Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper |
|
||||||||||
|
Adana, Hititlerden Osmanlıya geçmiş birçok medeniyetin beşiği bir şehir. Adını, Yunan mitolojisine göre Gök Tanrısı Uranus’un oğlu Adanus’tan almış. Toroslar’dan doğan, Akdenize dökülen Seyhan Nehri’nin kıyısında kurulmuş. Yapılan araştırmalarda bölgenin binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğu görüldü… Akdeniz’de yaklaşık 160 km kıyısı bulunan Adana, eski çağlardan beri Avrupa’yı Asya’ya bağlayan önemli ulaşım yolu üzerine kurulmuştur. Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin suladığı ovalar çok verimlidir. Bu özellikleri nedeniyle Adana’da birçok medeniyetler yaşadı. Adana, yer şekilleri bakımından dağlık ve ovalık bir şehirdir. Maki denilen bir bitki örtüsüne sahiptir. Adana’ya ulaşım her şekilde sağlanmaktadır. Karadan, havadan ve hatta denizden ulaşım yapılabilmektedir. Avrupa’yı Ortadoğu’ya bağladığı için önemli bir konuma sahiptir. Adana zengin bir yemek kültürüne sahiptir. Özellikle Adana Kebap ve şalgam suyu çok ünlüdür. Bunun yanı sıra, içli köfte, sarma, yüksük çorbası, beyti, bölgenin tanınan yiyecekleridir. Meyan kökünden yapılan aşlama suyu da özellikle yaz aylarında serinlemek için çok içilen bir içecek türüdür. Yine bilinen tatlı türlerinden biri bicibicidir… Adana Şehri, adeta içinde tarih barındırıyor. O kadar çok gezecek, görülecek mekan var ki hangisiyle başlayacağınıza şaşırıyorsunuz. Yeri ve ismi değişmemek şartıyla dünyanın en eski şehri olarak biliniyor Adana. İlklerin, teklerin ve en’lerin kenti olarak biliniyor. Özellikle Seyhan Nehri üzerinde bulunan Taşköprü Dünyanın hala kullanılabilen en eski köprüsü olarak biliniyor. Görkemli bir görüntüsü var. Seyhan nehrinin ince belini bir kemer gibi sarmış adeta… Adana’da yaklaşık 7 km uzunluğunda şehir içi kültür yürüyüşü parkuru yapılmış. Bu parkuru yürüyüp gezdiğinizde şehrin hemen hemen görülmesi gereken bütün yerleri görüyorsunuz. Bunlar Merkez Park, Sabancı Merkez Camii, Arkeoloji Müzesi, Sinema Müzesi, Taşköprü, Kız Lisesi, Ulu Camii Ve Külliyesi, Saat Kulesi (Halk deyimiyle Büyük Saat), Kapalı Çarşı Bedesten, Hasan Ağa Cami, Yağ Cami, Yeni Cami, Etnografya Müzesi, ebekli Kilise, Tepebağ ve Adana Surları… Sayın Başkan Sözlü, bizlere özel bir araba tahsis etti. 3 gün boyunca bu araba Adana’da gitmediğimiz yer kalmadı. Şoförümüz İsmail Bey, sağ olsun bizlere çok iyi mihmandarlık yaptı. Yol gösterdi, Adana’yı tanıttı… İkinci günü şoförümüz bizi Baraj Gölü’nün ortasında yapılan ve Türkiye’nin en uzun köprüsünün olduğunu söylediği Çatalan Köprüsüne götürdü. Köprüden geçerek Topalak Köyü’nü gezdik. Adana’da bu köprünün yapılmasını herkes isterken sadece bu köylüler istememiş. Gerekçeleri de sakin bir yaşam sürerlerken bu köprü ile yaşam biçimleri değişmiş. Artık gelen giden çok oluyormuş. Tabii bunların yanında zarar verecek kişiler de geliyormuş. Bu da onların hiç hoşuna gitmemiş. Seçim geldiğinde de bu köprüyü yaptıran Belediye Başkanı Aytaç Durak’a hiç biri oy vermemiş. Öğleye yakın bir vakitte Çatalan İçme Suyu Arıtma Tesisi İşletme Binasına gittik. Buranın sorumlusu İlyas Uygur adında genç bir arkadaş. Bizleri çok iyi ağırladı. Bütün tesisi gezdirerek personelleri tarafından bizlere brifing verdirdi. Burada Adanalıların içme suyunun macerasını gördük. Gerçekten de büyük bir tesis. Günde 500 bin metreküp su arıtılıp pompalanıyormuş. İlyas Uygur Bey, sularının en modern şekillerle arıtıldığını, sürekli olarak suyun tahlil edildiğini ve son derece temiz ve sağlıklı olduğunu belirtti. “Bizden son şekliyle çıkan sular, çok sağlıklı bir şekilde Adanalılara ulaştırılıyor. Eğer vatandaşın su borusunda bir sorun yoksa gayet rahat ve temiz bir su ile buluşuyorlar. Amacımız en güzel ve en sağlıklı suyu vatandaşımıza ulaştırmaktır. Hizmeti en iyi şekilde verebilmektir” diyor. Tüm tesis gezildikten sonra Müdür arkadaşımız bizleri bırakmıyor ve öğle yemeği veriyor. Tesislerin yemekhanesi var. Yemekler Adana’dan geliyor. Hep beraber güzel bir öğle yemeği yiyoruz. Hatıra resimleri çekip teşekkür ederek ayrılıyoruz. Dönüşte Çoban Dede Türbesi’ni ziyaret ediyoruz. Göl kıyısında yüksekçe bir yer burası. Buradan Adana’yı da seyretmek çok güzel oluyor doğrusu. Çoban Dede’den sonra Çukurova Üniversitesi Kampüsü’ne gidiyoruz. Burası göl kenarı, çam ağaçlarıyla dolu güzel bir mekan. Bir cafeye oturuyoruz. Boş yer hiç yok. Ama öğrenciler çok misafirperver. Bizi masalarına alıp misafir ediyorlar. Kıbrıs’tan geldiğimizi öğrenince ilgileri bir başka oluyor. Kısa bir sohbetten sonra ayrılıyoruz. Akşamüzeri Çevre Ve Doğa Koruma Dairesi başkanı Çelebi Bey’i ziyaret edeceğiz… Çelebi Bey daha önce Ceyhan Belediyesi folklor ekibi ile KKTC’ye gelmişti. O zamanlar tanışmıştık. Şimdi hasret gidereceğiz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |