Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Rüzgâr mısın, tipi mi çık git artık ey iklim Sar bizi de meridyen, üç yan deniz, alim ol Yitmiş ol zararı yok, meclisimden çekil git, Toz ol da, ipek olsun, kök boyadan kilim ol. Atatürk Türk milletine, her konuda inancın en büyüğünü aşılamıştır. Bu inancın en büyüğü de İstanbul Hükümetini tanımayarak, 23 Nisan 1920’de Ankara’da bayrak açmasıdır. Atatürk bakın TBMM’ne güvenini nasıl belirtmişti: “Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. Oda milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.” (1923) “Memleket mukadderatında yegâne salâhiyetli ve kudret sahibi olan Büyük Millet Meclisi, bu memleketin nizamı için dâhili ve harici emniyet ve masuniyeti için en büyük makamdır. Büyük milli dertler şimdiye kadar ancak Büyük Millet Meclisinde şifa buldu. Gelecekte de yalnız orada kati tedbirlerini bulabilecektir.” (1924) Ülkemizde Kürt kimliği sorunu yaşanmaktadır. Yüce Atatürk yukarıdaki sözleriyle, çözüm için Türkiye Büyük Millet Meclisini göstermiştir. Aklıselimiz de böyle söylüyor. SON DURUM Son durum bütün açıklığı ile ortada. Orasından, burasından ele alınarak bir yere varılmaz. Her manzume bir bütündür. Yüce Atatürk de bir bütündü. Ülkeyi ayağa kaldırırken, bölünmüş topluluktan, bir bütün yaratmasını bilmiş, koskoca Türkiye’yi kucaklamıştı. Ondan sonra gelenlerse, güneşli havalarda karartma günleri yaşatarak, koltuk ve çıkar kavgacıları olmuş, zevahiri bile kurtaramamışlardır. Sözüm ona güya Kürt vatandaşlarımızı temsil eden BDP bağlılığın simgesi TBMM’nde yemin etmeyerek, Diyarbakır’da özgürlük kongresi yaparak özerklik kararı almışlardır. Kim bunlar, Türkiye anayasasına göre siyasi parti kurmuş Barışçı Demokrasi Partisine mensup milletvekilleri, seçilen, seçilmeyen. Bizler yollara dökülerek istediğimiz kadar “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları atalım ülkede yatan gerçek ortada, terör estiren yanı başımızdayken. Yetkililer bu realiteyi göz önünde tutarak, dışa çağ atladık imajını çizmek, ikinci boğaz, İstanbul’da iki şehir orta kesimlerde depremden yıkılan birkaç kerpiç evin derhal devlet tarafından yapılacağı söylenirken, devlet kendi yakıp, yıktığı köylerin yeniden yapılanmasını da sağlamalıdır. Bölücülük terördense, ötekileştirmek, adeta nispet yapmak bizim hükümetten gibi geliyor bana. Yasa, yürütme, yargı, devleti temsil yetkisini içeren konuları başka bir yazımda belirtmek istiyorum. Devlet, sadece toprak bütünlüğünü koruyan, ülkeyi yönetme şekli gibi, içi doldurulmamış tüzel kuruluş değildir. Bana göre ‘Dev’ kökünden türemiş, iriliğe, ululuğa eşdeğer, Tanrı ve insan kavramlarını içine sindiren bir kavramdır. Dinimizi, dilimizi, bayrağımızı bütünlük içinde korumak istiyorsak, Tanrı kutsiyetiyle, devletin yüceliğini koruyabilmekten geçeceğini bilmeliyiz. Dünyamıza hâkim olan, bilinen bilinmeyen güçler var. Genellikle 5 ana güç olarak bilinir. Toplumun bir bölümü bu güçlerden rahatsızlık duyarsa, 6. güç isyandır. İsyanın içinde istemesek de terör de var olacaktır herhalde. “Hak verilmez alınır” bu düşünce deyişi, öyle veya böyle devlet’in defteri açık, belgeleriyle borçlu olduğu durumlarda, Hak edene ‘hak’ verilmezse terör oluşur. Hak dağıtan -Yürütme- ve -Yargıdır- ‘Hak alınmaz verilir’ borcu Devlet’i temsil edenler yapmışsa hakkı alıp vermek, mahkemelerden önce, Devletin borcudur kanısındayım. Bu konunun tartışılır tarafı, Devlet’i temsil edenler suçlanıyor, düpedüz vatandaşın hakkını, temel hakkını gasp ettikleri için suçlanıyorlar. Üst makamlardaki düğümler açılabilir amma, alt katlarda arapsaçı. 2003’de 1 Mart tezkeresinin geçmemesine neden olan milletin nabzını tutamayan hükümet ve hâlâ aynı düşünce, aynı hüküm. Bir mart tezkeresi geçseydi Kürt sorunu yerine, demokrasi açılımı, ileri aşamada temel hak ihlalleri açılımı yapılabilirdi. -Her toplum layık olduğu yönetici kitlesini seçtiği kadar, her hükümet de yasalarıyla, yasayı, yürütmeyi doğru yapan yöneticileriyle, yönetilenleriyle birlikte, iş başına getirmesini de bilen toplum yaratmasını bilmeli- diyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Haydar Köprülüoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |