Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
ADI YAŞAR'DI, YAŞADI MI? 11/1/2009 "Emmim kızı aç kapıyı gireyim Hasta mısın halin hatrın sorayım" Emmim kızı değildi; ama emmim oğluydu. Ölümünden bir iki hafta önce köye gitmiştim. Her gidişimde yaptığım gibi amcamın evine de uğrayayım dedim. Evin girişinde, mabeyin dediğimiz yerde somyaya oturmuştu Yaşar ağabey. Nefes almakta zorlanıyor, sık sık öksürüyordu. Zaten büyük olan göz akları daha da büyümüştü. "Üşütmüş de kurban olduğum böyle oldu kadersiz yavrum." dedi gözyaşlarını akıtarak koca anam. Köylük yerde büyük amcanın karısına "koca ana" derdik o zamanlar. Hastalığın verdiği çaresizlik yansımıştı Yaşar ağabeyin koca gözlerine.Öyle etkilendim ki onun çaresizliğinden, çıktım kapının önüne, duvarın dibinde ağladım, ağladım. Adı Yaşar'dı; ama hep "Yaşa" derdi ona koca anam. "Ben ölürsem buna kim bakar, kim bunun peşinden gider?" diye göz yaşı dökerdi. Epilepsi yani sara hastasıydı Yaşar ağabeyim. Neden olmuş bilmezdik. Hele o zamanlar tedavisi de olmayan bu hastalığın ne sebeple oluştuğunu bilmek mümkün değildi. Sara nöbetleri sık gelirdi. Bizim eve de çok geldiği için o kriz anını çok görürdüm. Burada o durumu anlatmaya içim elvermez. Zavallı koca anama ya da amcama haber verirdik. Çoğu zaman koca anam telaşla gelir: "Kaderimiz böyleymiş, Allah'tan gelene ne denir?" diye alıp eve götürürdü. Harman hasat zamanı da diğer zamanlarda da pek işle güçle uğraşmazdı.Yapacak dermanı, gücü yoktu. Kimseye zararı da yoktu. "Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar." demiş atalar. Deli değildi; ama köyün bazı kendini bilmezleri onu zıvanadan çıkardılar. Köyümün tek bakkalı ve oturma yeri Alişen Emmi'nin Bakkalı'nda "Yaşa, bak dayıların sana mal vermiyor.Ananın hakkını al. Baban senden küçüğü everiyor, seni evermiyor." diye diye onu saldırgan hale getirdiler. Bu yüzden anasına, babasına, o güzel insan Hacı Aziz dayısına olmadık eziyetler yaptı. Bu zararlı olmaya başladığı dönemlerde Elazığ'a akıl hastahanesine de götürdüler. Kim götürdü, nasıl gitti, şu an tam hatırlayamıyorum. Daha sonra ziyaretine giden ağabeyim onların ilaç verilerek uyuşturulmuş halde duvar dibindeki durumlarını görünce dayanamamış, almış getirmiş. Çocukken aklımda kalan ilginç bir yönünü de anlatmadan edemeyeceğim. İlkokula kısa bir süre gitmiş, harfleri az çok tanımıştı. Değişik bir okuma biçimi vardı. Diyelim ki "Yaşar" sözcüğünü okuyacak. Başlardı kendince okumaya: "Y...y'den sonra a gelir, a...a'nın ardında ş...var, ş...ş...ş'den sonra gene a...gelir. Yaş...Yaş...Yaşar " derdi sonunda. O okurken biz gülerdik. Şimdi buruklukla hatırlıyorum gülüşümüzü. Bütün aydınlanma çabalarına karşın Anadolu insanının cahilliği daha da fazlaydı o zamanlar. Hani büyük ozan F.Hüsnü Dağlarca diyor ya bir şiirinde "Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna/ Uyandırmazsan/ Uyanacak değil" diye, çok doğru söylüyor Türkçemin ölümsüz ozanı. Yaşar ağabeyin hastalığının devası olmayınca üfürükçüye, hocaya başvurulmuştu. Ben adını sanını hatırlamıyorum; ama köye gelen hoca kılıklı, kara sakallı dolandırıcı, o yoksul amcam başta olmak üzere pek çoklarının altınlarını alıp gitmişti. Güya hasta olanları iyileştirecekti.Ne desek boş. Bugün bile böylelerinin peşinden koşanlar çok. Elli sene öncekilere ne diyebiliriz. En basit rahatsızlıklarda rapor alarak ya da düzmece raporlarla pek çok insan bugün askere gitmezken altı ay da askerlik yapmıştı Yaşar ağabey. Koca anamı da amcamı da çok üzmüştü ya, bir yerde kırmadı onları. Onlar hayattayken (amcam henüz hayatta) çekti gitti bu dünyadan.Yoksulca, garibanca, kimsenin haberi olmadan. Hep anlatmak istedim onu. İçimdekileri dökmek için. Hani derler ya, dünyada iki türlü insan vardır: Oyuncular, seyirciler. O, seyirci bile olamadı. Günahı yoktu ki "Allah günahlarını affetsin." diyeyim. Toprağı bol, ruhu şad olsun. " Ne insanlar gelip geçti dünyadan Zengini, yoksulu Günahkarı, günahsızı Kimse varlığını duymadı senin Adın Yaşar'dı Ama yaşadın mı? " Numan Kurt
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Numan Kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |