"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
yukarıdaki cümleyi açalım bakalım bu esmaül hüsna meselesinin aslı ne imiş. Türk dil yapısı gibi,arapçada dahil olmak üzere tüm dünya dillerinin isim ve sıfat ayrı şeylerdir. isimin tanımının bilindiğini kabul edip, özel isimi ve sıfatı tanımlayalım. özel isim: tek olan, tam bir benzeri bulunmayan varlıkları karşılayan sözcük. sıfat: isimden önce gelen, ismi niteleyen ve özelliklerini betimleyen sözcük. Bu tanımları esmaül hüsnaya ilintilendirdiğimizde sadece 1.sıradaki allah kelimesinin özel isim, diğer 98'inin sıfat olduğu çok açıktır. çünkü allah denildiğinde, islam inancına göre yaradan yanıtını hemen herkesten alabilirsiniz. ancak diğer sözcükleri söylediğinizde bırakınız allah ile ilişkilendirilmesini pek çoğu ne olduğunu,anlamını bile söyleyemeyecektir. meselenin esas vahim tarafı, diğer 98 sözcük allahın özelliklerini tanımlayan ve ancak allah sözcüğü ie birlikte yazıldığında (örneğin el-gaffar (bağışlayıcı)) anlam kazanan sözcükler olduğu gerçeği bu kadar göze batarken bunun yüzyıllardır anlaşılamamış olmasıdır.işin içine din ve dogmalar girince analitik düşünce iflas ettiğinden konuyu insan üzerinden örnekleyelim. olağandan uzun boylu, ukala, çapkın, çok okuyan vb. 98 tane özelliği olan, müştak isminde birini düşünelim. neresinden bakarsanız bakın bu kişinin adı müştaktır ve herkes seslenirken, hitap ve söz ederken müştak'ı kullanır. uzun, çapkın ve diğerleri müştakla birlikte söylendiğinde müştağın özelliklerini betimleyebilir ancak. uzun, çapkın vb.lerini tek başına kullandığımızda söz edilenin müştak olduğu ne kadar anlaşılabilir ki. örnekten anlaşılacağı üzere dilbilgisi açısından; allah ile gaffar, aziz vb. diğer 98 sıfat arasındaki ilişkinin, müştak ile uzun, çapkın vb.leri arasındakinden bir farkı yoktur. biraz düşünen herkesin fark edebileceği ama asırlardır gözardı edilen ve fark eden her inananın tüylerini diken diken etmesi gereken bir tuhaflıkta evrenin yaratıcısı, herşeyin üstünde ve mutlak kudret kabul edilen allahı niteleyen sıfatın 99 ile sınırlı olmasıdır. oysa ki 99'dan fazla özelliği bulunan insanlardan bile söz edebilmek olasıdır. peki esmaül hüsnada yer almayan diğer olumlu ve allaha yakışır özellikler, (kötü ve eksik sıfatlar allaha yakıştıramayacağına göre) allaha yönlendirilemeyecek midir ? yanıt, yönlendirilemez ise allahın sıfati yönden eksik olması gibi bir sonuçla karşı karşıya kalınır ki bu da islam inancıyla ters düşmektir. eğer yanıt, güzel ve temiz olan her sıfat allaha yakıştırılabilir ise bu kezde esmaül hüsnada söz edilmeyen sıfatları kullanarak bid'ata girilmiş olmayacak mıdır ? (peygamber ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere bid'at denir). islam kaynaklarının bid'at ile yaklaşımı aşağıdaki gibidir; "bazı şeyleri faydalı sanıp seversiniz, halbuki o şeyler sizin için zararlıdır" (ayet: bakara 216) "din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da cehenneme götürür" (hadis: buhari, müslim) "faydalı bid’at olmaz. hâşâ o zaman allahü teâlâ dini eksik göndermiş olur" (İmam-ı rabbani) bütün bu bilgiler ışığında, "hadi bakalım tutun keli perçeminden", "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" bir durum ortaya çıkar ki buda paradokstan başka birşey değildir. son olarak şu ezberleyerek okuyanın cennete gideceği garantisine gelince, bakalım bu konuda dinin yol göstericisi kabul edilen kitap, elçisi kabul edilen zaat ve dini kabul edilen kaynaklar ne buyurmuşlar. "hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur" (ayet: necm 39) "kişinin yediği en hayırlı yemek,kendi elinin emeği ile kazandığı yemektir.davut peygamberde elinin emeği ile geçinirdi" (hadis:buhari) "hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalış" (hadis: buhari, tirmizî) "hiçbiriniz rızkını aramaktan vazgeçip, allah'ım bana rızık ver demesin. gökten ne altın yağar, ne gümüş" (halife-Ömer bin el-hattab) bütün bunları öğütleyenlen dine iman ettiğini söyleyen insanların miskinliği, tembelliği, yattığı yerden mırıl mırıl bazı sözcükleri zikrederek gerek bu dünyasını, gerekse ahireti kurtaracaklarını sanmaları nasıl bir aymazlık, nasıl bir gaflet, nasıl bir cehalettir. Egemenlerin üreten, düşünen, sorgulayan insanlar yerine ürettiklerini egemenlere verirken tam bir teslimiyet içinde olacak, kuzu gibi, öbür dünyadaki (sözüm ona) sonsuz mutluluk için bu dünyalarından vaz geçecek, egemenlere biat (biat: padişahlara, sultanlara, kısacası yönetenlere teslim olmak ve bağlılık) edecek bireyler yaratma çabasının ürünüdür bütün bunlar. asla ve kat'a dinle alakası yoktur. Ama ne yazık ki ilk emrinin "oku" olduğu dine iman edenlerin o inançla ilgili tek satır okumamalarının, dinin yaklaşık 1500 yıl öncesinden günümüze, hocalar, ulemalar böyle demiş sığlığında kulaktan kulağa, egemenlerin talepleri doğrultusunda üfürülmüş (örn: Fatih sultan Mehmedin talebi üzerine devrin Şeyh-ül İslamının kardeşleri katletmek caizdir diye fetva vermesi) laflarla taşınması sömürünün en önemli mihenk taşıdır. çözüm ile ilgili ise bana laf düşmez. büyük usta uğur mumcu yanıtı vermiş zaten "bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz"
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adnan Ergin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |