz kültürü vardır ki zeytinyağı ve zeytin kültürüyle örtüşür. Çünkü bu alanda bariz bir kaynak olarak bu ürün etrafında bir teknolojik gelişme var. Evet, başka ürünler de var mesela üzüm ve sonucunda şarap ama bu dünyanın başka bölgelerinde de var. Yani Akdeniz de zeytin kültürü ön plandadır. Maici ırmağını kenarındaki bu topluluk kapalı kalmış olduğundan dünyaya ayak uyduramamış olabilir. Ama daniel Everet yıllarca uğraşmasına rağmen bu insanlara ikiye bazı durumlarda üçe dörde kadar saydırabiliyor ama ertesi gün aynı kişiden saymsasını istediğinde yine ikiye kadar sayabiliyor. Bunların öğrenme derdi yok. Dünyaya entegre olsalardı da yine bunlara bazı şeyleri öğretmek zor olacaktı. Bu nedenle kapalı toplum olduklarından dolayı ‘anlık yaşam tarzı’nın ortaya çıktığını söylemek askıda kalıyor. Başka temel sebepler aramak gerekiyor. Bence cevabı bulmak yine onları incelemekten geçiyor. Ne demiştik :’Bunların geçmiş kavramları yok’ bunu nasıl açıklayabiliriz? Avlarsın ve tüketirsin bunun dünü bugünü olur mu? Her gün yaptığın iş aynı ise dünü hatırlamanın ne gereği var? avladığını biriktirmiyorsan niye sayasın ki. Bu konuda günümüz insanıyla bir benzerlik kuracak olursak; bizlere balık hafızalı deniyor ya. Kuş beyinli diyenler de var. Dün vaatlerle gelip de koltuğu sağlama aldıktan sonra elindekini avucundakini çalan halkı uyutan siyasetçiler az mı canım. 1990 yıllarında izlediğim bir filmin oldukça etkisinde kalmıştım. Bak hatırlıyorum demek ki balık hafızalı değilim. "Kurtlarla Dans" Bu film amerikan yapımı olduğu halde beyazların kızılderililere yaptığı eziyetleri bir ölçüde veriyordu. Bu arada Benjamin Franklin'in şu sözünü hatırlatmadan geçmek olmaz: "Yerlilere içirdiğimiz rom içkisi Tanrı'nın bu pislikleri (kızılderililer) yeryüzünden kaldırmak için yaptığı bir planın parçasıydı" derken katliamlarına mazeret olarak Tanrı'yı gösteriyor. ''Kurtlarla dans'' filminden bir kesit; Yerli at sürerken boş alanda bir nesne bulur. Bu nesne subayın şapkasıdır. Attan iner ve alır. Bu kadar. Daha sonra yerlinin kafasında şapkasını gören subay bunun kendisine ait olduğunu anlatmaya çalışır ama anlatamaz. Çünkü her şey doğaya aittir ve herkes ihtiyacı olanı alır. Doğa ile denge içinde yaşayan toplumlarda aitlik kavramı yoktur. Askerlerin yerlilerle başa çıkmak için avlanma alanlarına girip tüm bizonları keyfi öldürmesi de yerliler için beklenmedik bir durum. Çünkü bizonlar ihtiyaç kadar avlanır; zevk için öldürme diye bir şey söz konusu değildir. Post modernizm, Modernizmi eleştirerek kendini ortaya koyuyor o kadar. Hegemonyayı güya kabul edilmiyor. Kendini belirsizlik temelinde sunuyor. Ürettiği insan tipi tükettiği ile var oluyor, üretmenin hiçbir değeri yok. Ayağındaki pantolonun markasıyla kullandığın cep telefonunun özellikleriyle varsın. ‘ben’in içi hiç önemli değil ama bu marka eşyaları nasıl elde edersen et var olursun. Aksi takdirde sen bir hiçsin. Belirli modeller var. Bu modellerin reklâmını yaptığı ürünleri satın alanlar eksikliklerini aşağılanmışlıklarını satın alarak tatmin etmek durumunda kalıyorlar. Peki, bu psikoloji Piraha insanının durumundan daha bayağı değil mi? İnsanın insan olduğu kullandığı araçların belirli modelleri kullanarak dayatılan ürünleri kullanmasından anlaşılmaz. İnsan olmak, içinde yaşadığı topluma ne verdiği ile ilgilidir Günümüz insanına anlık yaşama psikolojisini enjekte ediliyor. Pirahalarda olduğu gibi, tek fark nisbi refah artışı. Pirahalar gibi sende dünya nimetlerinden bihaber olsaydın bu nimetlerden istemeyecektin ki arkadaşım. Artı üretim krizlerine giren kapitalizmin daha doğrusu emperyalizmin çıkış yolu ya savaş ya da tüketici tek tip bireyler oluşturmak. Birey önüne sürülen gündelik tüketim mallarından satın aldığı an o kültürü kabul etmiştir. Mek Danıls kültürü mesela. Post-modernizm sömürü düzeninin ömrünü uzatmak için sunulan faydacı ve reklâmcı (tabelacı) bir açılım sunuyor. Bir parça daha refah ama kime? Bazılarının savunduğu gibi serbestlik ya da özgürlük değil, tüketimi azdırmak için her tür yolu deneme serbestliğidir. Post modern kültür üretilirken belirli modeller geliştiriliyor. İnsanlara sunulan, imaj adı altında kadın ve erkek tek tipleşiyor. Reklâm kavramını masaya yatırın bunu görürsünüz. Taviz vermeyen, titiz, seçmeci özellikle soğukkanlı erkek model olacak. Bizim maganda dediğimiz tipe benzer yönleri var mı? Niye olmasın bizde de magandalar ön plana çıkmıyor mu? Kibar magandalar. Bu nasıl mı oluyor? İçi maganda dışı kibar varlıklar. Al sana ikiyüzlülük. Dişi modelimize gelelim, kadının kendinden daha fazla hoşlanmasını sağlamak için her tür olanak mevcut. Bu olanakları yakalamanın da yolları ortada mevcuttur. Erkekler arası rekabette erkeklerden birinin galip gelmesi markalaşır. Kadın kendi kendinden hoşlanabilmek için tüm olanaklar mevcut. Bu arada erkekler arası rekabette bazı erkeklerin haberi olmadan kadının ‘arada yastık olmak’ koşulu ile kendini rahat ettirmesi büyük bir reklâm aracı haline getirirken muhafazakâr toplumda değer yargılarıyla nasıl oynanabileceğinin çarpıcı örneklerini ortaya koyuyor. Bakın ülkemizde hatta dünyada insanlar ne kadar mutlu, tri g cep telefonları ellerinde tarladan gelen kadınlarımız sular yabancı şirketlere peşkeş çekildiğinden eve gelince kullanacakları marka deodorantlarla kendilerini ne kadar rahat ve güvende hissedecekler. Kapitalist üretim tarzının arz ettiği (sunduğu) mal ve hizmet tek tipleştirilirken aynı zamanda, modeller vasıtası ile insan tüketiliyor kültür tüketiliyor. İnsanın içi boşaltılıyor. Süngerleşmiş insan tipi sistem önüne ne sunarsa emiyor. Gelecek kaygısı olmayan "anlık yaşayan" ya da anlık tüketen modeller arkasında koşarak yol alan, daha doğrusu yol alıyormuş gibi yapan insanlardan oluşan toplumların, Brezilya'daki Piraha topluluğundan farkı var mıdır? Piraha insanı sayı saymayı bilmiyormuş; ihtiyacı yok saymaya. Ben biliyorum da ne oluyor? Benim de cebimde ikiden fazla para olmuyor ki. Piraha insanında renk kavramı yokmuş benim var ama bir işe yaramıyor. Biri mavi biri kırmızı iki adet arabam yok ki. Ben bire kadar bile sayamıyorum. Ama benim dışımda sayma eylemine ihtiyacı olmayan kafasını rakamlarla yormayan, babasının bankadaki hesabında ne kadar para olduğu sayılamadığı için bilinmeyen kimseler de var. Post modern dar kafalılık o kadar ileri gitti ki; bir insanın istediği bir ortamı yaşatmak için teller bağlanıp atıyorum ‘Ege'de bir tatil yapmak için hangi iletiler gerekirse o tellerden veriliyor’muş. adam yaşamış gibi oluyormuş ya da olacakmış. Bunu söyleyenler bilim adına söylüyorlar. Bilgisayar elektroniğinde ikili sayı sitemi kullanılır. Bir ve sıfırlardan oluşan ikili sayı sisteminden oluşan bir âlemde sörf yapılabiliyor yani. Bir elektrik akımının geçtiğini 1, geçmediğini 0 temsil ediyor. Alın size Piraha insanıyla bir benzerlik daha... Emperyalizm de eşitsiz gelişim söz konusu. İnsan hakları ikinci planda olmasına rağmen, yeri gelir sıkı bir insan hakları savunucusu oluverirler. Bunları hepsi aldatmaca, bize bu aldatmaca dünyadan dijital haz almak düşüyor. Bakınız : Piraha insanını inceleyen bilim adamları Kolombia Üniversitesinden Peter Gordon ve dilbilimci Daniel Everet
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Taner, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |