En tatlý sevinçler, en hiddetli kederler sevgidedir. -Pearl Bailey |
|
||||||||||
|
27-28 Eylül 2024 tarihlerinde Denizli’de kýsa adý Yaz-Ar-Bir olan Egeli Araþtýrmacý Yazarlar ve Þairler Birliði’nin düzenlediði Türk Dünyasý Þairleri Buluþmasý gerçekleþtirildi. Yýllar önceden dostum olan emekli polis çavuþu Ali Tuluk kardeþim, bu derneðin hem genel koordinatörü hem de genel sekreteri olarak görev yapýyor. Emekli olduktan sonra ailesiyle birlikte Denizli’ye yerleþti. Orada sanat ve edebiyat adýna gerçekten önemli ve büyük iþler yapýyor. Ali Tuluk, edebiyatýn neredeyse her alanýnda eserler kaleme alýyor. Öykülerden tutun romana, þiirden tutun tiyatro oyunlarýna kadar eserler ortaya çýkarýyor. Onlara hayat veriyor. Oysa kendisi bu alanda hiç de iddialý olmadýðýný belirtiyor. “Ben þair deðilim, ama bana þair diyorlar” diyerek alçakgönüllülüðünü ortaya koyuyor. Bu kadar alçakgönüllü olmaya gerek yok diye düþünüyorum. Çünkü Ali Tuluk kardeþimiz özellikle þiir alanýnda tam bir donanýma ve birikime sahip, son derece güzel þiirler kaleme alýyor. Duygu ve düþünceleriyle harmanlayýp onlara hayat veriyor. Öyle ki Ali Tuluk edebiyat alanýnda 50. Eserini yayýnladý. Günümüzde bu kadar verimli, bu kadar üretken bir baþka sanatçý var mý bilemiyorum. Bu yönüyle ben Ali Tuluk kardeþimi þiir yazma makinasý olarak görüyorum. Neden mi? Bana göre ancak bir makine bu kadar eser üretebilir. Ali Tuluk’u bu yönüyle ben, hep edebiyatýmýzýn unutulmaz yazarlarýndan Ahmet Mithat Efendi’ye benzetirim. Ahmet Mithat Efendi de o kadar çok eserler meydana getirirdi ki onun yazma hýzýna hiç kimse eriþemiyordu. Bu bakýmdan arkadaþlarý ona hep yazý yazma makinasý derlerdi. Ahmet Mithat Efendi eserlerini okunmasý için yazar, okunmasý için de kitaplarýný koltuðunun altýna alýr kapý kapý, dükkan dükkan gezerdi. Onlarýn okunmasý için her türlü çabayý gösterirdi. Ali Tuluk kardeþim de Denizli’ye yerleþtikten sonra kendisini birdenbire edebiyat alanýnýn içinde buldu. Kýbrýs’ta iken zaten alt yapýsý hazýrdý. Kýbrýs’ta yaklaþýk 10 kadar kitap bastýrmýþ ve bunlarý daha ziyade hayýr kurumlarýna, bazý derneklere, okullara baðýþlamýþtý. Kitaplarýndan bir gelir beklemediði için imzalayýp imzalayýp dostlarýna okunmasý için hediye etmiþti. Denizli’de þairlerle tanýþmasý, onlarýn camiasýna girmesi edebiyat alanýnda Ali Tuluk için bir dönüm noktasý oldu. Burada adeta yeniden dünyaya geldi. Þiiri, edebiyatý, sanatý adeta yeniden keþfetti ve yeniden öðrendi. Ustalarýn arasýnda kendi þiir anlayýþýný zenginleþtirdi ve güçlü söylemlere eriþti. Þiirinin gücüne güç kattý. Kýsa zamanda gerek Denizli’de gerekse Ege Bölgesinde tanýnan ve sevilen bir isim oldu. Yaz-Ar Bir derneði gerek Ege Bölgesinde, gerekse Denizli’de önemli icraatlar yapan bir kuruluþ. Hemen hemen her hafta Denizli’de “Þiirini Al Gel” adýnda þiir günleri düzenliyor. Amaçlarý özellikle gençlere ve tüm halka þiiri sevdirmek, tanýtmak ve anlatmak. Böylece yeni yeni þairler ortaya çýkartmak. Denizli’de þu ana kadar 5 kez Uluslararasý etkinlik yapmýþlar. 6. Uluslararasý Etkinliði de Türk Dünyasýna ayýrmýþlar. “Denizli, Türk Dünyasý Þairler Buluþmasý”ný geçtiðimiz 27-28 Eylül günlerinde yaptýlar. Telefonda beni arayan koordinatör Sayýn Yaþar Aydýnlýk, “Böyle bir etkinliðe sizi davet etsek KKTC adýna katýlýr mýsýnýz?” diye sorduðunda doðrusu çok heyecanlandým. Tabii ki katýlýrdým. Seve seve kabul ettim bu isteði. Düþünün bir kere, tüm Türk dünyasýndan þairlerin, edebiyatçýlarýn, sanatçýlarýn katýlacaðý bir organizasyon. Diðer Türk devletlerindeki kardeþlerimizi yakýndan tanýmak, onlarla dostluk ve kardeþlik baðýný geliþtirmek, onlarýn sanatýný, edebiyatýný, þiirlerini ve kültürlerini öðrenmek, bunun yaný sýra kendi sanatýmýzý ve kültürümüzü onlara tanýtmak bambaþka bir duygu olsa gerek. Böyle bir onuru yaþamak benim için mutluluklarýn en güzeli olacaktýr. Bu nedenle hiç ikiletmedim bana yapýlan teklifi ve büyük bir memnuniyetle kabul ettim. 27 eylülde en geç öðleye doðru Denizli’de buluþmak üzere anlaþtýk. Ve heyecanla o günün gelmesini bekledim. Günler, geçip bitmek bilmese bile nihayet o gün geldi. Kýbrýs’tan uçakla Ýzmir’e Ýzmir’den karayoluyla Denizli’ye geldim. Beni burada kadim dost Ali Tuluk karþýladý. Bu an, yýllarca kurduðumuz bir hayalin gerçeðe döndüðü andý. Ali Tuluk, bana hep: “mutlaka bir gün seninle Denizli’de bir þiir gecesinde buluþacaðýz hocam” derdi. O gün, bugünmüþ. Yaþar Aydýnlýk Bey, aracý ile gelip bizi aldý. Önce etkinliðin yapýlacaðý salona gittik. Büyük, devasa bir salondu. Ayný anda birçok etkinliðin yapýldýðý, birçok salonun bulunduðu büyük bir binaydý burasý. Tiyatrolar, konserler, konferanslar ve daha birçok etkinlik burada yapýlýyordu. Binlerce insana ayný anda hizmet veriyordu. Hayranlýkla izledim devasa salonu. Biz, bir salonun rüyasý ile yaþarken adamlar onlarca salona sahip bir binada etkinlik yapýyordu. Yaþar Bey, hemen düzeni oluþturdu. Türk devletlerinin bayraklarýný düzenli bir þekilde asýlmasý gereken yerlere astý.Tabii KKTC Bayraðý da yerini almýþtý. Zaten koltuklar, masalar, sandalyeler düzenli bir þekilde yerleþtirilmiþti. Yaklaþýk 300 kiþilik bir salondu. Ýþimizi bitirip ayrýldýk salondan. Otele doðru hareket ettik. Otel çok uzakta deðildi. Þehrin merkezinde Belediye Binasýnýn karþýsýnda idi. Esin Otelde kalacaktýk. Odalarýmýza çýkýp yerleþtik. Akþam yemekhanede bir tanýþma toplantýsý olacaðý belirtildi. Yemekten sonra burada buluþacaktýk. Biraz sonra bir sürpriz ile Kadim dostum Pamukkale Üniversitesi Türk dili ve edebiyatý Bölüm baþkaný Prof Dr Turgut Tok aradý. “Denizli’ye hoþ geldin gardaþým. Biraz dinlen akþam gelip alýrým” dedi. Ben duþ alýp uzandým. Uyuyup kalmýþým. Telefonun çalmasýyla uyandým. Arayan Turgut idi. “Maþallah bu ne uyku. Aþaðýda yemekhanedeyiz, herkes burada, seni bekliyoruz” dedi. Hemen kalkýp yemekhaneye indim. Gerçekten herkes buradaydý. Anlaþýlan iyi uyumuþum. Ali Tuluk, beni görünce “Kuzey Kýbrýs’tan þair, yazar, sanatçý arkadaþýmýz Hakan Yozcu” diye beni tanýttý. Sazlý sözlü, þiirli bir ortamda buldum kendimi. Konya’dan gelen þair ozan Hüseyin Elmaskaya, kendi bestelerinden örnekler veriyordu. Bana gösterilen yere oturdum. Okunan türküleri dinlemeye baþladým. Sonra diðer þairler, kendilerini tanýtýp nereden geldiklerini belirterek þiirlerinden örnekler verdiler. Sýra bana gelmiþti. Ben de önce Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti’nin 1974 öncesi çektiði çileleri anlattým. Kýbrýs Türküne karþý yapýlan haksýzlýklarý, tedhiþleri, zulümleri ve cinayetleri anlattým. Kurulan barikatlarý, yapýlan baskýlarý, cinayetleri anlattým. Türklerin artýk evlerinden çýkarken belki geri dönemeyiz diye aileleriyle vedalaþýp evden çýktýklarýný anlattým. 1974 yýlýnda Anavatan Türkiye’nin bu acýlara son vermek amacýyla 20 Temmuz 1974 yýlýnda Kýbrýs’a Mutlu Barýþ Harekâtýný gerçekleþtirdiðini ve o günden sonra hiç kimsenin burnunun kanamadýðýný, her toplumun kendi bölgesinde huzur ve mutluluk içinde yaþadýðýný dile getirdim. Bugün ise Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti’nin baðýmsýzlýðýný ilan ettiðini, kalkýnmýþ, imar edilmiþ, müreffeh bir ülke olduðunu söyledim. Yazdýðým bir þiiri okuyarak yerime geçtim. Biraz sonra Uygur Türkü olduðunu belirten adýnýn Münevver olduðunu öðrendiðim çekik gözlü bir bayan duygu dolu gözlerle bana bakýp, “sizi, ben, çok iyi anladým. Burada en iyi ben anlarým sizi. Çünkü biz de ayný durumdayýz. Uygur Türkleri bugün Çin tarafýndan yok edilmeye çalýþýlýyor. Adýmýzý, dinimizi, özgürlüðümüzü elimizden almaya çalýþýyor. Biz de evden çýkarken annelerimizle, babalarýmýzla, çocuklarýmýzla vedalaþarak çýkýyoruz. Ben yirmi yýldýr Ýsveç’de yaþýyorum. Memleketime gidemiyorum. Annemden, babamdan, kardeþlerimden haber alamýyorum. Ayný sizin anlattýklarýnýzý biz de yaþadýk, yaþýyoruz” dedi. Aðlamaklý bir þekilde öylece bakakaldý yüzüme. Duygulandým. Gözlerimden yaþlar süzülmeye baþladý. “Allah, Türkiye aracýlýðý ile Kýbrýs Türkünü kurtardý. Ýnþallah sizleri de kurtarýr” dedim. Hüzün dolu bir bakýþla ayrýldý yanýmdan. O aný unutacaðýmý hiç sanmýyorum. Yazar Bir yöneticileri bizimle çok iyi ilgilendiler. 2 gün boyunca dolu dolu anlar yaþadýk. Kültür gezisi yaparak Denizli coðrafyasýný yakýndan tanýdýk. Gezilmesi gereken tüm turistik yerleri gezdik. Müzeleri, Kervansaraylarý ve tabii ki Pamukkale’yi gezdik. Pamukkale’yi ikinci güne býrakmýþlardý. Çünkü burasý gezmek için özel bir gün istiyordu. Birkaç saatte gezilip bitirilecek bir yer deðildi. Öyle de oldu. Cumartesi günümüzün tamamýný burasý için harcadýk. Deyim yerinde ise Pamukkale’yi adým adým gezdik. Ayak basmadýk hiçbir yerini býrakmadýk. Benim Pamukkale’ye geliþim geçmiþ yýllarda da oldu. Ama bu defa çok farklýydý Pamukkale. Önceki geldiklerimde daha serbest, daha kolaydý gezip görmek. Bakýmsýz bir görüntü arz ediyordu geçmiþ yýllarda. Oysa þimdi son derece bakýmlý ve muntazam düzenli gördüm. Adeta buraya el atýlmýþ ve burasý koruma altýna alýnmýþ. Her yerde görevliler var. Öyle herkes elini kolunu sallayarak giremiyor. Oysa 20- 30 sene önce genç biriyken buralarda piknik yaptýðýmýzý, çobanlarýn burada koyun otlattýklarýný biliyorum. Pamukkale, daha da geliþmiþ. Büyümüþ. Traverten alanlarý geniþlemiþ. Kireçli sular daha geniþ bölgelere verilmeye baþlanmýþ. Böylece beyaz alanlar daha da artmýþ. Biliyorsunuz, buradan akan kaynak sularý kireçli. Bu kireçli sular, uzun süre ayný yere verilirse, zamanla suyun buharlaþmasýyla dibe çöken kireçler pamuk gibi bembeyaz bir görüntü veriyor. Yýllar sonra da dað taþ beyaza dönüyor. Bu nedenle de buraya Pamukkale denilmiþ. Akþama doðru Pamukkale’den sonra Karahayýt denilen halk arasýnda “kýrmýzý su” da denilen bölgeye gidiyoruz. Burada kýsa bir ziyaretten sonra yemeklerimizi yemek için pideciye gidiyoruz. Burada çok güzel kýymalý pide yapýlýyor. Afiyetle yiyoruz. Yemekten sonra bizleri Denizli Türk Ocaðý misafir edecek. Onlara bir ziyaret gerçekleþtirip çay içeceðiz. Denizli’ye geri dönüyoruz. Doðruca Türk Ocaklarýna gidiyoruz. Orada kalabalýk bir insan grubu bizi bekliyor. Hepsinin gözlerinden sevgi akýyor. Bizlere, sevgi dolu gözlerle bakýyorlar. Tek tek ellerimizi sýkýp hoþ geldiniz diyorlar. Türk Ocaðý Denizli Þube Baþkaný Prof Turgut Tok hocamýz, her zamanki güler yüzü ve tatlý diliyle karþýlýyor bizi. Arka bahçeye alýnýyoruz. Sandalyeler ve masalar hazýrlanmýþ. Kuruyemiþler masalara önceden konulmuþ. Sohbet esnasýnda çaylarýmýz da geliyor. Öncelikle Prof Dr Turgut Tok hoþ geldiniz konuþmasý yapýyor. “Türk dünyasýnýn oluþmasý yýllarca hayallerimizi süsleyen düþüncelerimizdi, Allaha þükürler olsun bugün gerçekleþti. Bunun daha da ileriye gideceðine inanýyoruz. Türk milletinin birleþerek tek millet, tek devlet olacaðýna gönülden inanýyoruz. Yolumuz, zor, çetin ama imkânsýz deðil. Zorluklara, güçlüklere katlanacaðýz, yolumuzdaki çakýllarý, taþlarý, engelleri tek tek kaldýracaðýz, Türkün birlik ve beraberliðini tüm dünyaya göstereceðiz. O günler uzak deðil. Bu anlamda Türk dünyasýndan güzel Denizli’mize gelen tüm soydaþlarýmýza hoþ geldiniz diyorum” Konuþmadan sonra misafirlere tek tek söz vererek kim olduklarýný nereden geldiklerini belirterek kendilerini tanýtmak için söz veriyor. Hepimiz kendimizi tanýtýyoruz. Önce Özbekistan’dan Nozima Rizoeva konuþuyor. “Uzbekistan’dan hepinize selam getirdim. Türk dünyasýnýn þairlerinin bir arada olmasý bizleri mutlu etti. Hepimiz Türk Milletinin bir parçasýyýz. Birliðimiz daim olsun” dedi. Sonra Dildora Abdullaeva “Ben de ayný duygularla hepinize teþekkür ediyorum. Burada olmaktan mutluyum” diyor. Özbekistan’dan son olarak Gazeteci Þair, Hulkar Bakeova kendini tanýtarak teþekkür konuþmasý yapýyor. “ Çok güzel karþýlandýk. Türklüðün özelliklerinden olan misafirperverleðinizi en iyi þekilde gösterdiniz. Birlik ve beraberlik içinde olmak hepimize güç verecek. Burada olmaktan çok mutluyum.” diyor. Ýstanbul’dan gelen Þaire Hülya Solmaz Haným “Bu kadar güzel konuþmalar karþýsýnda bizim de onlara katýlýp teþekkür etmek düþüyor. Misafirperverliðiniz için çok teþekkür ediyoruz.” diyor. Duygusal anlar yaþýyoruz. Orada bulunan birçok kiþi, yapýlan konuþmalar karþýsýnda gözyaþlarýný tutamýyor. Türklük sevgisi burada sel olup akýyor. Gelen misafirleri alkýþlýyorlar. Akþam program olacaðý için ayrýlmak zorunda kalýyoruz. Prof Turgut Tok hoca orada bulunan herkese “Kardeþlerimizi bu akþam yalnýz býrakmayacaðýz. Hepimiz orada olacaðýz. Sizler de ulaþabildiklerinize ulaþýn böyle anlamlý bir geceyi kimse kaçýrmasýn” diyor. Teþekkür ederek ayrýlýyoruz. Otele gidip kýsa bir dinlenmeye geçiyoruz. Bir duþ alarak üstümüzü baþýmýzý deðiþtiriyoruz. Vakit geliyor. Otobüs, bizleri salona götürmek için geliyor. Binip salona gidiyoruz. Kalabalýk bir izleyici grubu var. Doðrusu bu kadar kalabalýk olacaðýný hiç beklemiyordum. Salona girince baþka bir sürpriz beni bekliyordu. Üniversiteden sýnýf arkadaþým Sayýn Kezban Coþkun, saygýdeðer eþleri ile beni karþýlýyor. Ne kadar þaþýrdýðýmý anlatamam. Çok mutlu oluyorum. Ayaküstü sohbet ediyoruz. Eski günler hemen gözlerimim önüne geliyor. Eski arkadaþlardan, yaþadýklarýmýzdan söz ediyoruz. Gerçekten buraya kadar gelip beni yalnýz býrakmamalarý büyük bir incelik, büyük bir nezaketti. Bu nedenle çok mutlu oldum. Eski günleri konuþurken baþka bir sürprizi yaþadým. Yýllar önce Maðusa’da bir konserinde tanýþtýðýmýz ve evimize kadar gelip rahmetli anamýn yaptýðý içli köfteleri birlikte yediðimiz Ozan Nihat abimiz yanýmýza geldi. Yýllardýr görüþmemiþtik. Onu görünce þaþkýnlýktan dilim tutulmuþtu. Hemen sarýldýk. Geçmiþ günleri kýsaca yad ediverdik. Çok iyi görmüþtüm Nihat abimi. O da geceye Hoþlama ile katýlacaktý. “Böyle bir gecede arkadaþlarý, dostlarý yalnýz býrakmak istemedim. Çorbada bizim de tuzumuz olsun istedim” diyerek programýný sunmak için ayrýldý yanýmýzdan. Biraz sonra program baþladý. Ozan Nihat abimiz gerçekten çok müthiþ bir hoþlama ile geceye baþladý. Üç türkü ile geceyi renklendirdi. Bizleri ihya etti doðrusu. Þair olarak ilk önce ben davet edildim sahneye. Gerçekten gelen seyirci büyük heyecan vermiþti bizlere. Günün anlamýný belirten kýsa bir konuþmadan sonra þiirimi okudum. Sizlerle de bu þiiri burada paylaþmak istedim. TÜRKLERÝZ BÝZ Tarihe damga vuran, Kocaman milletiz biz, Çaðlar boyu nam salan Kahraman Türkleriz biz. Ulu çýnar gibiyiz, Maziye kök salarýz, Gelecektir dalýmýz. Alperen Türkleriz biz. Dilimiz, dinimiz bir, Dünümüz, günümüz bir, Acýmýz, derdimiz bir, Yýlmayan Türkleriz biz. Yaþarýz, bayrak için, Ölürüz, vatan için, Bir küçücük, taþ için, Can veren Türkleriz biz. Orta Asya’dan geldik, Dostu, düþmaný bildik. Sevene kardeþ dedik, Kut veren Türkleriz biz. Yozcu, mutlu soyundan, Gelir Oðuz boyundan, Kürþatýn can huyundan Var olan Türkleriz biz. Þiirim gerçekten büyük alkýþ aldý. Ýzleyenlerin þiirimi beðenmesi beni içten mutlu etti. Gece, tüm güzelliði ile sürdü. Katýlýmcýlar, kendi öz dillerinde konuþmalarýný yapýp þiirlerini okudular. Gece sadece bir þiir gecesi deðildi. Aþýklarýn, ozanlarýn da katýldýðý, türkülerini okuduðu sazlý, sözlü bir gece idi. Bitmedi. Uygur Türklerinden olan akademisyen Abduþþukur Qumtur uygur Türklerine yapýlan þiddet ve baskýlarý dile getirdi. Þiirini okudu. Sonra Saygýdeðer eþi Münevver Haným, Uygur Türklerinin Halk Danslarýndan küçük bir örnek sundu. Özbekistan’dan gelen þaire hanýmlar da kendi dillerinde konuþmalarýný yapýp þiirlerini okudular. Büyük alkýþlar alarak yerlerine oturdular. Hülya Solmaz Haným gür ve tok sesiyle yazdýðý þiiri okudu. Gecenin önem ve anlamýna çok uygun olan þiiri büyük bir beðeni topladý. Arada sunulan Denizli yöresine ait efe dansý çok beðenildi. Alkýþlarla takdir edildi. Sahneye son olarak KKTC’den Sami Yakar çýktý. “Þairlikte bir iddiam yok. Ben tiyatro yönetmeniyim. Ama arada bir þiir karalýyorum. Beðeneceðinizi umuyorum” diyerek þiirini okudu. Geceye birçok yetkili ve Denizli’nin ileri gelenlerinden sanatseverler katýldý. Teþekkür bölümünde ise geceye emek veren, katký saðlayan ve katýlan þairlere belge ve hediyeler verildi. Prof Dr Tok da Adsýzýn o meþhur “Geri Gelen Mektup” adlý þiiri okuyarak unutulmaz bir geceye noktayý koymuþ oldu. Gerçekten böyle anlamlý bir geceyi düzenlemek ve bunun üstesinden gelmek her babayiðidin harcý olmasa gerek. Bu anlamda Denizli Yazar Bir Genel Baþkaný Sayýn Hüsamettin Tat beye, Genel Sekreter Ali Tuluk beye, Koordinatör þair Yaþar Aydýnlýk beye sonsuz teþekkürlerimi sunuyorum. Baþka bir etkinlikte buluþmak üzere hoþça kalýn diyorum… Hakan Yozcu Gazimaðusa KKTC
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |