..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İyi bir aşk mektubu yazmak için, neler yazacağını bilmeden oturman, kalktığında da ne yazdığını bilmemen gerekir. -Rouesseua
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > gürsel çolakoğlu




25 Şubat 2011
Gardiyan Gölgeler...  
gürsel çolakoğlu
Alevler sardı duygularını. Ağlayamadı, hiç ağlamadı zaten korktu gözyaşlarından, yanmak istediği ateşi söndürürler diye. Sadece derin bir nefes aldı ve verdi. Alevleri çoğaltan gardiyanları hareketlendiren bir nefes oldu.


:BDGE:
Şömine önünde biri, kaldığı sessizlikte esir gibi hissetti kendini… Çevresinde yalnız olmadığını hissettiren alevlerin gölgeleriyle, baş başaydı. Ama o gölgeler onun gardiyanlarıydı sanki. Gardiyanlar arasında ateşin önünde bir mahkum, yalnızlığını alevler arasındaki şekillerle avutuyordu. Karanlıktaydı, gözleri baktığı o ateşin havıyla parlaması gerekirdi ama o sanki ateşin içindeydi. Çok önceden alevsiz yanmıştı yüreği. Şimdi ise gözlerini alevlerle kör etmeye çalışıyordu, göz göze kaldıklarıyla. Dalan gözleriyle, yüreği yanmış olana vız gelir dedi iki kıvılcım. Ateş basmıştı yine ruhunu. Hissetti ve söylendi; demek hala ruhum varmış. Ruhu olan ve içi ateşsiz yanmış, dışı alevlere yakın bir adam gardiyanları olan alev gölgeleriyle baş başa, gözleri bazen gölgelerde bazen gölgelerin sahipleriyle göz göze. Kendine yandığı geçmişe ve keşkelere esir olduğu o akşam, o odada hesap sormak istedi. Karşısında ateş ve düşüncesinde o ateş içinde yanması gereken hayalindeki resimler vardı. Yakmayı düşündüğü elinde kalan ama hayal olmayan o son fotoğrafın çekildiği güne gitti, yaşanmışlara daha sonra yürekte yanmış olanlara uzandı.
     ***
     Deklanşöre bastığı an esasında sürekli yaşadığı andı. Sürekli gördüğü dünyanın en güzel yüzünün fotoğrafını neden çekmişti o gün? O en güzel gülen kadının gençliğini ilerde hatırlamak için mi? Ama yaşlılığında da şimdiden daha güzel olacağını bildiği ve onunla yaşlanmak için dua eden, neden böyle bir resim çeksin ki? Neydi, yakaladığı poz onda sürekli görmek istediğimiydi yoksa? Ama her anı ayrı bir güzelliği olana tek poz yeter miydi? Neydi ve neden bu tek kare kalmıştı elinde, sakladığı? Ve yakamadığı…
     ***
     Alevler sardı duygularını. Ağlayamadı, hiç ağlamadı zaten korktu gözyaşlarından, yanmak istediği ateşi söndürürler diye. Sadece derin bir nefes aldı ve verdi. Alevleri çoğaltan gardiyanları hareketlendiren bir nefes oldu.
Ve nefes alamadığı o zamanı hatırladı. Saniyelerin asırlar olduğu, zamanın ilerlemediği, yutkunacak bir şeyin olmadığı; kuru bir boğaz, kuru dil, kuru damakla, kuruyan bir adam gibiydi o an. Beyine sitem etme zamanıydı. Beyine; kulağı duysun diye açmış ama ses tellerine sus emrini verdiği ve bir asır gibi hissettiği o konuşamadığı birkaç dakika için sitem etmeliydi. Ve sonrası sorgulama zamanıydı; “değer verensem değeri hak eden o ise; iyide beni değersiz yapan ne?”, ”Değer vermekte haksız mıydım, haklıydım” dedi adam kendi kendine. Haklıydım dedi; “sevdiğine değer vermeyen mi var?”. Ama değersizmiş hiç diyemedi ona, kabullenemedi, işte esareti buydu alevlere bakan adamın. Değersize bir türlü değersiz diyememeydi gölge gardiyanların arasındaki mahkûmun. İtiraf etse ateş sönecekti ama o resim olduğu sürece itiraf olamazdı…
İşte o pozu çeken değil de çektirendi, ıstırap veren. Hatırladı o anı, demişti çektiren; çeker misin bir kare ve yalnız. Diğer bütün resimlerde ikisi vardı ama bunda tekti, çektiren. Yine gülüyordu o resimde de. Gülüşün yaz mevsimini ve çocukluğumu hatırlatıyor, senden önce mutluluğu hatırladıklarım; biri çocukluğum diğeri yaz ayları demişti. Daha neleri hatırladı ateşini denize atmak isteyen adam.
Neler demişti; nefesin bazen poyrazı, bazen meltemi… Konuşman bazen dalga sesi, bazen martı sesi… Bakışın sabah güneşi ve yelkenler arasındaki mehtabı… Yaşatana yaşadıklarını söylemişti.
Ama sonrası; gidişi karayel gibiydi çektirenin, giderken o ıssız bir adada ki, lambası sönmüş bir deniz feneri gibi kalmıştı adam.
Ve alev gölgeleri gardiyanlar arasında, ateşe bakan adamın gözleri ateş gibi olmuştu. Elindeki resme baktı, gözlerini yumdu. Gözlerini tekrar açtığında alevlerin azaldığını fark etti, gardiyanlar kayboluyordu.
İki odun daha atıverdi ateşe, mahkum kalmak isteyen adam.
(GÜRSEL ÇOLAKOĞLU)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kadınım Yalnızlık Kokuyordu...
Vitrin Gibi Hisseden...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Devlet Adamına Öğüt...
Gelincik Çiçeklerini Gözyaşıyla Sulamak...
Issızlıkta...
Aynaya Yorgunca Bakan Kadın...
Anlamsızlıklarla Kavga Etmiyorum Artık
Emekçi Olmayan Kadın Var mı?
Anneler ve Şehitleri...
Deve Kuşundan Özür Diliyorum.
Düğün Mevsimi ve Havai Fişekler...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ah... [Şiir]
Solduk Ama Ölmeyeceğiz... [Şiir]
Damla Gibi... [Şiir]
Bir Çınar Altında Mesela... [Şiir]
Feleğin İşbirlikçisine... [Şiir]
Aşure Gibi Biri İşte... [Şiir]
İsyanım Var... [Şiir]
Libya'dan... [Şiir]
Şehitlerin Asenaları... [Şiir]
Merhaba Arkadaşım... [Şiir]


gürsel çolakoğlu kimdir?

gurselc@hotmail. com


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © gürsel çolakoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.