Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
ALİŞEN EMMİ'NİN DÜKKANI 13/1/2009 Rahmetli dedem ilginç bir adamdı. Yaşar Kemal'in "Yer Demir Gök Bakır" adlı romanındaki Koca Halil gibi neredeyse köyün hepsine küserdi. Bazen biz torunlarından başka kimseyle konuşmadığını düşünürdüm ben. En yakın komşusu Bakkal Alişen Emmi ile uzun yıllar kavgalı yaşadı. Ne zaman bir yağmur yağsa onların kavgası da patlardı. Şimdi iyi anımsamıyorum ama iki evin arasındaki dar geçitten dolayı olmalı. Kısacası ceviz kabuğunu doldurmaz , eften püften, bugün hepimize gülünç gelen nedenler. Gerçi kavgalarında el, yüz çizikliğinden başka yaralama da olmazdı ya.Hani adam, karşısındakine "Hava da bulanıyor, yağmur yağacak herhalde." demiş. Karşıdaki de kaldırmış vurmuş. Adam "Ne vuruyorsun?" deyince de "Sen bana ördek dedin." demiş. "Yağmur yağacak, su birikecek, ördekler yüzecek." diye devam etmiş. İşte bizimkilerinki de böyle bir kavga. Anlayacağınız köylümün söyleyişiyle "kıl-kendir" sebeplerle olurdu kavgaları. Yaşlandığında dedemin en yakın dostu rahmetli Alişen Emmi'ydi. Onun bakkal dükkanından hiç çıkmazdı dedem. Alişen Lale'nin bakkal dükkanı, köylümün alışveriş yaptığı, ondan da önemlisi dükkandaki tahta kalaslara oturup "lafın belini kırdığı" yerdi. O sohbetleri, yakınmaları, atıp tutmaları çocuk ve yeni yetme gözlerimizle hayranlıkla izlerdik. Dükkan; içeriye girince karşıda tereklerin, tezgahın bulunduğu, tezgahtan sonra iki duvara dayanmış, bir de kapıya yanlamasına uzanan oturma kalaslarından oluşan bir göz yerdi. Oturmalıkların tezgaha yakın olanlarına büyükler, kapıya yakın yerlere de yer bulabilirsek biz çocuklar, gençler otururduk. Titiz adamdı Alişen Emmi. Ne satarsa ve sattığı da tartılması gereken bir şeyse gramı gramına denk getirirdi. Koyu sohbete giren büyüklerimizden biri "Alişen, ver ordan elli kuruşluk şekersucuğu!" der,o katı, cevizli, şimdikilere benzemeyen şekersucuğunu şapırtıyla, afiyetle, bizim de ağzımızın suyunu akıtarak yerdi. Biz çocuklar da bakardık öyle. "Bu Cafer de onca bisküvileri, lokumları, şekersucuklarını niye yemez." derdik çocuk aklımızla. Burası bizim olsaydı bakın nasıl yerdik biz. Alişen Emmi'nin dükkanını anlatırken o hararetli sohbetlerden iki kişi kalmış aklımda. Biri "Kürt Emmi" diye bildiğimiz, o zaman gerçek adını hiç duymadığımız Mustafa Amca'ydı. Her yıl yağmurun yağmadığından, ekinlerin bitmediğinden yakınır; ama hasat mevsiminde de en çok buğday onun tarlasında çıkardı. Anlatırken herhangi bir konuyu "Söze atiriyim (getireyim)" diye başlardı. Diğeri de "Topalın Bayram" olarak anılan yakın komşumuz Bayram Amca'ydı. "Yaniye" diye başladığı sohbetlerini severdim nedense. Alişen Emmi'nin dükkanı akşamları kapansa bile bir ihtiyaç için geç saatlerde vardığımızda ya kendisi ya da Nimet Ana hiç üşenmeden açarlardı dükkanı, bir kibrit de olsa verirlerdi. ........... Ankara'da oturan köylüm Feyzullah Kaya, Alişen Emmi ile ilgili, benim çok hoşuma giden bir anısını anlattı. Onun ağzından buraya aktarıyorum: "Bir gün İstanbullu Amca'nın oğlu Hasan'la (Genç yaşta rahmetli oldu.) birer yumurta aldık, bakkala gidiyoruz. Ben elimdeki yumurtayı kulağıma yaklaştırıp salladım, yumurta cılk. Temiz, saf Hasan'a: -Sendeki yumurtaya bakayım, hangisi büyük? Hasan, yumurtayı verdi.Aynı renkteki yumurtaları değiştirdim. Bakkala varınca Alişen Emmi önce bendeki yumurtayı güneşe tutup baktı: -Senin yumurta sınıfı geçti, dedi. Sonra Hasan'daki yumurtaya baktı: -Oğlum, senin baban böyle hile bilmezdi. Sen nereden öğrendin? Yaptığımdan haberi olmayan Hasan'ın utancını düşündükçe bugün de üzülürüm." ............. Geçenlerde Cafer'e takıldım."Senin tezgahta durup da hiçbir şey yemediğine hayret ederdik." dedim. Bu yazdıklarım yeni deyimle elbette ki "nostalji". O zamanlar gerçek bir Anadolu köyü olan köyümden bende kalanları gençler de okur, öğrenirse mutlu olurum. "Kimse cesaret edemezdi Aşır Emmi'nin yanına oturmaya Ne zaman vuracağı belli olmazdı yumruğu Yanına oturanın sırtına Ve ben unutamam hiç Köyümün uzun boylusu Şıh Mehmet ağabeyin Dişleri arasında çıkan tuhaf ıslığı Alişen Emmi'nin dükkanında" Numan Kurt
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Numan Kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |