Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Perdelerin yarı aralık kısmından odanın içine süzülüyordu sabahın ilk ışıkları. Güneş henüz yeni doğmuş ve yine her günkü gibi tüm şehri ve yürekleri ısıtmak için ta buralara, Yusuf’un odasına kadar gelmişti. Yusuf, yüzündeki bu ılıklığı hissetti önce; gözlerini açtı. Sabah olmuştu. Bütün gece neredeyse birkaç saat ancak uyuyabilmişti. Aklına yarın yapacakları, okulu, öğretmeni gelip duruyordu. Hemen yatağından kalktı, annesinin yanına koştu. - Anne… Anne… Hadi kalk, geç kaldık, geç kaldık. Yusuf’un heyecanı Emine Hanım’ı da telaşlandırdı bir an için. Göz ucuyla saate baktı. Henüz yedi bile değildi. - E oğlum daha çok erken. - Yarın oldu anne, tamam ya işte. Emine Hanım, Yusuf’un gözlerindeki heyecanın büyüklüğünü fark etmişti. Gülümsedi. Sarıldı oğluna. - Şimdi benim oğlum büyüdü de okula gidecek öyle mi? Keşke baban da görseydi bu günleri. - Sahi anne, o da görse çok sevinirdi değil mi? - Hem de nasıl… - Ben de derslerimi çok çalışır, babamı hep sevindiririm o zaman. Yusuf bu yıl ana sınıfına başlayacaktı. Her gün evlerinin iki sokak arkasındaki okula giden çocuklara bakıp imrenirdi. Şimdi artık o da her gün okula gidecek, ödev yapacaktı; onun da öğretmeni, arkadaşları olacaktı. Hazırlıklar günler öncesinden tamamlanmıştı bile. Çantası, kalemi, defterleri, boya kalemleri… Hepsini de kendisi tek tek seçmiş, hazırlamıştı. Her şey bugün ve sonrası içindi yani. İşte Yusuf’un dört gözle beklediği o zaman gelmişti. Şimdi nasıl uyuyabilirdi? Gündüz olmuştu, artık öylece yatılır mıydı hiç? Kalktılar birlikte. Emine Hanım kahvaltı hazırlarken Yusuf, çantasını ve içindekileri kontrol ediyordu bir kez daha. Hepsi tamamdı işte. Kahvaltılarını yapıp hazırlandılar. Çantasını sırtına taktı Yusuf. Dışarı çıktığında başka öğrenciler de vardı etrafta. Sanki hepsini tanıyordu bugün. Herkes bir farklı görünüyordu gözüne. Esnaf yeni yeni kepenk kaldırıyordu. Daha önce mahalleyi böyle sabah telaşıyla hiç görmediğini fark etti o an. Küçük adımları, bilye oynadığı sokakları adımlarken artık okullu olmanın gururuyla selamlıyordu tanıdıkları. Okula yaklaştıkça öğrenci yoğunluğu artıyordu yollarda. Yürüdüler. Ve işte gelmişlerdi. Onca zaman önünden geçtiği okulda, bazen imrendiği bazen kıskandığı öğrencilerin arasındaydı işte artık. Velisinin elinden tutmuş, sırtında çantası onlarcasından biriydi artık Yusuf… Okulun büyük kapısından girdiler. Her yer öğrenci doluydu. Aralarda onlardan daha yaşlıca kişiler dolaşıyordu. - Bunlar kim anne? Öğretmenler mi? Emine Hanım başını sallıyordu ‘evet’ demek için. Aslında oğlu gibi o da heyecanlanmıştı nedense. Kim bilir belki onun da aklına okula başladığı ilk günler gelmişti. Ya da Yusuf’un dünyasının kahramanlarıyla tanışacakları için heyecanlanmıştı. - Anne bizim öğretmenimiz hangisi? Emine Hanım aslında tanıyordu oğlunun öğretmenini ancak söylemedi hemen. Bir an göz göze geldiler Yusuf’la… - Bak oğlum, burası senin eğitim yuvan. Daha da büyümen, iyi şeyler öğrenmen için en uygun yer… Burda sorularını artık bana sormayacaksın. Öğretmenine soracaksın, arkadaşlarınla paylaşacaksın. Akşam da bana anlatacaksın neler öğrendiğini. Böylece ben de öğrenmiş olurum. Anlaştık mı? - Tamam anne. Ben zaten öğretmen olmak istiyorum ya çok iyi anlatırım sana. Emine Hanım yanaklarından sıcacık öptü yavrusunun. Sarıldılar. - O zaman hadi bakalım,önce şuradaki öğretmenlere git sor bakalım ana sınıfı öğretmeni, yani benim öğretmenim kim diye… Sonra da sınıfını buluruz. Yusuf, bir iki adım atmıştı ki arkasını döndü. Önce annesine baktı, sonra karşısında duran okula. Sonra da bahçede bekleşmekte olan öğrencilere… Hani tarifi imkansız duygular olur ya hayatta. Yusuf da şimdi tam o duyguları yaşıyordu işte. Heyecan, korku, merak, sevinç… Yüzündeki tebessüm hiç gitmiyordu ama. Mutluydu çünkü artık o da kendi işini kendi görecekti. Büyümüştü ya, büyükler kendi işlerini kendileri yapardı hep. Okula iki minik dev ayak daha adım atmıştı bugün. Kendisi küçük, yüreği okyanuslar kadar büyüklerin fikirleriyle dolup taşacaktı yine sınıflar, koridorlar. Yusuf, adımlarını yeni okuluna ve hayatına doğru atarken ardında mutluluktan ıslanmış bir anne çehresi bırakıyordu. Yaşar Ç.Kaya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yaşar ÇETİNKAYA, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |