..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi en azgýn yüreði uysallaþtýrýr, en uysal yüreði azdýrýr. -Alexis Delp
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Karakterler Üzerine > Sinan Yýldýrým




1 Aralýk 2010
Ormon'da Bir Sonbahar  
Sinan Yýldýrým
Çok eskilerde, uçsuz bucaksýz Ormon ülkesinin baþkenti olan Þalimar'da kral Hermentos bütün halkýný bir araya toplayýp uzun bir konuþma yapmaya baþlamýþ;


:BFFD:



Çok eskilerde, uçsuz bucaksýz Ormon ülkesinin baþkenti olan Þalimar'da kral Hermentos bütün halkýný bir araya toplayýp uzun bir konuþma yapmaya baþlamýþ;



- Ey sevgili halkým. Eski kralýnýz yani babam öldüðünden bu yana sizleri yönetmekteyim. Sanýyorum ki iyi bir yöneticiyim, hiç þikayet ettiðinizi görmedim, duymadým. Hiç isyan ettiðinize tanýk olmadým. Sizlerin refahý ve mutluluðu için elimden geleni yaptým veya yaptýðýmý sanýyorum. Fakat ben öldükten sonra sizin kralýnýz olacak büyük oðlum yöneticilikden hiç anlamamakta, aklý fikri hep daðlarýn taþlarýn resmini yapmakta. Ortanca oðlum ise eylenceyi çok seven birisi. Küçük oðlum ise hem akýllý, hem becerikli. Ýnanýyorum ki ileride iyi bir yönetici olacaktýr ama daha çok küçük.



- Büyük oðlum Termon kral olduðunda, sanýyorumki sokaklar resimlerle, heykellerle dolacaktýr. Hazinedeki bütün parayý sanata harcayacaktýr, para kalmayýncada aðýr vergilere sizi mahkum edecektir ve her þey sanat için diyecektir.



- Ortanca oðlum Zermon kral olduðunda ise; her günü eylenmekle geçirecektir. Sizleri unutup sadece kendini düþünecektir. Yine büyük oðlum gibi hazine boþalýnca aðýr vergilere sizi mahkum edecektir ve dünyaya kaç kere geliyor insan deyip eylenmeye devam edecektir.



- Küçük oðlum Cermon ise; of off daha çok küçük.



-Ey halkým, ey Þalimar halký, size tavsiyem beni üzmeyin, küçük oðlum büyüyene kadar ölmemem için dua edin.



Deyip üzgün bir þekilde halkýnýn þaþkýn bakýþlarý arasýnda, halkýna seslendiði sarayýn muhateþem görkemli balkonundan aðýr aðýr adýmlarla içeri girer. Yanýndakilere hiç bir þey demeden odasýnýn önüne kadar yürür, kapýnýn tam önünde durup yardýmcýlarýna;



-Biraz dinleneceðim. Sakýn rahatsýz etmeyin.



Dedikten sonra, kapýyý yavaþca açýp içeri girer ve yine yavaþça kapýyý kapatýr. Yavaþ adýmlarla düþüne düþüne yataðýna doðru ilerlerken halkýna yaptýðý hizmetler gelir aklýna ve yaptýklarýnýn nasýl yok olacaðýný düþününce gözlerinden bir kaç damla yaþ gelerek yataðýna uzanýr.



-Tanrým, ne günah iþledim, ne hata yaptýmda bana bu iki hayýrsýz evladý verdin'der.



Yaþlý bedeni daha fazla üzüntüyü kaldýramayýp gözleri yavaþca kapanýp derin bir uykuya dalar.



Halký ise duyduklarýna çok üzülmüþ bir þekilde sarayýn bahçesinden yavaþ yavaþ ayrýlýyorlardý. Hepsinin aklýnda baþlarýna gelecek talihsiz olaylar vardý. Hepsi küçük kralýn biran önce büyümesini ve babasý gibi iyi bir yönetici olmasýný istiyorlardý. Bu düþünceler içinde her kes evlerine iþlerine geri döndüler.



Babasýnýn bu konuþmasýný duyan Termon çok öfkelenir. Krallýk kendi hakký olmasýna raðmen babasý ne demek istemiþti, küçük kardeþimi kral olacaktý yoksa, babasý küçük kardeþinimi kral olarak seçecekti yoksa, kafasýnda yüzlerce soru dolaþýr Termon'un. Resim yapmanýn nesi yanlýþtý bir türlü bir anlam veremiyordu. Resim insana huzur mutluluk verirdi, sanatýn nesi yanlýþtý kral olmak için. Küçük kardeþi için akýllý ve becerikli demiþti, kendiside becerikliydi, aklýndan bir þüphesimi vardý babasýnýn acaba. Aklý çok karýþmýþtý Termon'un. Doluya koyar taþar, boþa koyar almaz. Aklý ermemiþti bu iþe bir kere ne yapsa iþe yaramýyordu.



Zermon'un ise umrunda deðildi krallýk. Zaten abisinin di krallýk. Yüz yýllarca böyle olmamýþmýydý zaten. Her zaman büyük çocuk kral olurdu. Onun için önemli bir þey deðildi. Fakat babasýnýn kýzdýðýný anladýðýndan, artýk gizli gizli eylenmeye devam etmeye karar verdi.



Cermon is daha 10 yaþýnda bir çocuktu. Babasýnýn konuþmasýndan pek bir þey anlamadýðý açýktý. Fakat abisi Termon'un neden kendisine ters davrandýðýný anlayabilecek kadarda büyüktü.



Yaþlý kral Hermentos uzun bir uykudan uyanduktan sonra.



-Urmon'un geleceði için bir þeyler yapmalý. Evet yapmalý, diyerek mýrýldanmaya baþladý kendi kendine. Ne yapsa da hem halkýný hem çocuklarýný mutlu edebilse. Düþündü düþündü fakat bir sonuca ulaþamamanýn verdiði huzursuzlukla yataðýndan kalktý. Sarayýn büyük bahçesine bakan pencereden dýþarýsýný izlemeye baþladý. Herkes iþlerini yapýyordu her günkü gibi. Neredeyse güneþ batacaktý. Sanki güneþ daðlarýn arkasýnda batmýyormuþ da, daðlar sanki güneþin önünde yükseliyormuþ gibi görünüyordu. Güneþ daðlarýn arkasýnda kaybolduðunda, daðlarýn arkasýndan yayýlan güneþ ýþýklarý gökyüzünde belli belirsiz ýþýk demetleri oluþturuyorken daðlarýn diplerinden baþlayým bütün ovayý siyah bir karanlýk ele geçiriyordu. Bu durum ne kadarda çok benziyordu halkýnýn yaþayacaðý duruma. Tek fark sabah olunca yeniden güneþ doðacaktý her yer aydýnlanacaktý. Gecenin karanlýðý nasýl güneþin batýþýyla nasýl bütün Þalimar’ý esir aldýysa, sabahýn güneþi de bütün Þalimar’ý gecenin karanlýðýnýn tutsaklýðýndan kurtaracaktý. Bu düþünceler içindeyken kapýnýn çalýþýyla irkilir. Kapýdaki baþ danýþmaný ve en iyi dostu Bersilis di, kapýnýn arkasýndan.



-Kralým akþam yemeði hazýr, salona gelmek istemezseniz odanýza getireyim.



- Ýyi olur Bersilis. Hiç keyfim yok.



- Peki efendim hemen getiriyorum.





Akþamýn ilk karanlýðý ile sarayýn þamdanlarý yakýlmaya baþladý. Sýra kral Hermentos’un odasýna gelmiþti fakat içeri girmeye korkuyorlardý hizmetçiler. Kral kapý aralýðýndan gelen ýþýðý fark edince durumu anlar, kapýyý açýp odasýnýn da aydýnlanmasýný saðlar. Bu durumu az önce düþündüklerinle karþýlaþtýrýr. Dünyayý güneþ aydýnladýr ama odasýný bu þamdanlar. Ýþin tuhaf taradý aydýnlanmak için hizmetçilerinin yardýmýna ihtiyacý vardýr. Düþünsenize kos koca kral Hermentos bir kere bile þamdan yakmamýþtý nasýl yakacaðýný da bilmezdi. Fakat aydýnlanmak için hizmetçilerine ihtiyacý vardý. Belki kendide yapabilirdi ama yýllardýr geceleri hep bu kiþiler aydýnlatmýþtý. Çoðu zaman kendi odasýný koridorlarý, sarayýn en karanlýk yerlerini hep bu insanlar aydýnlýða kavuþturmuþlardý. Bu durum kendisine çok ilginç gelmiþti. Ayný þekilde onu eðiten insanlarda onun hizmetçileriydi. Onu eðiten, onu aydýnlýða kavuþturan bu insanlar nasýl olurda ondan daha alt bir seviyede olabilirlerdi. Bu tam bir çeliþki deðimliydi. Bu kurallarý kim koymuþtu. Kendisinin hiçbir özelliði yoktu, oda her kes gibi bir anne ve bir babanýn çocuðuydu. Onu üstün kýlan neydi acaba. Neden krallarýn çocuklarý kral olurdu bu kanunu kim koymuþtu, hiçbir yerde böyle bir kanun okumamýþtý. Kanunlarýnda da böyle bir madde yoktu zaten. Aslýnda bir kanunlarý bile yoktu, kendisi ne isterse o olurdu. Sözü kanundu, kral ne derse o olurdu. Nasýl olurda bunlarý daha önce düþünmemiþti hiç, neden yýllardýr bu sorularý kendine hiç sormamýþtý. Düþündükçe düþünüyor bunun sonu gelmiyordu. Kapý çalýnýp yemeði gelene kadar böyle düþünüp durdu. Yemeði gümüþ tepsiler içinde masasýna hazýrlanýrken aklýna bu kez de bu insanlarýn yýllardýr kendine yemek yaptýklarý, karnýný doyurduklarý gelir. Neden ne uðruna benim kral doðduðum gibi onlarda bu iþimi yapmak için doðmuþlardý acaba, onlarýnda mý babalarý acaba aþçý, hizmetçiydi. Heyecanla.



- Baksana evladým. Senin baban ne iþ yapardý?



Diye soruverdi. Ýçerdekiler þaþkýn bakýþlarla bir birlerine bakýþýp durumu anlamaya çalýþýyorlardý. Çünkü kral kendileri ile hiç konuþmazdý. Yoksa servisimi beyenmemiþti. Bir kusurlarýmý vardý acaba. Genç hizmetli titreyerek ve kekeleyerek.



- Bahçivandý kralým.



Bunu duyan kralýn biraz morali bozulmuþtu ama hemen öbür hizmetçiye dönerek.



- senin baban ne iþ yapardý?

- Atlara bakar kralým.

- Ya sen kýzým, senin annen ne iþ yapar?

- Çamaþýrcý kralým.



Kralýn morali oldukca bozulmuþtu oysa ilk soruyu sorduðunda ne kadarda mutluydu. Hayatý boyunca nasýl olurda yalanlar üzerine yaþamýþtý. Oysaki o her zaman bir insanýn babasý ne ise oðlu da o olur diye öðrenmiþ. Bütün hayatýda bu temele dayalý olarak geçmiþti. Hayatý çok katlý bir bina gibi en alttan zemin kattan göçerek teker teker bütün katlar onun üstüne iniyordu. Ezilmiþti. Her þey yalanlar üzerine kurulmuþtu. Bütün bir hayatý yalanmýþ meðerse. Ne kadar da üzücü bir durumdu bu. Yemeði boðzundan geçmiyordu bir türlü. Kendisinin kral olmasýnýn tek kanunu babasý kraldý. Peki bu insanlar neden babalarýnýn yaptýklarý iþleri yapmýyorlardý. Bu sadece krallara özgü bir þeymiydi, hayýr bu olamazdý. Krallarda herkes gibi bir insandý. Onlarda etten ve kemiklerden oluþuyordu. Onlarýnda caný yanardý. Onlarda, evet onlarda her þeyden önce insandý. Neden onlarýn diðer insanlardan daha üstün olduklarýný bir türlü anlýyamýyordu. Ýþin tersi bunca yýldýr nasýl olurda bu sorularýnýn cevabýný kendine verebilecek kadar bilgili deðildi. Oysaki kendisi ona öðretmenlik yapan hocalarýnda daha bilgili ve daha zekiydi. O her þeyi bilen bir kraldý, nasýl olurda bu sorular cevapsýz kalabilirdi. O bir kraldý. Krallar her þeyi bilirdi. Yoksa budamý koca bir yalandý. Yalan, her þey yalanmýþ hayatýnda. Ona öðretilen her þeyin yalan olduðu gerçeði ne kadar da acýydý. Bu icini ne kadarda acýtýyordu.



Artýk yemek bir tat vermemeye baþlamýþtý kral Hermentos’a. Masadan kalkýp yataðýna doðru sessizce ilerlerken Bersilis.



- Kralým baþka bir þey arzu edermisiniz?

- Hayýr Bersilis, düþünmek istiyorum, rahatsýz etmeyin.



Yataðýna uzanýp yeniden düþünmeye baþlar. O kadar rahatsýz olmuþturki hayatýnýn yalanlar üzerine kurulmasýndan, bu yalanlarýn bir önce hayatýndan koparýp atmasý gerekiyordu. Yeniden hayatýný ta temelden inþa etmeliydi. Teker teker bütün katlarý hýzlý hýzlý doðrunun üzerine saðlam bir þekilde kurmalýydýki bir daha yýkýlmamalýydý.



Oysaki iyi bir yöneticiydi. Ýyi bir kral. Acaba onunda kral olmasýný onlarý yönetmesini halký acaba istemiþlermiydi. Ne kadar tuhaf kral Hermentos krallýðýndan bile þüphe eder olmuþtu. Aklýndaki en önemli soru neden kral olmuþtu, sonra neden halký onun her dediðini yapmak zorundaydý, neden Ormon’un her karýþ topraðý onundu, bu topraklar üzerinde yaþayan her canlý neden ona itaat etmek zorunda idi. Krallýk ne demekti ve gücünü kimden almaktaydý. Doðru olan neydi. Bunlar hiçde gözünde doðru gözüküyordu. Her ne kadar iyi bir hükümdarda olsa halký onu istiyormuydu acaba, ya hizmetcileri, ona hizmet etmek istiyorlarmýydý. Yoksa onlarda benim gibi kandýrýlmýþlarmýydý. Sen hizmetcisin hizmet edersin, sen demircisin sen demir eðersin mi denilmiþ onlara. Neden halký kendi istediklerini yapamýyorlar benim gibi, bir kral gibi. Neden özgürce istediklerini yapamýyorlar. Oysaki topraklarýndaki kuþlar özgürce ucabiliyordu, kuþlarda kralýn deðimliydi. Kelebekler, böcekler, yabani hayvanlar her istediklerini yapabiliyordu. Otlar, aðaçlarda, çiçekler onundu, acaba çiçeklere bu bahar açmayýn dese açmayacaklarmýydý. Bunu düþünme bile gülünçtü. “Demek ki kral Hermentos her þey senin deðilmiþ, her þey sana itaat etmiyormuþ” diyiverdi kendi kendine. Peki halkým onlardamý benim deðil acaba, onlara para vermedim, bir yerden satýn almadým, tersine onlardan her sene vergi alýrým. Ben doðurmadým, ben yaratmadým nasýl olurda onlar benim kölem olurlar, benim için çalýþýrlar, bana hizmet ederler. Bu nasýl olur, bir insan bir insana nasýl olurda kulluk eder. Buna mecbur eden þey nedir? Bu kadar zor bir soruydu. Saatlerce düþündü kral Hermentos. Ne mecburiyeti vardýr bu halkýn neden kendisinin her dediðini yapmak zorunda idiler. Acaba askerlerindenmi korkuyorlardý. Olamazdý askerlerde halkýnýn içinden insanlar deðimliydi zaten. Evet askerleride halkýnýn bir bölümüydü sadece. Olsa olsa onlarda onlara söylenen yalanlara inanmýþ olabilirlerdi. Gördüklerini yapan insanlardý. Bir papaðan gibi duyduklarýný tekrarlýyorlardý sadece. Ayný kendisi gibi. Evet bir papaðan gibi ne gördülerse, ne duydularsa onu tekrarlýyorlardý sadece. Bu doðru deðildi. Hemde hiç doðru deðildi. Kendisi kral olmasýna raðmen kocaman bir ülkeye sahip olmasýna raðmen, bu topraklarda yaþayan her þeyin tek sahibi olmasýna raðmen, heybetli kral Hermentos bile özgür deðilmiþ. “ben bile bana söylenenleri yapmýþým bu yaþýma kadar” diye söylendi kendi kendine.



Ne kadar acýydý özgürlüklerin daðýtýcýsý, özgürlerin özgürü kral Hermentos bile özgür deðilmiþ meðerse. Hallerini beyenmediði oðullarý bile kendisinden daha özgürlermiþ. Ýstedikleri þeyleri özgürce yapabiliyorlar. Þimdi bir demirci olmak istese olabilirmiydi, ya bir þair, ya bir ressam, hayýr o kral olacaktý mecburdu. Çünkü kralýn oðluydu ve kral oldu. Diðer insanlar ise mesleklerini, yapmak istedikleri iþleri seçebilirdu. Bu ne kadar güzel bir þeydi ne kadar özgürce yapýlan bir þeydi seçebilmek. Özgürsen seçebilirsin. Seçemiyorsan özgür deðilsin demekti.



Seçebilmek elinde olsaydý kral Hermentos’un ne olmak isterdi bilinmez ama ona seçtirilen hayat yaþamak istediði hayat deðildi. Ömründen koca bir parçanýn gitmiþ olmasý bile hala bir þeylerin deðiþtirilemeyeceði anlamýný taþýmýyordu onun için. Ormon’nun kralý olarak bir þeyleri deðiþtirebileceði inancý vardý. Beklide krallýðýný son defa kullanarak bu durumu deðiþtirmek için bir þeyler yapmayý düþündüðü açýktý. Peki ne yapabilirdi ki. Ne yapýp da özgürlüðüne kavuþabilirdi. Halkýný nasýl özgür, hür ve baðýmsýz yapabilirdi. Ülkesi baðýmsýzlýk için çok mücadele vermiþti. Yýllarca süren þavaþlardan zaferle çýkmýþtý. Fakat bu özgürlük baþka ülkelere karþý kazanýlmýþ bir zaferdi. Ülkesinde ise halký maalesef özgür deðildi týpký kendisi gibi. Kendisinin hiçbir seçme hakký olmamýþtý, halkýnýn da tabi. Bütün halký, kendisi artýk yapmak istediklerini yapabilmeliydi. Özgür, hür iradeleriyle neyi nasýl yapmak istediklerine karar verebilmeliydi. Yüz yýllardýr böyle gelmiþ böyle gider düþüncesi artýk son bulmalýydý. Ýlerleme, geliþmede böyle olabilirdi ancak, yoksa yine ayný hatalara düþülecek, ayný sorunlar teker teker tekrar yaþanacak. Bu gidiþe bir dur diyebilecek tek kiþide kendisiydi. Lakin tek baþýnada sonuç almak imkansýzdý, özgürlük her kesin olacaðýndan halkýndan da büyük bir destek almasý gerekiryordu. Ýþte bu çok zor bir iþti. Kendisi bile bu gerçeði kaç yaþýnda anlamýþtý, büyük bilgi ve tecrübelerine raðmen. Halkýna öyle bir anlatmalýydý ki herkes anlasýn, yalanlar içinde yaþamaktan kurtulsun, özgür ve hür olsun. Çabucak olacak bir iþ deðildi bu, iyice düþünüp öyle bir plan yapmalýydý ki her kes onu anlasýn.



Bu fikir kral hermentos’u çok neþelendirmiþti. Üzüntüden ayakta duramayan, boðazýndan bir yudum yemek geçmeyen adam þimdi neredeyse þarkýlar söyleyip dans edecek duruma gelmiþti. Neþesini tarif edece bir kelime bulmak çok güçtü.



Vaktin nasýl geçtiðini anlayamamýþtý, sanki az önce daðlarýn ardýna gizlenen güneþ, nasýl olurda Þalimar’ýn uçsuz bucaksýz ovasýndan tekrar doðmaya çalýþýyordu. Nasýlda zaman bir çýrpýda akýp gitmiþti. Daha önce hiç bu kadar güzel bir gün doðumu izlememiþti. Sanki güneþ onun için bir baþka doðuyordu bu gün. Doðu penceresinin önüne bir sandalye alýp oturdu ve baþladý güneþi izlemeye. Ýlk önce daðlarýn tepeleri aydýnlanmaya baþlamýþtý. Sonra yavaþ yavaþ aþaðýya doðru inmeye baþlamýþtý güneþin ýþýklarý. Daðlar aydýnlandýkça, güneþte sanki topraðý yarýp yukarý çýkar gibi ovanýn gözüken en son noktasýndan hýzla yükseliyordu. Fakat güneþ bambaþka bir renkteydi, kýrmýzýya yakýn bir renkle, insanýn gözlerini almayan bir þekilde doðuyordu, ayný sonbaharda bazý günler güneþin batýþý gibiydi. Kocamandý ama gündüz aydýnlattýðý kadar aydýnlatamýyordu. Bu ilginç bir þeydi. Nasýl olurdu hem daha büyük ama daha az aydýnlatýyordu. Þaþkýn þaþkýn bu olayý hem izleyip hem düþünmeye baþladý. Fazlada uzun sürmedi, hemen kendine hayatýna baðladý konuyu, büyük olmak her zaman iyi olmak deðildi, kendide kral olarak halkýna her þeyi verdiðini, iyi iþler yaptýðýný, iyi bir yönetici olduðunu sanýyordu ama aslýnda hiçbir þey yapmamýþ olduðunun farkýna varmýþtý. Önemli olan ne mevki, ne makam, önemli olan yaptýðýn iþ, verdiðin hizmet olmalýydý. Büyüklük veya küçüklük asla bir ölçü olmamalýydý. Yapýlan iþ hakkýný almalýydý her zaman. Ýþte gerçek ölçü bu olmalýydý, emek. Verilen emek karþýlýðýný almalýydý her zaman.

Bersilis’de bütün gece uyuyamamýþtý. Kralýnýn üzüntüsü onu da çok üzmüþtü. Saat ilerleyince erkende olsa kralýnýn merak ettiðinden kontrol etmek için odasýndan çýkýp hýzlý adýmlarla kralýnýn odasýna doðru ilerler. Kapýnýn önüne gelince hiç tereddüt etmeden kapýyý hýzlý hýzlý çalýp,



- Kralým uyandýnýz mý?

- Gel Bersilis, içeri gir.



Bersilis kralýnýn neþeli sesini duyunca þaþýrmýþ kalmýþtýr. Beklide yýllardýr. Kralýnýn bu kadar neþeli olduðunu ne görmüþtü nede duymuþtu. Hemen içeri girip ne olduðunu öðrenmek ister. Ýçeri girip kapýyý örtmesiyle beraber kral Hermentos,



- Bir sandalye alýp yanýma gel Bersilis.

- Hemen geliyorum kralým.

- Neden bu kadar erken kalktýn Bersilis?

- Gerçeði isterseniz kralým bütün gece uyuyamadým.



Kral Hermentos Bersilis’in yüzüne bakarak hafifce gülümseyerek.



- Biliyormusun Bersilis bende bütün gece uyumadým ama sana uykusuzluk hiç yaramamýþ. Çok dertli duruyorsun Bersilis bir sorunun mu var yoksa?



Kralýn gülümseyen yüzünü gören Bersilis, hüzünlü halinden mutlu haline geçivermiþti bir çýrpýda. Kralýnýn sorusuna bütün güler yüzlülüðüyle.



- Evet kralým bir sorunun vardý. Ama þimdi yok.

- Neden Bersilis?

- Benim için çok deðerli bir þey vardý. Birkaç gündür onu bulamýyordum. Kaybettiðimi sanmýþtým ama az önce kralým nerede olduðunu hatýrladým.

- Bu kadar deðerli olan þey nedir Bersilis?

- Sizsiniz kralým.

- Benmiyim?

- Evet sizsiniz kralým sizin gülümsediðini görmek beni bütün üzüntülerimden, bütün dertlerimden kurtardý kralým.



Kral Hermentos bu sözlerin üzerine baþka ne diyebilirdi ki. Bersilis’e dönüp sýkýca sarýlýp.



- Artýk her þey bitecek. Her þey çok güzel olacak Bersilis. Gelecek güzel günlerin en güzel günü bu gündür, çünkü bu gün gelecek güzel günlerin habercisi ve ilk günüdür. Çok yakýnda her þey deðiþecek Bersilis. Tek sorunumuz var artýk bunu nasýl deðiþtireceðiz. Bunun yolunu nasýl bulacaðýz. Senden tek bir isteðim var Bersilis?

- Emredin kralým.

- Emretmiyorum Bersilis, normal bir insan gibi bunu senden istiyorum.

- Nasýl olur efendim.

- Olur Bersilis neden olmasýn bende senin gibi bir insan deðimliyim, senin gibi yaþlanmýyormuyum, senin gibi yemek yiyip, su içip, nefes almýyormuyum?

- Ama kralým.

- Sus Bersilis krallýk artýk bitti. Senden sadece ne olursa olsun bu günkü gibi her zaman yanýmda olmaný istiyorum.

- Peki kralým. Her zaman yanýnýzdayým. Her zaman her yerde bütün kalbimle, bütün gücüm ve kudretimle sizinleyim kralým.

- Hadi Bersilis þimdi þöle bahçede güzel bir kahvaltý yapalým ne dersin?

- Emredersiniz kralým. Ben önden gidip hazýrlatayým.



Bersilis neler olduðunu anlayamamýþtý ama kralýnýn bu kadar mutlu görmek onu da çok mutlu etmiþti. Kuþlar gibi uçarak kapýdan çýkýp merdivenlerden koþar adýmlarla inip mutfaktakilere gerekli talimatlarý vermiþdi. Sonra bahçeye çýkýp masanýn yanýnda kralýný beklemeye baþladý. Beklerkende neler olduðunu düþünmeye çalýþýyordu. Ne olmuþtuda kralý bu kadar neþeliydi. Acaba nasýl bir þey bulmuþtu bütün sorunlarý yok edecek. Çok merak ediyordu. Ama kralýnada güveni tamdý. Kralý her zaman doðru kararlar alýrdý, hatta hiç yanýldýðýný bile görmemiþti. Yinede kralýnýn sözleri Bersilis’in kafasýnda yüzlerce soru iþaretine yol açmýþtý. Neden kralý ona bu kadar yakýn davranmýþtý, bu alýþýlmýþ bir durum deðildi. Neden krallýk bitti demiþti artýk demiþti. Bersilis’in sevinci kursaðýnda kalmýþtý sanki. Neden kralý böyle þeyler söylemiþti acaba. Neler olup bitiyordu, hiçbir fikri yoktu. Çok iyi bilirdi ki bilgisizlik ne olursa olsun her durumda, her olayda insaný hata yapmaya sevk ederdi. Birden sanki kötü bir kabus görüp korkuyla uyanýr gibi irkildi. En iyi seçeneðin kralýnýn aklýndan geçenleri öðrenmek olduðunun farkýna vardý. Kendine ne kadar soru sorsada, aklýna ne kadar ihtimal gelsede tek bir doðru vardý oda kralýnýn aklýndan geçenler. Tahmin etmek baþka kapýlarý açmaktan baþka bir iþe yaramayacaktý. Kafasýndaki bütün düþünceleri bir kenara býrakýp sessizce kralýnýn gelmesini bekler.



Hizmetçiler yavaþ yavaþ masayý hazýrlamaya baþlamýþlardý bile. Onlarda þaþkýndý. Kral çok uzun bir zamandýr bahçede kahvaltý yapmamýþtý çünkü. Bahçede kahvaltýyý sadece çok mutlu ve neþeli olduðu zamanlar yapardý. Fakat krallarý uzun zamandýr mutsuz ve hüzünlüydü. Bu deðiþikliði sebebini bütün saray halký merak etmeye baþlamýþdý. Kralýn bahçede kahvaltý yapacaðý haberi bütün saray halkýna büyük bir süratle kulaktan kulaða yayýlmýþtý bile. Sarayýn her yerinde iki kiþi bir yere gelse kral bahçede kahvaltý yapacakmýþ, oysa dün adam üzüntüden konuþmasýný bile tamamlayamamýþtý, diye fýsýldýyorlardý bir birlerine. En çokta bu olaya kralýn danýþmanlarý þaþýrmýþtý. Bütün saray halký bunun sebebini merakla bekliyordu. Fakat üç kiþi vardý ki onlar ise bu iþe hiçbir anlam verememiþti. Kralýn üç oðlu neler oluyor acaba, nedir bu neþenin kaynaðý diye düþünüyorlardý. Birde babalarýnýn dünkü konuþmasý akýllarýna gelince kendilerine bu neþeden endiþe çýkartmakda çok baþarýlý bir halleri vardý.



Büyük oðlu Termon kendisinin kral olmasýný istemeyen babasýnýn, kesinlikle kendisin kral olmamasý için bir çare bulduðunu düþünüyordu. Kesinlikle baþka bir þey olamazdý baþka ne kralý bu kadar sevindirebilirdi ki. Akþam yemeðine bile çýkmayan adam nasýl olurda bu kadar sevinçli ve neþeli olabilirdi baþka taktirde. Krallýk bir kere onun hakkýydý. Kesin küçük kardeþi Cermon’un kral olmasý için bir yol bulmuþtu. Çünkü Zermon’un da kral olmasýný istemiyordu. Bu akýl alýr bir þey deðildi. Yüz yýllardýr kralýn büyük oðlu kral olurdu. Bundan baþka gerçek varmýydý ki, hayýr yoktu. Kendisi nasýl kral olmuþtu sanki. Oda bu þekilde olmuþtu. En büyük olduðundan kral olmuþtu. Bunun için bir þeyler yapmalýydý eðer babasýna engel olmasa krallýk elden gidecekti. Bir ressam zekasýyla ilk önce ne çizeceðine karar vermeliydi, yani ilk önce babasýnýn ne düþündüðünü, bu iþi nasýl yapacaðýný bilmeliydi ondan sonrasý kolaydý. Çünkü çizemeyeceði bir þey yoktu. Gördüðü her þeyi çizen iyi bir ressamdý kendisi.



Zermon ise her ne kadar bu duruma endiþelense de hiç umrunda deðildi. Çünkü bu durum sadece ona yarayacaktý. Abisi Termon kesinlikle bir þeyler yapacaktý. Cermon’a kesinlikle krallýðý býrakmayacaðýndan emindi. Bu uðurda her þeyi göze alacaðý kesindi. Her ne olursu olsun krallýða en yakýn aday kendisi olacaktý. Termon‘un taht kavgasýna girmesi, ya Cermon’u saf dýþý býrakacak, ya kendini, yada her ikisinide saf dýþý býrakacaktý. Belki bu kavga babasýný bile ortadan kaldýracakdý. Her ne olursa olsun kendisi krallýða bir adým daha yaklaþacaktý. Durum böyle olunca onun için yapmasý gereken bir þey yoktu. En iyi seçenek durup beklemek ve hiçbir þeye karýþmamaktý. Avlanmak en eðlendiði þeydi ve avcýlýktan öðrendiði bir kural vardý, av aramaktansa, avýn geçtiði yere pusu kurmak en iyisidir. Oda pususunu kurup ona krallýðýn en yakýn olduðu zamaný ve yeri beklemenin en iyisi olduðunu düþünerek uzun bir zamanda olsa beklemeye karar verir.



Cermon ise akýllý ve zeki bir çocuk olduðundan, durumu kavramakta çek kalmaz fakat yapacaðý bir þey yoktur on yaþýndaki bir çocuðun. Karþý koyacak durumu yoktur. Direnecek, savaþacak gücü yoktur. Saray eðitmenleri de zaten küçük prensi uyarmakta geç kalmazlar ama Cermon her þeyin farkýndadýr zaten. Eðitmenler Cermon’a her seferinde zaten büyük abisi Termon’un krallýðý konusunda birkaç kelime söylerlerdi. Bu böyle diðilmiydi zaten. Büyük çocuk her zaman kral olurdu. Peki neden babasý bunu istemiyordu. Bu hep böylþe olmamaýþmýydý. Kural buydu. Yoksa Cermon bazý þeyleri bilmiyormuydu. Karalýðýn nasýl yönetildiðini nasýl tahta çýkacaðý her zaman ona öðretilmiþti. Cocukca her halde babama öðretmemiþler diye içinden hep böyle geçirirdi. Abisinden korkuyordu zaten. Abisi kendisini sevmediði gibi bir gün bir kötülük yapacaðýndan da emindi. Onun için mümkün olduðu kadar abisine görünmemeðe çalýþýyordu. Onu gördüðünde yolunu deðiþtiryordu. Cermon babasýnýn sevincinden, üzüntüsünden çok kendisi için endiþeleniyordu.



Herkes kendi çýkarlarý, kendi menfaatleri için düþünüyor ve ona göre adýmlar planlýyordu. Beklide koca sarayda tek bir kiþi her kes için iyi þeyler düþünüyordu. Hepsini ayný sevgiyle seviyor, hepsine ayný özeni gösteriyordu. Anneleri için hepsi birdi, hepsini ayný severdi, ne bir eksik ne bir fazla. Onun için biri diðerinden daha üstün deðildi. Onun gözünde hepsinin yeri aynýydý. Birinin caný yansa onunda yanardý. Birine keder bürüse onuda kederlendirirdi. O da biliyordu bu durumun nasýl kötüye gitmek üzere olduðunu fakat yapacak bir þeyi yoktu çocuklarýna sevgisini vermekten baþka. Bu durumdan en çok küçük oðlu Cermon’un etkileneceðini iyi biliyordu ve bu durumdan uzaklaþtýrmak en iyi çözümdü ona göre. Burada kaldýðý sürece muhakkak baþýna bir gelecekti. Onun baþýna bir þey gelmeden buralardan uzaklaþtýrmalýydý. En iyi çözümün baþka bir yere gitmesiydi. Sonbahar gelmiþti, kýþýn geliþi de yakýn en iyisi bunu bahane ederek daha güneyde bulunan Ýntakar’a gitmek olduðunu, ama bu bahane tek baþýna iþe yaramazdý. Cocuðunun iyiliði için bir þey bulmalýydý. Kocasý kesinlikle hayýr diyememeliydi. Buda olsa olsa saðlýðý ile ilgili bir þey olmalýydý. Ýlk önce Cermon’la konuþmalýydý bu konuyu sonrada sarayýn hekimbaþýsýyla.


Kraliçe kendisi için özel olarak yaptýrýlmýþ Þalimar’ýn en güzel binasýnda çocuklarýyla birlikte kalýrdý. Buranýn kralýda oydu. Burasýný 7 yýlda bir çok mimar çalýþarak yapmýþlardý. Dünyanýn en güzel yeriydi burasý. Etrafý gül bahçeleriyle çevrilmiþ bir parfüm kutusuydu sanki. Rüzgar her zaman baþka bir gülün kokusunu getirirdi insanýn burnuna. Renk renk, çeþit çeþit çiçeklerde bu güllerin aralarýna serpiþtirilmiþti. Görsel güzelliðinin, güzel kokusunun yanýnda insana huzur veren bir özelliðe de sahipti burasý. Huzur vermesine huzur veriyordu ama kraliçe huzurlu olamýyordu. Küçük oðlu için çok endiþeleniyordu. Aklýndan geçenleri uygulamak için hizmetçilerinden birini çaðýrýp Cermon’un yanýna gelmesini söyledi. Fazla geçmeden Cermon annesinin yanýna gelmiþti. Hemen konuya girip bu iþi bitirmek istiyordu kraliçe. Oðlunu mümkün olan en kýsa zamanda buradan uzaklaþtýrmasý gerekiryordu.



- Kapýyý ört ve yanýma gel Cermon.

- Ne oldu anne.

- Bak oðlum ben seni çok seviyorum ve senin baþýna bir þey gelmesini istemiyorum. Bu yüzden buradan gitmeliyiz.

- Nereye gidebilirim ki anne.

- Ben her þeyi düþündüm oðlum, intakar’a gideceðiz.

- Ama nasýl? Babam izin vermez ki.

- Sen sadece hasta olacaksýn oðlum gerisi kolay. Ben her þeyi düþündüm.

- Ýnsan durup dururken hasta olmaz ki.

- Ben annen olabilirim, ama ormon’un kraliçesi olduðumu unutuyorsun sanýrým. annen istemiyor hasta olmaný, kraliçe istiyor.

- Siz nasýl istersiniz kraliçem.



Sözleri biter bitmez bir birlerine bakarak gülüþmeye baþlarlar. Sonrada bir birlerine sýký sýký sarýlýp aðlarlar. Bu iki duyguda içlerinden gelmiþti fakat gülmeleri aðlamalarýndan çok az sürmüþtü.



- Þimdi duyduklarýný unut ve derslerine devam et. Ben her þeyi ayarlayacaðým. Kimseye sakýn bir þey söylemeyesin, bunuda sakýn unutmayasýn. Hasta olduðunda korkma oldumu caným.

- Peki anne. Ama nasýl?

- Þimdilik bunu sen bilme tamam mý?

- Bunu annem mi ? yoksa kraliçe mi istiyor?

- Tabi ki kraliçe.



Cermon yüzünde gülümseme, aklýnda soru iþaretleriyle derslerinin baþýna geri dönmek üzereydi ki Termon önüne çýkývermiþti. Birden küçük yüreðine korku düþüvermiþti. Kalp atýþlarý hýzlanmýþ, eli ayaðýna karýþmýþtý küçük Cermon’un. Onun için zaman durmuþtu sanki. Hele abisinin Cermon’a bakýþlarý onu bir buzun güneþte yavaþ yavaþ eritip buharlaþtýrmasý gibi yok ediyordu sanki. Termon’un nefret dolu bakýþlarý küçümseme bakýþlarýna dönüp, gidene kadar bu duylar içinde kalan Cermon derin oh çekerek yoluna devam etmek ister fakat ayaklarý onu götürmemekte ýsrar eder. Bu durum annesinin planýn ne kadar gerekli ve yerinde bir karar olduðunu düþünüp kafasýndaki bütün soru iþaretleri daðýlýr.



Kraliçe hiç vakit kaybetmeden sarayýn hekim baþýný huzuruna çaðýrýr. Aklýnda sinsice bir plan olduðu açýk fakat ne yapacaðýna da tam olarak karar vermemiþ olmasý onu da endiþelendiriyordu. Hekim baþý gelene kadar odada bir oyana bir bu yana dolaþýp durdu. Hekim baþý geldiðinde kapýyý kapatýp oturmasýný söyledi. Bir süre sessiz kalan kraliçe.



- Söyle bakalým hekim baþý. Ben kimim?

- Ormon’un kraliçesisiniz efendim.

- Doðru söylüyorsun. Ben kraliçeyim ve dediklerim yapmasan veya söyleyeceklerimi baþkalarýna söylersen baþýna neler geleceðini de biliyorsundur o zaman.

- Kraliçemizin sözleri emirdir efendim.

- O zaman kulaklarýný aç ve iyi dinle. Cermon’un hastalanmasýný istiyorum. Krala bu hastalýðýn tek çaresinin olduðunu. Bu çaresinin de sýcak bir yerde kalarak geçeceðini söyleyeceksin. Þimdi bana bunu nasýl yapacaðýný anlat hekim baþý.

- Kraliçem bu nasýl olur.

- Sana ne dediðimi anlamadýn her halde. Sana kraliçe olarak emrediyorum.

- Peki efendim. Zararsýz bir zehirle hasta olmasýný saðlayabilirim. Fakat bu zehiri hazýrlamak için Þalimar’ýn daðlardan bazý bitkiler toplamalýyým. Bitkileri topladýktan sonra birkaç gün içinde bu zehiri yapabilirim.

- Ne gerekiyorsa yap. Kaybedecek vaktimiz yok derhal yola çýk. En kýsa zamanda bu iþi bitir. Yoksa ne olacaðýný akýllý bir adam olarak biliyorsun.

- Emredersiniz kraliçem.

- Þimdi gidebilirsin.

- Peki efendim.

- Son olarak akýllý biri olarak, bir annenin çocuklarýný korumak için neler yapabileceðini de bilirsin deðimli?



Hekim baþý kafasýný sallayarak kraliçenin ne kadar ciddi olduðunu anladýðýný ifade ederek odadan ayrýldý. Kraliçe ise hedefine bir adým daha yaklaþmanýn verdiði bir keyif içerisine girmiþti fakat tek korktuðu bu planý baþka birinin duymasýydý. Eðer kral bunu duyarsa hiç de iyi olmayacak. Yaptýðý her þey boþuna gideceði gibi her þeyide içinden çýkýlmasý imkansýz bir duruma itecekti. Endiþesi keyfini kaçýrmýþtý. Yapacakda baþka bir þey yoktu beklemekten baþka.



Daha dün çocuklarý beraber oyunlar oynuyordu sanki. Ne çabukta büyümüþlerdi. Ne zaman birbirlerine düþman oldulardý. Bunun sebebi sadece kralýn sözleri ve davranýþlarýydý aslýnda kraliçeye göre. Baþka bir sebebi olamazdý bundan baþka. Her zaman çocuklarýna uzak durup, soðuk yaklaþmýþtý kral. Cermon’a ise her zaman yakýn davranmýþtý. Onunla özenle ilgilenmiþti. Bu ilgide abilerinin öfkesine neden olmuþtu. Bütün olanlarýn tek suçlusu kraldý kraliçeye göre.



Kral ise keyifli bir sabah kahvaltýsý yapýyordu. Sarayýnda olan bitenden habersiz. Onun tek bir amacý vardý, sarayýnda yaþayanlarýn da hepsinin baþka baþka amaçlarý vardý halkýnýn olduðu gibi. Yaþayan her þeyin, aslýnda canlý cansýz bütün varlýklarýn bir amacý vardý. Amacý olmayan hiçbir þey yoktu. Zaten amacý olmayanýn, dünyada var olmasý, olmamasýndan bir farký olamazdý.



Kral düþüncelerini bir kenara býrakmýþ kahvaltýnýn güzelliðine, damaðýnýn tadýna dalmýþtý ki birden gözüne masanýn üzerindeki bir tabak takýlýr. Ýçinde bir parça petekli bal vardýr. Peteðin üzerindeki gözeneklerin hepsi aynýydý. Hiç biri farklý deðildi. Biri diðerinin kopyasýydý sanki. Ýçleri balla doldurulmuþ sonra üzerleri özenle kapatýlmýþtý. Kim bilir kaç tane arý ne kadar zaman uðraþmýþtý bunu yapmak için. Ne kadar emek harcanmýþtý. Ne kadar zorlanýlmýþtý kim bilir. Yýlmadan vazgeçmeden ýsrarla her sene ballarý alýnsada, yine ayný iþi her yýl yaparlardý bu arýlar. Bütün yýlýn emeði birkaç dakikada ellerinden alýnýveriyordu. Ama dedi kendi kendine, benim emeðimi kimse alamayacak, kurduðum düzeni kimse bozamayacak. Bu gün kahvaltýmý süsleyen bu balý yapan arýlara sözüm olsun. Herkes dünyaya ölmek için gelir, önemli olan dünyaya verdiðin emeðin sonsuza kadar yaþamasýdýr.



Bersilis ilk defa kralýnýn isteði üzerine kralla birlikte kralýn masasýnda kahvaltý yapýyordu. Þaþkýnlýðý her gecen dakika daha çok artýyordu. Hele kralýn arada kendisi ile þakalaþmasý görülmüþ þey deðildi. Ne olmuþtu da bir gecede bu kadar çok þey deðiþmiþti, olanlara bir anlam katamýyordu, anlayamýyordu. Bir ara kralýnýn saðlýðýndan bile endiþelenmiþti. Artýk merakýný gizlemekte zorlanýyordu. Kendinle ne kadar mücadele etsede kralýn ona karþý yakýnlaþmasýnýn verdi rahatlýkla.



- Kralým size bir þey sorabilirmiyim.

- Sor Bersilis.

- Efendim ne olduda bu kadar neþelisiniz. Sizi bu kadar neþelendiren þeyin ne olduðunu sorabilirmiyim izninizle.

- Tabi ki sorarsýn. Ama bir cevap alamazsýn. Çünkü daha bende bilmiyorum, daha doðrusu adýný koymadým daha bunun.

- Nasýl bir þey bu kralým. Yenilir mi, içilir mi, elle tutulur, gözle görülür bir þeymidir efendim.

- Hiç biri deðil Bersilis. Bu sadece yaþanýr diyelim þimdilik. Bunun hakkýnda çok konuþacaðýz seninle. Beklide seninle birlikte adýný koyarýz nedersin?

- Aman efendim, ne haddimize bizim sizinle birlikte isim koymak, ben sizin aciz bir kulunuzum sadece.



Kral yüzünde güller açmýþ gibi Bersilis’e gülümseyip içinden;

Ah Bersilis bir gün sende, benden bir farkýn olmadýðýný anlarsýn inþallah. Yoksa iþim çok zor, diye geçirip.



- Bir seferden bir þey olmaz Bersilis. Bu gün kraliçenin yanýna gideceðiz. Akþam da orada kalacaðým. Sen hazýrlýklarý yaparken bende biraz bahçede dolaþmak istiyorum.

- Emredersiniz.



Sarayýn kocaman bir bahçesi vardý. Kraliçenin ki gibi çiçek dolu deðildi belki ama burada da her çeþit meyva aðacý vardý. Ortasýnda küçük bir göl vardý. Gölde yüzen kuðular, ördekler vardý. Renk renk çiçeklerin yerine gölde yüzen renga renk balýklar vardý. Güllerin kokusu yoktu belki ama balýklarýn sudan sýçradýklarý zaman gölde oluþan dalgalarý izlemek de insana büyük bir zevk veriyordu. Ne kadar güzel olurdu o dalgalarý izlemek. Bir noktadan baþlar sonra büyüyerek bütün göle yayýlýrdý. Acaba aklýndakilerde büyüyerek bütün halkýna yayýlabilecekmiydi. Kendisi gibi düþünenler çoðalýp bütün ülkeye sahip çýkacakmýydý ama sonu bu dalgalar gibi olmamalýydý karaya çarptýðýnda yok olmamalýydý. Yada baþka dalgalarla çarpýþtýðýnda parçalanmamalýydý. Buda bir dersti kral Hermentos’a. Þu bir aç günde nede çok ders çýkartmýþtý kendine olaylardan. Sanki periler diyarýndan bir peri gelmiþte sihirli deðneðini kendine deðdirmiþti. Eskiden göremediði, bakýpda göremediði her þeyi görebiliyordu. Artýk her þeyi anlýyordu sanki. Uçan kuþlarla bile konuþabilecek gibi hissediyordu kendini. “Evet” dedi kendi kendine “perinin sihirliði deðneði deðdi, þimdi bütün Ormon’da sýra.”



Kral Hermentos gölün kenarýna oturup gölün ýþýltýlý güzelliðini seyretmeye dalmýþ, dünyanýn derdinden tasasýnda bir an uzaklaþmýþtý. Hazýrlýklarýn bittiðini söylemek için kralýnýn yanýna gelen Bersilis durumu fark edip bu huzurlu aný bozmak istemez. Kral gölü, Bersilis kralý izler. Ýkisi de kendi zihinlerinde bir kayýk yolculuðuna çýkar. Ýkiside ayný kayýktadýr fakat ikisi de farklý yönlere kürek çekmektedirler. Ayný dünyada, ayný ülkede, ayný þehirde hatta ayný evde yaþasalarda farklý þeyler düþünmeleri normal. Normal, normal olsada hedefler hep ayný deðimli. Mutlu olmak tek hedef deðimli. Mutlu olduktan sonra, ne olduðun, kim olduðun önemlimi, deðil tabiki. Önemli olan tek þey mutlu olmak. Mutluluðu elde ederken baþkalarýnýn mutluluðuna engel olmamak da gerekli tabi. Kral Hermentos’da asýl mutluðun yolunu bulmuþtu bu sayede. Artýk halkýnýn mutluluðu onu mutlu edecekti.



Kral gördüðü pembe düþten uyanýp Bersilis’in oturmuþ kendisini izlediðini görünce. Her þeyin hazýr olduðunu anlayýp hayallerinden uyanýp hayallerini gerçekleþtirmek için savaþmaya sýra geldiðini anladý. Bersilis ile birlikte güllü þatoya varmak için atlarýna bindiler. Güllü þatoya vardýklarýnda ilk olarak. Termon ile konuþmak istedi. Odalardan birine geçti ve büyük oðlunun gelmesini bekledi. Kýsa bir süre sonra Termon, Bersilis ile birlikte odanýn kapýsýndan içeri girdi. Bersilis’e dýþarý çýkmasýný ve bu odanýn bulunduðu salona kimsenin girmemesini çünkü oðluyla önemli þeyler konuþmak istediði söyledi. Bersilis görevini yapmak için kapýyý kapatarak dýþarý çýktý ve solonun iki baþýna birer muhafýz koyarak kimsenin buraya girmemesi için tedbirini aldý.



Termon olanlar karþýsýnda þaþkýn ve tedirgindi. Hatta tedirginliði, þaþkýnlýðýndan daha üstündü. Babasý onunla bu þekilde hiç konuþmamýþtý daha önce. Neden kimsenin bu konuþmayý duymasýný istemiyordu. Aslýnda kendi kendine sorduðu sorularýn hepsine kendisi yine ayný þekilde cevap verebiliyordu. Tek sebep vardý babasýnýn kral olmasýný istemeyiþi. Termon bu duygular içindeyken, kral çok ilginç bir þey söylemekteydi. Termon kulaklarýna inanamýyordu.



- Bir gün kral olacaksýn Termon, bunu sende biliyorsun. Benim en büyük oðlum olduðun için krallýk senin hakkýndýr. Lakin þu anda ben kralým. Deðimli oðlum?

- Elbette siz kralsýnýz.

- Bundan þüphen varmý Termon?

- Bundan þüphem olmadýðý gibi kimseninde þüphesi olduðunu sanmýyorum.

- Çok güzel. Eðer þüphen olsaydý, gün gelipde kral olduðunda seninde krallýðýndan þüphe edenler muhakkak olacaktý.

- Nasýl yani.

- Seninde çocuklarýn olacak bir gün, sende benim gibi yaþlandýðýnda seninde çocuklarýn senin krallýðýndan þüphe edecekti, ama sen þüphe etmediðin için senden örnek alarak çocuklarýnda senden þüphe etmeyecekler.

- Anladým efendim.

- Aslýnda ben seninle baþka bir þey konuþmak istiyordum Termon.

- Nedir efendim.

- Yaptýðýn resimleri gördüm geçenlerde. ne kadarda güzel þeyler yapmýþsýn. Hatta kendi kendime bu çocuk ne kadarda ilerlemiþ bu iþte dedim. Yalnýz anlamadýðým bir þey var Termon.

- Nedir efendim.

- Hep daðlarýn, taþlarýn, ýrmaklarýn, nehirlerin, çiçeklerin kýsaca doðanýn güzelliklerin resimlerini yapmýþsýn. Fakat bir tane bile insan resmi çizmemiþsin. Bunun bir sebebi varmý Termon?

- Aslýnda hiç denemedim efendim. Ben doðanýn güzelliklerini çizerken mutlu oluyorum. Bu bana büyük bir zevk veriyor. Aldýðým haz bana yettiði için insanlarýn resimlerini yapmayý hiç düþünmedim.

- Haklýsýn Termon. Ýnsanlar mutlu olduklarý iþleri yapmalý. Aksi takdirde mutsuz olurlar deðimli.

- Elbette. Sadece mutsuz olmaklada kalmazlar, iþlerinde baþarýsýz da olurlar.

- Bak ne güzel dedin Termon. Gerçektende baþarýsýz olurlar. O zaman söylermisin bana, mutsuz ve baþarýsýz olacaðýn bir þeyi neden istiyorsun?

- Bir gün kral olacaksýn, o zaman böyle resim yapmakla uðraþamayacaksýn. Buna vaktin olmayacak. Koskocaman bir ülkeyi yönetmek kolay deðil. Biliyorsun günlerce saraya gelemiyorum, çoðu zaman birbirimizden ayrý kaldýk. Sakýn yanlýþ anlama en büyük olarak sen kral olacaksýn. Benimki sadece neden mutlu olduðun iþi yapmak varken mutsuz ve baþarýsýz olacaðýn iþi yapmak zorundasýn? Dur ben söyleyeyim kralýn en büyük oðlu olduðun için, deðimli?

- Doðru, bunun tek cevabý var oda söylediðiniz efendim.

- Ne kadar acý deðimli oðlum bir kral bile özgür olamýyor, istediðini yapamýyor, mutlu ve baþarýlý olacaðý iþi yapamýyor. Ne kadar acý. Sana bu gerçeði söylemek için çaðýrdým oðlum. Kral olmak özgür olmak deðildir. Sen mecburen kral olacaksýn bundan asla kaçamasýn. Bunu maalesef zorla da olsa yapmak zorundasýn. Bundan hiçbir kaçýsýn yok. Bunu þimdiye kadar kimseye söylememiþtim oðlum bir tek sana söylüyorum. Ben asla kral olmak istememiþtim. Bunu bilmeni istedim. Sana kötü davrandýðýmý sanýyorsun ama aslýnda seni çok sevdiðim için böyle yapýyorum. Senin mutlu ve baþarýlý olacaðýn iþin baþýnda görmek isterdim ama maalesef yapacak bir þey olmadýðýný bir türlü kabullenemedim. Bir gün sende benim gibi kral olmaya alýþýp iyi bir yönetici olacaksýndýr muhakkak. Bunlarý sana söylemek istedim. Þimdi gidebilirsin.



Termon bu konuþmada ilk önce kaybettiði her þeye kavuþtuðunu, sonrada kavuþtuklarýnýn asla bulunmamasý gereken þeyler olduðunu düþünmüþtü. Gerçekten de babasý haklýydý. Mecbur olmak çok zor gelmiþti ona. Bu güne kadar özgürce yaþayan Termon bir gün özgürlüklerinden feda edip kral olacaktý. Sýrf kralýn oðlu diye kral olacaktý. Sadece mutsuz olmakla da kalmayacak ayný zamanda da baþarýsýz olacaktý. Çünkü krallýk nasýl yönetilir hiçbir fikri yoktu. Oysaki resim yapmakta ne kadar baþarýlýydý. Baþarýsýnýn yanýnda da mutlu ve huzurluydu. Babasý ne kadarda haklýydý. Onu ne kadarda yanlýþ tanýmýþtý. Oysaki o babasýnýn kendini sevmediðini sanýyordu. Babasý ise onu düþündüðünden ona karþý böyle davranýyormuþ. Aklý þimdi daha da çok karýþmýþtý. Odasýna bir an önce gidip bunu düþünmesi gerekmekteydi. Çünkü babasý gibi onunda bütün hayatý üstüne çökmüþtü. Bir enkazýn altýndaydý. Az öncesine kadar kral olmak için çabalayan Termon gitmiþ yerine kral olmaktan kaçan biri gelmiþti sanki. Hele birde bundan kaçýþý olmayýþý onu daha çok korkutuyordu. Yapacak hiçbir þey yoktu. Eðer varsa da o bunu bilmiyordu. Fakat bildiði bir þey vardý ki oda buna bir çare bulmak olduðuydu.



Hekim baþý ise hazýrlýklarýný tamamlayýp daðlara doðru dört muhafýz ile birlikte hareket etmiþti. Gideceði yer Salimar’ýn en yüksek ve maðaralarla dolu daðýydý. Sadece bu daðýn maðaralarýnda yetiþen bir mantara ihtiyacý vardý, kraliçenin istediði zehiri yapabilmek için. Bu zehir öyle etkiliydi ki verilen kiþi bir ay yataðýndan kalkamaz duruma getirirdi. Halsizlikten ve bitkinlikten insan yemek bile yiyemezdi. Bu zehrin nasýl yapýldýðýný kendisine de hocasý öðretmiþti. Baþka kimse bunu bilmezdi. Hocasý öldüðünden beri bu sýrrý bilen tek kiþi kendisiydi. Bir önce bu daða gidip bu mantarlarý almak için dört nala atlarý sürüyorlardý. Uzun bir zaman yol aldýktan sonra yol bitmiþti. Artýk patikalardan devam ediyorlardý. Onlar ilerledikçe gök yüzünü kara bulutlar kaplýyordu. Yaðmur yaðacaktý. Bunu fark etmesine raðmen hekim baþýnýn yapacak bir þeyi yoktu. Birkaç saatlik yoldan sonra büyük maðaralardan birine girip koruna bilirlerdi ancak yaðmurdan. Bir zaman daha gittikten sonra patikalarda bitmiþti. Bundan sonrasýný yürüyerek gitmeleri gerekecekti. Hemen vakit kaybetmeden atlarýndan inip eþyalarýný yüklendiler ve muhazfýzlardan birini atlara bakmak için burada býrakýp yola devam ederler. Fakat bulutlar daha fazla dayanamayýp yaðmur olup yere düþmeye baþlamýþtý bile. Az bir yollarý kalmýþtý korunmak için girebilecekleri maðaralara. Koþar adýmlarla ilerlemelerine raðmen yinede ýslanmaktan kurtulamadýlar. Gök yarýlmýþtý sanki öyle þitdetli yaðmur yaðýyordu ki yapacak hiçbir þeyleri yoktu.



Atlarýn yanýnda kalan muhafýz yaðmurdan korunmak için bir aðacýn altýna sýðýnmýþtý. Atlar düþen yýldýrýmlarýn seslerinden çok ürküyorlardý. Ama onlarýnda yapabilecekleri bir þeyleri yoktu. Büyük bir þiddetle çok yakýna düþen bir yýldýrým atlarý o kadar çok korkutmuþtu ki atlar baðlarýný koparýp dört bir tarafa kaçýþmaya baþladýlar muhafýz öle kalmýþtý atlarýný yakalamak için kalkmasý gerekirken olduðu yerde hala duruyordu. Anlaþýlan o atlardan da çok korkmuþtu ki ayaklarý ona itaat etmiyordu. Öylece kalakalmýþtý. Yapacak bir þey yoktu, yaðmurun dinmesini beklemekten baþka.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Deli Elbisesi [Þiir]
Seninle Bir Ömür [Þiir]
Alýþýrsýn Unutursun Hatýrlarsýn [Þiir]
Yaralarým Var Benim [Þiir]
Ýstanbul Olalým Sevgilim [Þiir]
Senli Benli Biz Olsak [Þiir]
Ateþ Olur Yakarým [Þiir]
Nisanda Yaðan Aþk [Þiir]
Aþk Sensin Derken Söylenen S E N [Þiir]
Sende Gel Benimle [Þiir]


Sinan Yýldýrým kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsýnýz. Peki hiç duymadýklarýnýza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Sinan Yýldýrým, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.