Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
"Kahvaltı hazır annem seni çağırmamı söyledi" " Tamam saçlarımı kurutup gelicem" Kapıyı kapatıp hızlıca aşşağıya indi ve annesine bağırarak "gelecekmiş" dedi. Yengemin bana kızmasını istemedğim için hemen saçlarımı tarayı kurutarak dolabımdan uzun kollu bir tişört alarak giyindim ve çıktım. Yemek odasından gelen kahkaha seslerini duyunca huzursuz oldum ve yere bakarak odaya girdim. Masaya oturduğumda kendimi görünmez bir insanmışım gibi hissettim çünkü beni farketmedikleri ortadaydı. Kalkıp tabağıma kahvaltılık birşeyler aldım ve hızlıca yedim. Yengemin alttan alttan sinsice bakışlarına şahit olmamak imkansızdı ve içten içe bir ürperti yayılıyordu bedenime. Yemeğim bittiğince tabağımı kaldırıp "ben çıkıyorum" dedim hızlıca evden çıktım. Kapıyı kapattığım da saatin daha erken olduğunu farkettim koşmaya gerek yok dedim kendi kendime. Yavaş yavaş yürüyordum, sokaktan geçen insanların yüzlerine bakmamak için gayret gösteriyordum fakat buda bir yere kadardı. Etrafım edep nedir bilmeyen insanlarla doluydu ve ben bundan oldukça rahatsızlanıyordum. Bir insan nasıl bu kadar utanmaz nasıl bu kadar rahat olabilirdi ki. Herşeye önyargıyla yaklaşan bu insanlar adeta benden nefret et diye haykırıyorlardı. Onların yerine ben utanıyordum. İnsanlar nerden buluyorlar ben üzgünken gülünecek şeyleri, bir yerde kampanya mı vardı da ben kaçırmıştım. Çünkü herkesin nerdeyse herkesin en yakın arkadaşı vardı ve ben yalnızdım. Bunları düşünürken otobüs durağına varmıştım ve bir banka oturup otobüsü bekledim. Erken geldiğim için bekleyecektim biraz. Yaklaşık 15 dakika sonra otobüs geldi ve binerek okulun yolunu tuttum. Yakışıklı erkeklerin yalnızca güzel kızlara baktığı okula gidiyordum.. Okula vardığımda koridorda yere bakarak ilerliyordum, insanlar bu davranışımı ne kadar kötülesede biliyordum ki bu en doğrusuydu. Çünkü bu dünya da insanların yüzüne bakarak yürürsen "senden hoşlanıyorum" anlamına gelir. Yere bakarak yürüsen "kesin bir hata vardır, kötü bir hata". Yere bakarak yürümek EDEP'TİR. Ne kaybedersin ki yere baksan en fazla sevap kazanırsın. Ama insanlar bilmiyorlar, canları sağolsun. Koridorda dolabıma geldim ve ders kitaplarımı alıp sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfa geldiğim de en ön sıraya oturup hocanın gelmesini bekledim sessizce. Öğrenciler sınıfta koşuşturuyorlar, birbirlerine tebeşir atıyorlardı. Dersin hocası geldiğin de herkes sırasına geçmiş sınıf sessiz olmuştu. Sınıfta tek oturan bir tek ben vardım. Benim yanıma oturmak isteyen yoktu bende istemiyordum zaten. Ama ne kadar düşünsemde onlara bi kötülüğüm olmamıştı, neydi bu nefret? Yine mi önyargı? Ahh tabi onlarda bir huy olmuştu önyargı. Ders edebiyattı ve benim en sevdiğim derslerden biriydi. Hocanın harika bir Türkçesi vardı en tembel öğrenci bile bu derste susuyor hocayı dinliyordu. 40 dakika sonra notlarımı tutmuş, dersi gayet iyi anlamış bir şekilde çıktım sınıftan, bir sonraki ders boştu ve benim okulun dergisi için yapılan hazırlıklara bakmam gerekiyordu. Okulumuzun bir dergisi vardı her ay düzenli olarak çıkarılıyor ve bütün öğrencilere dağıtılıyordu. Öğretmenler bu işte editör olarak beni seçmişlerdi, sorumluluğum iyice artmıştı, kimse bana fikrimi sormamıştı. Gerçi benim fikrim hiç sorulmazdı ki.. Dergi için basın sınıfına gittiğimde fotoğrafların hazır olmadığını gördüm, acil bir şekilde fotoğrafa ihtiyacımız vardı ve profesyonel bir fotoğraçı tutmak için zamanımız yoktu. Bu durumu hocaya bildirmek için öğretmenler masasına gittim ve tam "fotoğraflar eksik" diyecektim ki arkalardan bir erkek sesi duyuldu, şaşırmıştım. "Ben fotoğraçı olurum" dedi. Daha önce hiç görmemiştim bu çocuğu. Hoca: " Daha önce böyle bir deneyimin oldu mu?" diye sordu. " Evet, yani sürekli olarak fotoğraf çekiyorum" dedi. " Peki, tamam bu seferlik sen yap" dedi. Çocuk bana bakarak "Harika! umarım iyi anlaşırız" dedi. Umursamaz bir tavırla " umarım" diyerek geçiştirdim. Diğer öğrencilere bakmak için ayrıldım oradan. Nereden çıkmıştı bu çocuk? Daha önce hiç görmemiştim gerçekten. Ders bitmişti, sınıftan çıkıp dolabıma doğru ilerliyordum ki arkamdan "Deniz" diye seslenildiğini duydum. Arkama tam döndüğümde o çocuk ani bir frenle burnumun tam dibinde durmuştu. Çok yakındık, Göz göze gelmiştik, ayırmadı gözleri, ayıramadım. İstedim ama olmadı. Baktı, baktım. Kalbim sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyordu, ilk kez böyle oluyordum, olmamalıydım. Hemen gözlerimi çevirdim ve o da geri çekildi. " ıı şey diycektim ki yani çıkışta işin yoksa fotoğraflar hakkında konuşmak için bir kafeye gidelim mi?" " Hayır olmaz. Eve gidicem hemen okulda konuşuruz." dedim ve ayrıldım oradan. İçimde garip bir duygu vardı böyle sanki içimde ki ölü kelebekler birden canlanmıştı. Mutluydum.. İstemsizce yüzümde bir tebessüm oluşmuştu.. Okul sonunda bitmişti, beremi takıp okuldan ayrıldım. Yavaş adımlarla durağa ilerliyordum, normalde aklıma hep birşeyler gelirdi ama ben o çocuğu düşünüyordum. Rahatsızdım bu durumdan, onu düşünmek istemiyordum. Adını bile bilmediğim birisini düşünmek istemiyordum.. Otobüs geldiğinde hemen binerek eve gittim. Eve adımımı atarken sanki kendimi cehenneme bırakıyormuşum gibi hissettim. Cehennem olmasa da onun gibi bir şeydi bu ev benim için. Hergün eziyetler çektiğim bir ev. Karnım aç değildi ve direk odama çıktım. Uykum vardı, hemde fazlasıyla hemen uyumak istedim. Birkaç saat sonra kalkar ödevlerimi yaparım diye planladım ve derin bir uykuya daldım hemen. Uykuyu seven bir insan için küçük bir göz kırpıntısı bile yeter.. Derin bir uykuya daldım,huzurlu, mutlu bir uyku.. Uyandığım da saat 8'di. Gözlerim yarı açık bir şekilde doğruldum ve yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Aynaya baktığım da gördüğüm rüya geldi aklıma. Ne görmüştüm ben? Yarım yamalak hatırlıyordum ve yarısında da o çocuk vardı. Rüyam da adı Mustafa'ydı. Mustafa. Güzel bir isimdi ama acaba ismi gerçekten Mustafa mıydı? Dahası ben neden o çocuğu rüyamda görmüştüm? Hayır düşündüğüm şey olamazdı..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Feyzanur Ar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |