Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
O yıl, dedem ve anneannem de Ankara’dan gelip Ramazan’ı bizimle geçireceklerdi. Hem de Ramazan bayramına kadar bizde kalmak üzere. Çok sevinmiştim, anneannemi de dedemi de çok çok severim çünkü. Ramazan’a iki gün vardı. O gün hem dedemler gelecekti, hem de eve Ramazan için erzak alınacaktı. Cumartesi günüydü ve biz ailece yakınımızdaki küçük marketin yolunu tuttuk. Markette işimiz bittikten sonra manava uğradık. Ellerimizde poşetler eve döndük. Aldıklarımızı yerleştirdik. Annem hemen mutfağa girdi, akşam yemeği için hazırlıklara başladı. Babam otogardan aldığı dedem ve anneannemle eve geldi akşam. Çok özlemiştim onları, sarıldık, kardeşime ve bana getirdikleri hediyeleri verdiler. Anneannem çok güzel birer süveter örmüştü bize, dedem de bembeyaz spor ayakkabılar almıştı. İkisine de çok teşekkür ettik. Ardından annemle birlikte hazırladığımız masaya, akşam yemeği için oturduk. Ramazan henüz başlamamıştı ama iftar sofrası gibiydi masamız çok şükür. Neşeyle yemeklerimizi yedik, ardından sohbet ettik. O iki gün çok güzel geçti... ... Ve işte bu gece sahura kalkıyoruz. Annem bu yüzden biraz daha erken yatmamı istedi. Çok güzel uyumuşum ki sahurda davulun sesiyle uyandım. Davulcu tam da bizim apartmanın önünde durmuş, hem davulunu çalıyor, hem de mâni söylüyordu: İnananlar oruç tutar Gönüller hep bir atar Sevinir hep müminler Allah diyenler artar. Pencereden davulcuyu biraz izledikten sonra banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Evde herkes uyuyor muydu ne? O sırada mutfaktan bir ses duydum. Baktım, ohoo annem masayı hazırlamış bile. Mis gibi börek kokusu mutfağı sarmış, çay demlenmiş. Sarılıp öptüm annemi, yardım edebileceğim birşey olup olmadığını sordum. Vardı evet; masadaki bardaklara su doldurdum. Ardından gidip babamı, anneannemi ve dedemi uyandırdım. Kalkıp el yüz yıkadıktan sonra, üçü de birazdan uykulu gözlerle gelip masaya oturdu. Dedem dua etti ve "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek yemeğe başladık. Tam o sırada içeriden sesler geldi. Mutfak kapısında küçük kardeşim belirdi birden. Üzerinde pijaması, karmakarışık saçları, uykulu uykulu bize bakıyor ve çok komik görünüyordu. "Ama ben, sahura beni de kaldırın, oruç tutacağım demiştim" dedi ağlamaklı bir sesle. Hepimiz gülüştük. Annem, "elini yüzünü yıka gel yavrum, biz de yemeğe yeni başladık" dedi. O uykulu çocuk anında banyoya koştu. Geldiğinde hem uykusu dağılmıştı hem de çok neşeliydi. Ertesi gün, benim ilk orucum gibi kardeşim de yarım gün oruç tuttu ve öğleyin iftar yaptı. Hem de hiç şikâyet etmeden tuttu orucunu. İftar zamanı... Annem ve anneannem nefis yemekler yapmışlardı. Birlikte masayı hazırladık. Kardeşim ve ben elimizde sıcak pide top atılmasını bekliyorduk. Ve sonunda "gümm" diye patlayan topun sesini duyduk, ardından ezanı. Hepimiz birbirimize "Allah kabul etsin" dedik ve besmeleyle yemeğe başladık. Anneannem, "iyi ki Ramazan’da buraya gelmişiz ne güzel, çocuklarla birlikte sahurun da iftarın da tadı bir başka" diyordu. Dedem, "tadı bu kadarla mı kalacak sanıyorsun, bu akşam teravih namazına torunlarımı da götüreceğim" demez mi? Kardeşim de ben de hiç teravih namazına gitmemiştik. "Ama biz teravih namazı nasıl kılınır bilmiyoruz" deyince dedem, "ben öğreteceğim oğlum meraklanmayın siz" dedi. Camiye gittiğimizde dedem, babam, kardeşim ve ben arka sıralarda bir yerde yanyana saf tuttuk. Namazda yanyana sıralanmaya saf tutmak deniyormuş, o gece öğrendim. Çok uzun bir namazdı ama hiç sıkılmadan kıldık. Namazdan sonra mahalleden birkaç arkadaşımızın orada olduğunu gördük, birlikte caminin geniş bahçesinde biraz oyun oynadık. Ramazan özellikle de o yıl öyle güzel geçti ki. İftarı, sahuru, teravih namazı, hatta davulcusu ile Ramazan’ı benim gibi herkes özlemle hatırlar. Hele gün boyu süren açlık... O açlığa sabretmek bile büyük ya da çocuk, inanan her insana zevk verir. Babamın, tuttuğum oruç ve kıldığım namazlar için, eve gelirken yol üzerindeki bakkaldan aldığı çikolatayla her iftar sonrası beni ödüllendirmesini de unutmayayım tabi ki. Ramazan, her çocuk için çok güzel anılarla doludur, havası ve tadı unutulmaz. Dedem, "ahh, nerede o eski Ramazanlar" derdi arada. Sonra aynı sözleri babamdan işittim. Şimdi de ben diyorum: "Ahh, nerede o eski Ramazanlar!" Fuat Türker
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |