Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Sen, hayatın içinde sana düşenlerle avunurken, benim hayatım içinde bir seninle avunmaktayım. Sen orada, taze açmış can çiçeğim, benim varlığımın bile farkında değilken, ben, bu ıslak güneş mevsiminde, güneş ışınlarına sinmiş kokularınla büyümekteyim. Birazdan, hayallerim, utangaç bir aynadan seslenerek davet edecekler seni. Gelemem şimdi, diyemeyeceksin bana. Yatacaksın, bana ait olan bir yatağa; öyle heyecanlanacak ki bakışların haydi derken, haydi, başla… Doğrudan gözlerine bakamayan ruhum, beyhude yalanlarıma bakışını görmezden gelemiyor bu defa. Yalanları ortaya çıkartmanın zamanı değil şimdi, haydi başlayalım sevişmeye… Burada deliler gibi sevişmek için buluştuk seninle… … Ben ilk defa, Sevinç Pekin’in gazetedeki çıplak sırtına aşık oldum. Yıllarca sürecek bir aşktı bu… Kartal Tibet’li Karaoğlan filmlerinden birini çekmek için gelmişlerdi Eskişehir’e, Altay’dan gelen Yiğit’di filmin adı. Eskişehir Konak otelde kalıyorlardı. Gittim, buldum otelin kafesinde, karşısına dikildim. Yıl 1965, 12 yaşındaydım. O, 19… “Seni seviyorum,” demekti niyetim. “Sizin bir hayranınızım,” diyebildim. Anadolu Kanunu, Kumsalda Üç Kadın, Yakut Gözlü Kedi, Yaşamak Haram Oldu, Çıtkırıldım,… Seyrettiğim her filminde bir başkasıyla aldatıyordu beni. Gene de, onunla sevişmelerimden vaz geçemiyordum. O, bana cömertçe sunulordu kendini. O yoksa sancılanmalardaydı kasıklarım… En son, “Yedikule Mihriban” da seyrettim, 46 yaşındaydı, yani yaşlanmıştı; Seni koydum onun yerine, onu ise terk ettim… … Şimdi sen kendi dünyanda yapa yalnız duruyorsun; eminim ki, beni beklemiyorsun. … Sus be Gülbahar’ım, sus ben de biliyorum tenimin seğirmesinden, tenimin kırışmasında gördüğüm gibi güllerin de solduğunun farkındayım ben bu yüzden acı çekiyorum zaten yirmi beşindeki yüreğim senin on sekiz yaşına kırk yaşında ki bedenimi bu yüzden kurban ediyor platonik aşkların acı çekmekten başka bir işe yaramadığını ben de öğrendim ama sus söyleme bunu platonik aşkların ayıp olduğunu sakın söyleme bana söyleme ki şu yaşlı bedenim mevsimleri Gülbahar sansın… … beni anlayamazsın sen bu yürek bu aşka totem gibi tapınmazsa yaşamaz dünyam kararır dünya başıma yıkılır dünya bana küser dünya ayaklarımı yüzünden keser toprak kabul etmez gökyüzü, denizler, ırmaklar kabul etmez kabul etse de kurtçuklar, yılanlar mezarımda yemeyi kabul etmez sorgu melekleri sorgulamayı kabul etmez ruhuma el fatiha okumaz kimse okusalar da Allah kabul etmez bırak yaşasın bu yürek bu aşkı Gülbahar mevsiminde oyunbozanlık etme, sus!…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |