Yaşam hoştur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiştir. -Asimov |
|
||||||||||
|
Tavla oyunu için, hoşçavakit geçirmeye yarayan ve zekayı da çalıştıran bir beyin jimnastiği oyunudur denilebilir. Türk insanı yüzyıllardır tavla oyununu çok sevmiştir ve onu stress atma, günlük sıkıntılardan bir an olsun uzak kalma aracı olarak görmüştür. Bu gün kahvehanelerde, ara sokaklarda ve hatta evlerde mutlaka tavla oynayanlara rastlarsınız. Sadece oynayanlar değil, onları merakla, heyecanla izleyenler de bulunur. Bu nedenle olacak ki günümüz internet olayı da tavla oyununa el attı. Oyun meraklıları için tavla, internet ortamının vazgeçilmez bir unsuru oldu. Facebook, bu gün dünyayı sarıp sarmalayan bir iletişim ağı oldu. En yaşlılardan en gencine, hatta çocuklara kadar ulaştı facebook. Bu gün kimlerin facebookta hesabı yok ki? Tabii facebook yöneticileri de tavla oyunundan geri kalamazdı. Milyonlarca facebook bağımlısının arasında tavla hastaları da vardı. Bu nedenle tavla oyunu, facebook oyunları arasında yerini hemen aldı. Ben de stress atmak için çok da usta olmamama rağmen facede tavla oynuyorum. Hem de büyük keyif alarak. Daha on gün önce bana facede tavla oynamanın bu kadar zevkli, eğlenceli ve hoş olduğunu söyleseydi, onlara güler geçerdim. Oysa on gün önce ağabeyimin tatlı tatlı anlatmasıyla ben de başladım oynamaya. Sanki de dünyam değişti. Vaktin nasıl geçtiğini anlamaz oldum. Ondan da önemlisi bir çok seviyeli, dürüst ve anlayışlı arkadaşım oldu. Onlarla artık sık sık görüşmeye başladık. Tabii bunların yanında seviyesiz, anlayışsız, yenilgiyi hazmedemeyen ve yenilmeye başlayınca hemen küfre, saygısızlığa başlayanlar da var. Kısa süre de onları da tanıyorsunuz. Ve tabii onlardan uzak kalarak, onlarla bir daha oynamıyorsunuz. Bu işi, ticarete dökenler de olmuş. Bazen mesajlar geliyor. "Bir milyon puan 20 lira. Bize numaranızı bırakın biz sizi arayalım" diye. Tabii ben bu açıkgözlere hiç itibar etmiyorum. Bunlara elinizi verirseniz kolunuzu kaptırırsınız. Bizim Türk Milleti yardımseverdir. Dayanışmayı sever. Burada da işin kolayı bulunmuş. Çok sık oynayan kişiler artık birbirleriyle kanka olmuş. Sıkıştıkları yerde birbirlerine borç puan veriyorlar. Ben dahi bir sefer hiç tanımadığım ve fakat sonradan çok iyi anlaştığım bir bayan arkadaştan borç puan aldım. Puanım yükseldiğinde tabii ki ödedim. Oyunlar, anlaşıldığı gibi puanla oynanıyor. Oyunu aldığınız sürece puanınız artıyor. Kaybettikçe de azalıyor. Sistem size başta yeteri kadar puan veriyor. Bittiği anda arkadaşlarınızdan bulmak veya satın almak zorunda kalıyorsunuz. Buraya kadar sözüm yok. Bütün bu olanlar saygı ve hakkaniyet içerisinde yürüyor. Ama bu işi hileye döken ve haksız kazanç elde edenler de oluyor. Oynadıkça bunu da öğreniyorsunuz. Tavla bölümüne girdiğinizde çeşitli adlar verilmiş odalar var. Her odanın puanları ayrı ayrı. Acemi çaylaklardan tutun, ustalara, zirvelere, yenilmezlere ve en büyük profesyonellere kadar gidiyor. Artık oda büyüdükçe puanlar da artıyor. Küçük puanlı odalarda fazla hile olmuyor. Ama bu odalardan puanı çok büyük olan odalara geçince iş değişiyor. Odalara girdikten sonra masalar açıyorsunuz. Artık karşıdaki kişileri oyuna davet ediyorsunuz, veya onlar sizi davet ediyor. Beğendiğiniz veya tanıdığınız varsa onlarla oynuyorsunuz. Burada Oyuncu adı, oyun süresi ve oyun bitiş sayısı var. Genelde isimler sahte. Hatta bazı gözü açıklar kadın resmi koyup, kadın kimliği ile oynuyor. Nedeni da gayet basit. Kadınlar tavlayı pek bilmez ya, o nedenle kerizleri sözde kolay avlayacaklar. Oyun sırasında dilenirse katlamalar yapılıyor. Katlama teklifini kabul ettiğiniz taktirde oynadığınız puan ikiye katlanıyor. Mars da ederseniz bir daha ikiye katlanıyor. Hal böyle olunca da bu gözü açıklar puanlarını daha da katlayıp satabiliyorlar ve böylece haksız kazanç elde ediyorlar. Bitmedi. Bu işi daha da öte götürüp işi sahtekarlığa dökenler var. Önce ben de bunların tuzaklarına bir iki kez düştüm. En az on milyon puanım gitti. Nasıl mı? Masalar geldiğinde oyun bitiş sayısı bölümü var. Burada rakam kaç ise o kadar oyun oynuyorsunuz. 1 ise tek maç, 3 ise üç maç. İşte siz siz olun kesinlikle bitiş sayısı 3 olanlarla oynamayın. Çünkü onlar da dolandırıcı, üçkağıtçı ve sahtekar. Açıklayayım. Sonradan öğrendim. Bir bilgisayar programı varmış. Bu program sayesinde karşıdaki oyuncunun oyununu dondurup kaybetmesini sağlayabiliyorlar. Önce inanmamıştım. Ama kaç defa oyun bitiş saysı 3 olanlarla oynamışsam hepsinde aynı sonuç başıma geldi. ikinci veya en geç üçüncü oyunda bilgisayarım dondu. Tabii sistem, verilen süre içinde oynayamadığınız için sizi yenilmiş sayarak mars olmanızı sağlıyor. Tabii ki puanlarınız kat be kat artarak sizden siliniyor. Bu kişiler o kadar akıllı, o kadar kurnaz ki birinci veya ikinci oyunda bilerek yeniliyor. Son oyunda da nasılsa öndesiniz, kesin yeneceksiniz, bu nedenle oyunu katlıyorlar. Siz de zokayı yuttuğunuzdan bunu kabul ediyorsunuz. Ve son oyunda kalleşlik görevini yerine getiriyor. Ellerindeki programı devreye sokarak bilgisayarınızı donduruyor. Süreniz bitince de mars oluyorsunuz ve puanlarınız bir ikiye daha katlanarak karşıdaki oyuncunun hanesine gidiyor. Bu haksız kazanç değil de nedir. Siz, belki bunu basit bir olay görüyorsunuz. Önemsemiyorsunuz. Ama Türkiye nüfus olarak neredeyse 80 milyon oldu. 30 milyon kişi facede olsa bunun 10 milyonu tavla oynasa ve 5 milyon kişiye bu uygulansa dünyanın puanı eder. Bunların da satıldığını düşünürseniz hatırı sayılır bir gelir söz konusu olur. Peki face yöneticileri buna neden göz yumuyor? Neden bunu engellemeye çalışmıyor? İster istemez insanın aklına bu kumpasta onların da mı parmağı var demek geliyor. Ne diyelim... Biz de saf saf burada takılıp oynuyoruz... Belki basit bir olay gibi duruyor. Ama derinlere inince hiç de öyle görünmüyor. Ben hazmedemedim. O nedenle bu olayı köşeme taşımak istedim. Belki birileri okur ve bana hak verip bu olaya bir son verir diye. Herkese hoşça vakit geçirmeleri dileğimle bol şanslar diliyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |