Yaşamın her anı hakkını ister. -Goethe |
|
||||||||||
|
Emin Karakuştan birazcık uzun Feridun Fazıl’dan az daha kısa Yoluna konuldu ıpıslak sabun, Bir yıldızdı kayıp gitti hülasa. İçinden yaralı boynu büküktü Ne ağlayabildi, ne gülebildi O dava içinde yalnız ve tekti, Âliden davacı, Ali’den öldü. Bu şiirde Sabahattin Ali’nin boyunu, bosunu örnek göstererek yazmamın bir nedeni de, ceset üzerinde Hükümet Tabibinin raporudur. Rapor aynen şöyledir: “Ceset sarımtırak saçlı, tahminen uzunca boylu izlenimini veren bir erkeğindir. Kafanın sağ cidar kemiğinin iç bölümünde görülen çöküntü… “ diye devam eder. Raporun sonunda, “ölçülen kemiklere göre ceset 1.64 veya 1.65 boyundadır” denerek (kafa karıştırarak) biter. Sabahattin Ali’ni kaybolduğunu hatırlıyorum. Birkaç ay sonra Bulgaristan sınırında cesedine ulaşılmış, kendisini Bulgaristan’a götürecek olan kamyon şoförünün öldürmüş olduğu anlaşılmıştı. Öldürülüşünün üstünden uzunca bir süre geçip, gündemi soğutulduktan sonra, Ali Ertekin isimli katil yakalanmıştı. Bazı aydın çevreler, katili suçu üstlenen kişi olarak tanımlamış, Milli İstihbarat’ın parmağı olduğu söylenmişti. Sabahattin Ali’yi 1944 yılında Akba Kitapevinde çalışırken yakından tanımış, kitapevinin sahipleri ve gazeteci arkadaşlarıyla sohbetlerine tanık olmuştum. O sıralarda ‘Kuyucaklı Yusuf’un 2. baskısı bu kitapevinde basılmış, dağıtımı yapılmıştı. Onun bende bıraktığı izlenim, orta boylu, kırçıl saçlı, yakışıklı ve itinalı giyinmesidir. Kitapevi içinde yapılan sohbetlerde az konuşuyor, daha çok dinlemeyi tercih ediyordu. Kitapevindeki gruptan ayrıldığı zaman da arkasından, siyasi görüşü, özellikle de Nazım Hikmet’ten, o günlerin gündemi olan komünist kişiliklerden söz açılarak, biraz önceki sohbetin seyri değişmiş olurdu. O günlerin siyasi, ekonomist görüşlerine göre, başı dertte olduğu anlaşılıyordu. Sabahattin Ali, bazı aydın çevrelerce toplumdan soyutlanmış olmasına karşın dimdik ayakta, yalnızlığı yaşayan bir kişiliğe bürünmüş olmasıydı. Sabahattin Ali, 1930/1931 ders yılı başında Aydın Ortaokuluna Almanca öğretmeni olarak atanır. Yazın tatil aylarında İstanbul’a gelir. Ne yazık ki tekrar Aydın’a dönmek zorunda kalır, hem de tutuklu olarak. Okulda, öğrencilerin dolaplarında, gizli Türkiye Komünist Partisinin ‘Kızıl İstanbul’ adlı gazetesi bulunmuş, aynı zamanda bazı talebeler de, yıkıcı propaganda yaptı diye hocalarının aleyhinde ihbarda bulunmuşlardı. Sonunda aklansa da üç ay hapis yatmış, Kuyucaklı Yusuf ve Jandarma Bekir’i öldüren Halil Efe’yi bu hapis damında tanımıştı. Hapishaneden çıkınca Konya’ya Almanca öğretmeni olarak atanır. Romanı ‘Kuyucaklı Yusuf’ burada tamamlanarak, Konya’da Cemal Kutay’ın Yeni Anadolu Gazetesinde 15 sayı bölüm, bölüm yayınlanır. Telif hakkı ödenmediği için yayın yarım kalır. Gazete sahibi buna içerleyerek, Sabahattin Ali’nin bir toplantıda okuduğu, güya Atatürk’ü taşlayan şiirini, kendi yakınlarını da şahit göstererek ihbar eder. Aslında şiir güncel bir olay için yazılmış, Atatürk’ü yeren bir düşüncenin ifadesi değildi. Savcılık düzmece ihbara değer vererek, Sabahattin Ali’yi Tutuklar, sonunda 1 yıla hüküm giyer. Üç ayını Konya’da geçirirken, kalanı için Sinop Cezaevine gönderilir. Dava konusu olan şiirin iki kıtası şöyledir: (…) Asarlar mı hâlâ hakka tapanı? Mebus yaparlar mı her şaklabanı? Köylünün elinde var mı sabanı? Sıska öküzleri dirilmiş midir? (…) Cümlesi belî der enelhak* dese Hâlâ taparlar mı koca terese İsmet girmedi mi hâlâ kodese Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur? (…) * ‘Hallacı Mansur’un (857–922) “Ben Tanrıyım” anlamındaki sözü. Tarihte Hallacın vecd içinde söylediği bu söz, onun da öldürülmesine neden olmuştur. Sabahattin Ali’nin kişiliği o devrin şakşakçılarına ters gelmiş olacak ki, ihanetlere, haksızlıklara, hukuksuzluklara, yanlışlara maruz kalmıştır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Haydar Köprülüoğlu, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |