..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




15 Aralýk 2011
Muhittin Amca...  
Bizim Köyün Ayýlarý..

Kemal Yavuz Paracýkoðlu


Muhittin amca, yeniden beþ parasýz kaldýklarýnda, para kazanabilmenin bir yolunu bulmak için kara kara düþünmeye baþladý, ama o sýfýrý tüketmiþ bir adamcaðýzdý. Yapabileceði hiçbir iþ yoktu. Dilencilikten baþka…


:EGFJ:
Babam, “Ýkmal Merkezi”nden emekli bir iþçiydi. Emekli maaþýnýn yetmediðinden þikayet ederek bir soba imalatçýsýnýn dökümhanesinde iþ bulup çalýþmaya baþladý. Emekli olmadan önce, Ýkmal Merkezinde de, oranýn dökümhanesinde çalýþýrmýþ.Annem, yeni çalýþmaya baþladýðý atölyede ne iþ yaptýðný sorduðu zaman, “ne iþi olacak; sabahtan akþama kadar ya döküm kumu eliyorum, ya da imal edilen parçalarda ki çapaklarý taþa tutup týraþlýyorum,” demiþti. Dökücülük demek böyle bir iþmiþ diye kalmýþtý aklýmda. Babam saðlýklý adamdý, evelallah altýndan kalkamayacaðý bir iþ olamazdý. Gerçi, hiçbir zaman kendi evimizi satýn alacak kadar bir para kazanamamýþtý ama…
Hiçbir zaman ev sahibi olamadýk, ama kiraya verilen evlerin hepsi bizim sayýlýr.
Kiracýsý olduðumuz ev iki katlý, giriþi evin arka taraftaki avlusunda olan kerpiç duvarlý bir gecekonduydu. Oturduðumuz ev, üst katta, bir sofanýn iki yanýndaki iki odadan ibaretti. Alt katta, bir sofa ile bir odadan ibaret bir baþka ev ile giriþi sokakta olan bir dükkan vardý.
Dükkan, marangozhane olarak iþletiliyordu ve sabahýn köründen yatsý ezanýna kadar yarattýðý gürültü kirliliðine katlanmak zorunda kalýyorduk. Yatarken bana tahsis edilen evin oturma odasýnýn tabanýndaki tahta döþemelerin hemen altýdan yükselen o gürültüyle yaþamak çok zordu.
Alt kattaki diðer evde, Muhittin Amca, karýsý Mükerrem teyze ve oðlu Mehmet ile kalýyorlardý.
Muhittin amca, akciðerlerinden hastaydý. Yatsý ezaný okunup da, marangozhanenin gürültüsü kesildikten sonra, gecekondumuzu onun öksürük ve iniltileri doldurmaya baþlardý. Muhittin amca, hastalýðý nedeniyle elden ayaktan düþüp, evden çýkamaz hale geldikten sonra, ortaokulun ikinci sýnýfýndan alýnýp bir esnafýn yanýna çýrak verilen Mehmet bakmaya baþlamýþtý ebeveynine. Haliyle, çýraklýktan kazanýlan parayla ne kadar bakýlabilirse…
Mehmet, benden bir, ya da iki yaþ büyüktü. Ergenlik dönemini yaþamaya baþlamýþ olan oðlanla arkadaþ olabilmek için can atmama karþýn, henüz çocukluk sürecinde bulunduðumdan, bana pek yüz vermiyordu. Bu yüzden, onun yanýnda hep ezik hissederdim kendimi.
Muhittin amca hasta haline raðmen, asabi karakteriyle her türlü kusurlarýnda, iþlenen kusuru evdekilerin burnundan getirmekten geri de durmazdý. Mehmet’in çýraklýktan kazandýðý paranýn üstünden azýcýk týrtýkladýðýný hissettiðinde de ayný þekilde, oðlaný yerin dibine sokardý.
Mehmet, babasýndan yediði bir þamarýn kahrýyla avluya çýkmýþ, sessizce aðlýyordu ki, teselli ederim umuduyla yanýna gittim. Her ne kadar benimle arkadaþlýk yapmaya tenezzül etmese de, yanýna gittiðimde bana hiç ummadýðým kadar yakýn davrandý ve içini döktü. Nankör babasýndan nefret ettiðini ve anneciði olmasa alýp baþýný gideceðini söylüyordu. On dört yaþýndaki bir çocuðun baþýný alýp gitmesinin bir felaket olacaðýný düþünüyordum ben, çünkü çocuklarýn, anne ve babalarýn koruyucu kanatlarý olmadan hayatta kalamayacaklarýna inanýyordum.
O sohbetimiz esnasýnda, içtiðim ilk sigarayý ikram ettiðinde, onunla ayný olmanýn duygusuyla kabul ettim. Öksüre týksýra içip bitirdim.
Mehmet ile arkadaþlýðýmýzýn geliþmesi de sigara sayesinde olmuþtu. Avludaki köþemizde, babamýn verdiði okul harçlýklarýyla aldýðým “Yenice” paketlerini koyuyordum önümüze, biri sönmeden öbürünü içmeye baþlýyorduk. Mehmet, evden kaçma planlarýndan anlatýyordu, zengin olma hayallerinden anlatýyordu, zengin olur olmaz anneciðini konaklarda yaþatmaya baþlayacaðýný anlatýyordu… Ben de kavuþtuðum bu olaðanüstü arkadaþlýðýn diðer tarafý olarak büyük bir memnuniyetle anlatýlanlarý dinliyordum.
Nitekim, Mehmet’in evden kaçtýðý haberi de gecikmedi. Birden bire, öylece, sýrra kadem basývermiþti.
Mehmet’in yok olmasýndan sonra Muhittin amca ile Mükerrem teyze öyle bir yoksulluða düþtüler ki, oturduklarý evi kirasýný ödemek bir yana, bazen sofralarýnda yiyecekleri bir kuru ekmekleri bile olmuyordu.
Genelde, avluda, annemin çapalayýp bahçe haline getirdiði köþede yetiþtirdiði salatalýk, biber, yeþil soðan gibi sebzelerden izin alarak topladýklarýyla zeytinyaðsýz, sirkesiz bir çoban salatasý yapýp ekmekle yiyorlardý. Bazen annem, ya da komþular evlerinde piþen yemeklerden de veriyorlardý.
Bir defasýnda, annem benimle, yarým paket kadar margarin yað ile iki dilim peynir yollamýþtý. Evlerine girdiðimde, tam da sabah kahvaltýlarýný yapýyorlardý. Kahvaltý sofralarýnýn ortasýnda bir çay tabaðý, çay tabaðýnýn içinde de kýrmýzý toz biber ile tuz karýþýmý. Ekmeklerini yudum yudum o karýþýma banarak karýnlarýný doyuruyorlardý. Beni bu sofralarýna buyur ettiklerinde, tenezzül etmemiþ gibi olmamak için oturdum. Mükerrem teyze annemin göndermiþ olduðu yaðdan bir dilim ekmek sürmek isteyince, “ama benim caným bu karýþýmdan yemek çekti,” diye ýsrar ederek þiddetle karþý çýktým. Razý edince koparttýðým bir parça ekmeði karýþýma banýp attým aðzýma; daha o ilk yudumda dilimin ucundan burun deliklerime kadar her tarafým acýya kesti. Tükürdüðümü yalamamak uðruna koca bir dilim ekmeði o karýþýma banarak bitirdim. (Hala, zaman zaman o karýþýmdan yaparým ve ayný þekilde yerim)
Ev sahibi, alamadýðý kiralarýndan dolayý bu karý kocanýn tepesinden inmez olmuþtu.
“Ya kira borçlarýnýzý ödeyin, ya da defolup çýkýn evimden!”
Bu baskýlardan sonra Muhittin amca, yýllarca hizmetini gördüðü eski patronuna gidip boyun bükmeye karar verdi. Bir gayret evden çýktýktan sonra yürüye dinlene ulaþtýðý adamdan para alamadý, ama bolca nasihat aldý.
Dönüþ yolunda bir yandan nefesi týkanmakta, öte yandan bacaklarýnýn dermaný kesilmekte. On adým yürüyor, dikilip soluklandýktan sonra gene bir on adým daha, derken bacaklarý da iyice takatten düþtü ve yolun kenarýna çömelip oturarak onlarý da dinlendirmeðe koyuldu.
Oturduðundan hemen sonra, önünden geçen bir bayan, yere bir demir para býraktý, geçti, gitti. Muhittin amca, ne olduðunu anlayamadý önce, kadýnýn býraktýðý paraya da el uzatamadý utancýndan. Az sonra, ikinci,…,beþinci demir paralar býrakýlmaya baþlandý önüne. Muhittin amca o zaman anladý ki, insanlar onu dilenci sanarak önüne sadaka býrakmaktadýrlar; müthiþ bir utanca kapýlarak oradan nasýl kalktýðýný, nasýl uzaklaþtýðýný anlayamadý bile, fakat tam da uzaklaþýrken arkasýndan koþturup gelen bir kýz çocuðu “Amca bunlarý almayý unuttunuz,” diyerek getirdiði demir paralarý ceketinin cebine sokuþturdu.
Onbeþ dakikada toplanan para tamý tamýna beþ liraydý.Bir francalý ekmek, yarým kilo kuru fasulye ve arta kalanla da ama elli gram, ama yüz gram kýyma parasý.
“Haným, al þunlarý da bir kuru fasulye piþir ki, kokusu bütün bu sokaðý sarsýn, emi!” diyerek, aldýklarýný Mükerrem teyzeye teslim etti.
Mükerrem teyzenin, “bunlarý alacak parayý nereden buldun?” sorusuna,
“Eski patronum harçlýk et diye bir beþ lira verdi de, Allah razý olsun!” demekle yetindi.
Mükerrem teyze de, “Allah ona daha çok versin inþallah!” dedi.
Gerçekten de, Mükerrem teyzenin avluda tutuþturduðu odun ateþi üzerinde piþirdiði o kuru Fasulyenin kokusu bütün bir mahalleyi tuttu.
*
Muhittin amca, yeniden beþ parasýz kaldýklarýnda, para kazanabilmenin bir yolunu bulmak için kara kara düþünmeye baþladý, ama o sýfýrý tüketmiþ bir adamcaðýzdý. Yapabileceði hiçbir iþ yoktu.
Dilencilikten baþka…
Dinlenmek için oturduðu yerde dilenci sanýlarak önüne konulan beþ lira aklýndan çýkmýyordu. Yoksul ocaklarýnda bir tencere kuru fasulye piþirtmiþti o para.
“Ayný yerde bir on beþ dakika daha otursam… Mý?...”
Ayný yerde, ayný o günkü gibi, yorulmuþ da dinleniyormuþ gibi oturuverse… Bir onbeþ dakikacýk… Kafasý yatýyordu ya, kafasýndakini uygulamaya geçirmeyi, utanma duygusu yüzünden bir türlü planlayamýyordu.
Beþ parasýzlýk zulmünü arttýrdýkça, utanma duygusunu bir an önce aþmasý gerektiðini düþünmeye baþladý. Buna dair planlar yaptý.
Önce, kendi sokaklarýnda evlerinin duvarý önüne çömelip saatlerce oturdu. Gelip geçenler, evinin önünde pinekleyen adamýn dilenci olmasýna hiç ihtimal vermeyerek önüne sadaka filan býrakmadýlar.
Sonra, hastalanmadan önce müdavimi olduðu kahvehanenin önünde, yol kenarýna çömelip saatlerce oturdu. Kahvedekiler, onun dilenci olmadýðýný bildikleri için hiç kimse önüne sadaka filan býrakmadý. “Muhittin abi, öyle oturma, geç þöyle sandalyeye otur,” diyenler olduðunda, “böyle iyi,” diye cevap verdi.
Daha sonra da çok ýssýz bir cadde bulup denedi utangaçlýk duygusunu yenmeyi. Oturdu yolun kenarýna, gelen geçenleri seyretti saatlerce. Gelen geçenler ona bakarak, bir dilenci olup olmadýðýna karar vermeye çalýþtýlar, ama böyle ýssýz bir caddede hiçbir dilencinin dilencilik yapacak kadar akýlsýz olmadýðýna hükmederek önüne sadaka býrakmadýlar.
En sonunda bütün cesaretini toparlayýp, çömelmiþ de dinleniyormuþ havalarýnda, o iþlek caddede oturdu yol kenarýna. Çömeliþ þeklinde bir dilenci havasý yoktu, sadaka vermedi hiç kimse.
Eve dönüp, düþündü, taþýndý, o beþ liranýn verildiði gün olanlarý geçirdi gözünün önünden, bir kadýncaðýzýn önüne býraktýðý demir parayý hatýrladý ve yapmasý gerekeni çözdü.
Ýkinci günü, kýçýný da yere koyup bir baðdaþ kurdu, önüne bir mendil serdi, üstüne bir demir para býraktý; baþladý beklemeðe. Az sonra mendilin üstüne sadakalarýn býrakýlmaya baþlandýðýný gördü. Yeteri kadar para toplandýðýný gördüðünde de topladý mendilini, evinin yolunu tuttu.
Daha sonraki günlerde ayný þeyi sürdürdü, ama her geçen gün oturduðu süreleri uzatarak…
On, on beþ gün sonra, Mükerrem teyze ev sahibine gitti, birikmiþ tüm ev kirasý borçlarýný kapattý.
Muhittin amca, yeni iþinde ilk ayýný tamamlayacaðý gün, sabah yataktan kalkamadý. Sandý ki, birileri bacaklarýný kesip atmýþ, belden aþaðýsý yok… Aylarca tedavi gördü Devlet Hastanesinde ve eve, bir yatalak olarak döndü. Her gün üstüne oturduðu beton zemin, belinden aþaðýdaki tüm sinirleri iltihaplandýrýp tahrip etmiþti.
Muhittin amca dilenemez olduktan sonra, onun iþini Mükerrem teyze yüklenmek zorunda kalmýþtý.
Evde yalnýz baþýna býrakýldýðýnda, Muhittin amca altýna kaçýrýrdý. Mükerrem teyze, iyice asabileþmiþ, dilencilik iþinden döndüðü vakit onun altýný döve söve temizler olmuþtu.
“Tuh, Allah belaný versin herif! Gene mi pisledin altýna? Akþama kadar dilenip, bir de eve gelince senin bokunu mu temizleyeceðim? Geber de kurtulayým senden!”
Yatsý ezaný okunup da marangozhanenin gürültüsü kesilince gecekondumuzu Muhittin amcanýn iniltileri ve Mükerrem teyzenin küfürleri doldururdu.
DDT denilen ilacýn kullanýmý, kansere sebep oluyor diye bütün dünyada yasaklanmýþtý ve satýn almak için DDT bulamayan babam, evimizin her yanýný saran tahtakurularý ile sabahlara kadar savaþ yapýyordu. Her gece onlarcasýný gaz lambamýzýn þiþesinden içeri atarak kýzarttýðý parazitlerin binlercesi ürüyordu evimizin bir yerlerinde. Ben, kýzamýk olmuþ gibi, tahta kurusu ýsýrýklarýnýn izleri ile yaþamaya alýþýyordum.
Tahtakurularýnýn baþ edilemez halde olduðu bir gece, Muhittin amcanýn göðsü nargile gibi fokur fokurdu. Bu balgamlý hýrýltý bir öksürük krizini baþlattý. Ciðerleri sökülürcesine öksürüyordu. Öksürmesine sebep olan balgamý bir sökebilseydi, rahatlayýverecekti. Ama bir türlü sökemedi. Hýrýltýlarý da, öksürükleri de, tahtakurularýnýn sayýsýndan beter arttý. Arttý… Bir sökümlük balgam yüzünden öldü Muhittin amca. Sonra, Mükerrem teyzenin sesi doldurdu gecekondumuzu:
“Öldü!... Öldü!... Aslanlar gibi yiðidim öldü!... Komþular, erkeðim, koç yiðidim öldü!... Biricik kocam öldü komþular, yetiþin!...”
*



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hempa...
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Öpücük Tutkusu...
Alma "Nur"un Ahýný…
Çapkýným, Hovardayým…
Göz Hakký...
Babamýn Karizmasý...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Krallarýn Kraliçesi
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri
Babam…
Madam...
Azap Yolu - 1
Azap Yolu - 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.