..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabýrlý ve yürektendir, sevgi kýskanç ve övüngen deðildir. -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaþlýk > seçkin gündüz




28 Aðustos 2017
Bilet  
Bilet... Bilet... Bilet...

seçkin gündüz


Sürücüye boyun eðmeyeceðim.


:AFFF:
“Bir bilet,” diyor, “lütfen,” tombulcana bir kýz, “önlerden olsun. Varsa cam kenarý.” Parayý uzatýrken al yanaklarý azýcýk daha kýzarýyor nedense. Belki de bakýþlarýmdan. Koyu renk, ince pardösüsü aralanýnca hamile olduðunu anlýyorum. Daha çocuk yaþta.

“Bana da,” diyorum, ‘iki,’ diye eklememek için kendimi tutuyorum. Anne adayýnýn arkasýndan bakarken omzundan sarkan uzun saplý çantasýnda gözlerim salýnýyor. Açýk sarý, torbamsý çantayý savura savura çýkýþ kapýsýna yaklaþýrken mor çizgili, siyah pardösü sarmalasa da üzgün gönlünü gizleyemiyor.

Giþeden soruyorlarmýþ: “Yirmi dokuz… ya da altýyý verebilirim.”

“Altý,” diye atýlýyorum. Yirmi dokuz da nereden çýktý, ‘lütfen,’i unutturuyordu. Deli mi ne!! Yapmacýk gülümsüyorum, “Önlerden olsun.”

Cüzdanýmý cebime koyarken yüreðimin hýzlý attýðýný ellerim de duyuyor, oysa aþýrý duygulanmaktan kaçýnmalýyým. Elimde deðil, içim ýlýndý. Coþkulanacak gibiyim. Sanki ona gidiyorum. Ama sonra yine ayný acý aðýr basacak, biliyorum.

Pencereden bitiþiðimizdeki otobüsü gözlüyorum: Kim uðurlamaya gelmiþ, kim yolcu; esenlik dilekleri arasýnda çözmeye çalýþtým, iki kiþide yanýldým. Olsun, çoðunu bildim. Bu oyun, nereye gittiðine bakmadýðým, plakasý kýrk üç ile baþlayan çift katlý otobüs kalkýnca bitti. Oyalanacak baþka bir þey bulmalýyým?

Ayva, armut… evet ahlat, ananas, avokado, ahududu… Baþka?.. Baþka?..

Artýk biz de kalksak… Yaným, bir de arkalarda üç koltuk boþ.

Ýçeriden dýþarýya, dýþarýdan içeriye beklentilerle el sallanýyor. Kimin eli üzüntülü, kimin gözü özlem dolu, bilsem ne olacak: Kendime yandaþ bulacaðým belki.

Karanlýðýn çökmesi iyi oldu. Limoni havadan kurtuldum, artýk ister yaðsýn ister yaðmasýn… Bu ne biçim temmuz! Düþen damlacýklarý arya gibi dinlediðim geçen kasým ortalarýndaki yolculuðumu anýmsýyorum: týp! týp! týp! Çoðu kez ilkleri iridir; seyrek seyrek… Telefondaki ayak seslerini dinler gibi þu an baþlayan yaðmuru da içime çeke çeke dinliyorum. Tek deðiþiklik bu kez aryaya kanun sesleri eþlik ediyor.

Yaz yaðmuru iþte, tadýný damaðýmda býraktý. Býraktý da seni kesinlikle baðýþlamam temmuz, sevinme.

“Sayýn yolcularýmýz…” Bu duyuru beni bir karabasandan çekip alýyor. Uyanmak güzel þeymiþ. Oturur oturmaz içimin geçmesi doðal. Deliksiz bir uyku günün yorgunluðunu giderebilirdi, olmadý.

Otogardan sarsýlarak çýkarken içerinin ýþýklarýný güçlendirdiler.

Sorunca, ‘kahve,’ diyeceðim.

“Teþekkür ederim, þeker istemem.”

Baþýmý cama yaslýyorum. Elektrik direkleri peþ peþe kayýyor. Yerleþim bölgesinden geçtiðimiz kesin de burasý…sanýrým? Bayraklý yapý okul olmalý. Arkasýnda yükselen karaltý da minare… Bitti!.. Tam üç buçuk dakika sürdü. Gaz pedalýna böyle basýlýrsa baþka ne olacaktý! Ýþin doðrusu basmasa da bilemeyecektim ya.

Yine saat tuttum, burasý daha küçük bir yer. Azýcýk da hýzlý geçtik belki o yüzden çabuk bitti. Elim yan koltuðun kadifesini okþuyormuþ, oysa o ara üst geçidin yüksekliðini kestirmeye çalýþýyordum.

Perdeyi açýyorum. Yansýyan ýþýðýmýzda kara bir çit dalgalanýyor. Çalýymýþ, çitmiþ, baðmýþ, bahçeymiþ; bunlarý býraksam… Uyumalýyým. Karabasanlardan korksam da…

Motorun tekdüze uðultusu ninnimsi bir ezgiye dönüþtü. Baþým camda titredikçe bu iþ kolaylaþacak. Yarýný düþün, geleceðini… Dinç olmak zorundasýn. Kendini uykunun kollarýna býrak. Aylardýr hazýrlanýyorsun, gevþe. Olmak ya da olmamak; eþittir; uyumak ya da uyumamak… Karanlýkla baþ baþayken baþarmalýsýn. Önümüzde aþacaðýmýz dað var, tam sýrasý. Kim bilir kaç kilometre sürecek; bellerden geçeceðiz. Koltuðun arkalýðýný azýcýk daha yatýrsam.

‘Kýrk beþ dakikamýz kaldý, nereye gitti! Gideceðini söylemeden, birden bire… Hiç yapmazdý. Çantasý? Býraktýysa nerede? Bana býraksa bilmez miyim? Yanýna almýþ olmalý. Niye! Çýk gel; ne olur… Otobüsü kaçýracaðýz. Bu sonmuþ. Nasýl, nerede konaklarýz; burayý da hiç bilmiyorum. Doðrudan doðruya gidecek otobüs bulabilseydik bunlar baþýmýza gelmezdi. Üstelik yarýn senin o çok önemli—A, a!! Ne aptalým! Cep telefonu ne güne duruyor!! Bir tanem… Nerelerdesin? Alo… Çekmiyor mu! Þimdi duyuyorum. Kesik kesik geliyor ama olsun. Azýcýk yüksek sesle konuþsan... Terminalin neresinde? Anladým, karþýdasýn! Bahçesinde þadýrvan olan yer. Çay ocaðýnýn önündeki masa. Bana da söyle, açýk olsun. Bir koþu oradayým. Kalabalýk da olsa bulurum. Bulurum, bulurum; endiþelenme. Kapýya bak, beni görünce elini kaldýr. Biletleri alýp geleyim ayak baðý olmasýn. Simit, poðaça bulursam—Sonra mý alayým? Neyi sonra, ne sonrasý?! Nasýl olur! Ya, yer kalmazsa? Ya, yan yana bulamazsak! Bir bilet mi?! Anlamadým, hiçbir þey anlamadým?! Ne demek bir bilet! Sana mý, bana mý bir? Biz iki kiþiyiz! Gelmeyecek misin, gitmeyecek miyim? Bilmece gibi konuþma. Hangimizden söz ediyorsun? Þaka yapmazdýn, yapýlmasýný da istemezdin; ne oldu bu akþam sana?! Söyle ne oldu sana!!’ Neyse ki uyanýyorum. Yeniden dalarým diye ödüm kopuyor çünkü düþün sonunu biliyorum. Koltuðumu dikleþtirmeliyim.

Sola dönüþ sinyalimiz göz kýrpýyor. Karþýdan gelen aracýn geçmesini bekliyoruz; uzunmuþ… Ana yola çýkarken kaykýlýyorum, far ýþýklarý üstüme üstüme geliyor; ne de olsa can tatlý… Oysa otobüse binerken?!. Deðiþiveriyorum iþte. Acýya dayanýklý olanlara özenmem boþuna deðil.

Þimdi yine deneyecek, bizi sollayamadý gitti. Sanki direksiyondayým; her dönemeçte, her fren yapýþýnda uyuyormuþum da birden uyanýyormuþum! Kendimi bildim bileli önlerde oturmazdým! Sonunda geçebildi. Altmýþ yazýyor… Neresi ki?

Elim her nasýlsa yine bitiþik koltuðun baþlýðýndaymýþ, çekiyorum. Midem bir yanýyor, bir yanýyor! Ýki elimi olanca gücümle karnýma bastýrýyorum. Az önce yediðim bazlamadan olmalý. Uyku versin diye týka basa yersen! Ayran üstüne ayran da çabasý.

Þimdi de buruntu! Bunlar hep uykuya direnmekten. Bundan sonra durursa inmeyeceðim. Yolculukta yeme içme isteði artýyor nedense.

Gözlerim karþýdaki fosforlu saatte. Dünyanýn yolu, bir de bu iþin yarýný var. Gerçi þu an yarýndayýz ya: 00.09… Arkalýðý iyice yatýrýyorum.

Savrulur gibi olunca sýçradým. Ne güzel, tam deliksiz uyuyordum. Traktörü sollarken tozu dumana kattýk; son anda görmüþ olmalý. Baþýmý arkalýða yaslýyorum. Gözlerimi kapatsam da kapatmasam da yolu deðil otobüsün içini görüyorum: Kaðýt bardakta kolalar. Tokuþturuyoruz. Kendini tutamayýp gülümsüyor. Bardaðý yeniden kaldýracak oluyorum, ‘Bira mý ki bu,’ diyor , ‘yapma, bakýyorlar.’

‘Kaðýttan da, camdan da olsa; içi boþ da, dolu da olsa; boþ ver,’ diyorum, ‘saðlýðýna diyebilmek için yaptým, bana ne!’ Þýmarýklýk konumuna geçmek üzereyim… ‘Bana ne,’ derken çocukken sevdiklerime yaptýðým gibi peþ peþe iki kez omuz silkiyorum.

‘Gidiþ dönüþ alsaydýn, indirimli olurdu,’ diyor, yüzü ne çabuk asýldý.

‘Senin gibi tutumlusunu da görmedim,’ diyorum, gülsün istiyorum.

Yalandan çýkýþtýðýmý bilmesine karþýn beni yine de yatýþtýrmak istiyor: ‘Kazanmasý kolay mý?’ Sesi öyle ýlýk ki…

‘Doðru; zor… Çok zor… Sen hep doðrularý söylersin, sen hep doðrusun. Ben de sana hep doðruyu, doðrularý söyleyeceðime ilk günden söz vermiþtim, sonuna dek sözüm söz!’

‘Yanlýþ anlama,’ diyor; bunu da, ‘Boþ ver,’ gibi sýk kullanýr. Yersiz bulduðum anlar oluyor ama ne olur ne olmaz gücenir diye uyarmayý düþünmüyorum; uyarmam doðru da olsa, doðrularý söyleyeceðime söz vermiþ de olsam, ona kýyamam.

Uyumamalýymýþým, þimdi çok daha iyi anladým: Baþucumdaki görevli elini uzatmýþtý; ben de ona para veriyordum. Bindiðimden bu yana gördüðüm kaçýncý biletçi bu: ‘Nereye?’diye soruyor üsteleye üsteleye. ‘Nereye?’

Suskunluðumu bozup, ‘Sona,’ diyorum.

Omuz silkiyor; ‘Son diye bir yer yok! Trabzon, Adana… Sonra Ýstanbul, Konya, Mersin… Daha sayayým mý? ’ Kararlý bakýþlarýmdan olmalý, ‘Son diye bir yer varsa da oraya otobüsümüz yok,’ deyip alttan alýyor.

Baþka bir terminal, baþka bir giþe… Yazlýk mý, kýþlýk mý giyinmiþim, seçemiyorum. Beni görür görmez ak saçlý görevli kaygýyla koltuðundan kaçar gibi kalkýyor, yerine þiþmancana bir delikanlý geçiyor; ‘Tekirdað,’ diyor, cýlýz sesini görünüþüyle örtüþtüremiyorum; ‘Manisa, Çanakkale, Ýzmir,’ çalýmla gülümsüyor, ‘Bey amca yufka yüreklidir, sana acýdý mý ne! Bizim her yere otobüsümüz var.’

‘Buraya da her yerden var mý?’

‘Buraya da neresi?’ Anlýk þaþkýnlýðýný atýp arkasýndaki haritaya dönüyor, ‘Gel göster,’ diyor,’ ben de dalga geçmesini bilirim! Öbür giþedeki kankamdýr, anlattý; deli etmiþsin oðlaný. Senin gibi kaç þarlatanýn üstesinden gelmiþimdir, ben ona benzemem. Gördüðün her düþün devamýný bildiðini söylüyormuþsun; hadi oradan! Sana öyle bir düþ gördürürüm ki bilebilirsen bil bakalým devamýný !!’

‘Lütfen,’ diyorum, ‘yanlýþ anlamayýn. Ben kankanýza yalnýzca düþün neresinde uyanýrsam uyanayým—Korkarým yine yanlýþ anlayacak, en iyisi konuyu deðiþtirip onu yatýþtýrmak. Yanýtýný önemsiyormuþçasýna soruyorum: ‘Neden hiç bayan görevliniz yok, gece diye mi?’ Gözüm bitiþik pencereye kayýyor; yanýlmýþým, varmýþ.

‘Gelin, bana gelin,’ diyor hanýmefendi, göz göze gelmemizle, ‘onunla uzlaþamazsýnýz, Nuh der peygamber demez.’

Gidiyorum.

‘Nereye keseyim? Yani hangi ile, ilçeye? Nazilli, Aydýn, ya da—’

Sevecen görünüyor. ‘O’na!’ diyorum.

‘Kime demedim ki,’ diye anýnda tersliyor.

‘Lütfen,’ diyorum, ‘kýrýcý olmayalým. Hiç deðilse siz…’

‘Tamam tamam, uzatmayýn.’ Bir yandan mavi boncuklu kolyesini düðümleyerek kýsaltmaya çalýþýyor, ‘Haydi söyleyin, nereye?’

‘O’na dedim ya…’

Bakýþlarý dikleþiyor; köpürdü köpürecek… Öfkesi dinsin istiyorum. Azýcýk duyarlýlaþýr belki; ‘ Gidiþ dönüþ almalýydýk; almadýk iþte, ne yapalým,’ diyorum.

‘Sakýn aðlamaya kalkýþmayýn,’ eli gevþeyen saç tokasýnda , ‘tiksinirim.’

‘Nereden çýkardýnýz hanýmefendi,’ sesimi yükseltiyorum, ‘karþýnýzda dimdik ayaktayým. Otobüste deðilim ki kendimi tutayým. Hem tiksinecek ne var bunda?’ Cam bölmeye eðilip fýsýldýyorum; ‘Durumun inceliðini bir bilseniz… Sessizdi, içliydi… Öyle özledim ki… Duyduðumda Antalya’daydým. Bugün onun—’

‘Kime, nereye bilet alacaksanýz derdinizi ona anlatýn. Sizinle uðraþamam! Evde beþ çocuk hepsi de yedi yaþýn altýnda.’

Makineli tüfekle tarýyorum: ‘Çocuklarýnýzla þu an kocanýz mý ilgileniyor? Ayrýca gecenin bu saatinde bir bilet giþesi için bence çok gösteriþlisiniz. Kolyenize bayýldým; mavi mavi, ama inanýn öðrenmek istiyorum, hiç yararýný gördünüz mü?’

‘Terbiyesiz!’

‘Lütfen… Ciddiyim… Diyorum ki o boncuklar bugüne dek hiç iþe yaradý mý?’

‘Sandýðýmdan daha yüzsüzmüþsünüz! Olup biteni kocama yetiþtireceðim için þimdiden özür dilerim. Buçukta yerime geçecek. Koskoca bir firmanýn görevlisini hafife almak neymiþ görürsünüz! Görümcemi arayacaktým, geç kaldým, yatmýþtýr belki de. Çabuk çekilin kenara! Haydi… Küstah!!’

Uyuyunca insanýn baþýna neler geliyor! Baþým pencereye dayalý, kedi gibi kamburlaþýp büzülmüþüm; ellerim karnýmda kenetli… Beþ çocukla uðraþýrken o denli süslenebilmesine þaþmýyorum çünkü gördüklerim gerçek deðil. Sözümü kesmesine de içerlemiyorum, nasýl olsa tamamlamaya dilim varmayacaktý; bir türlü konduramýyorum çünkü. Beni yanlýþ anladý, azarladý; ben de aðzýnýn payýný verdim, hepsi bu; üstelik bunlar bir düþte yaþandý bitti, boþ ver… Ancak bundan sonra uyku kesinlikle yasak! Uyumazsam, tam tersine daha güçlü, daha diri kalacaðým. Boynunda üç sýra dolandýrdýðý kolyeyi, ýþýltýlý tokayý, yakasýndaki takýlarý unut; düðümlerse düðümlesin, oynarsa oynasýn derken, daha gözkapaklarým düþmeden yine karþýmda o; arka camda: ‘Kocamla karþýlaþmadýðýnýza sevinin,’ diye sesleniyor, bakýþlarý kayýtsýz. Neyse ki kucaðýndaki beþ güleç çocuk öyle içten el sallýyor ki uyandýðým için ilk kez yeriniyorum. Otobüsümüz aðýr aðýr uzaklaþýrken arkamdaki terminal de giderek silikleþiyor.

Büyücek bir otogara giriyoruz. Bir öncekinden daha ýþýklý. Ýçim açýlýyor. Duyurulara kulak veriyorum: Rize’ye gidecek yolcular… Sivas otobüsünün kalkmasýna…

Kargaþaya, gürültüye tam alýþmýþken yine sessizliðin tutsaðý oluyorum. Kendimle baþ baþa kalmamak için B’den baþlayarak illeri sýralayacaðým: Balýkesir, Burdur, Bilecik… C’den… C’den? Bulamayýnca D’ ye geçiyorum: Denizli, Diyarbakýr… Erzurum, Eskiþehir… Fatsa… Fransa… Çaðrýþým yanýlttý iþte. Olmadý! Biri ülke, öbürü ilçe. F’de takýlýp kalýnca oyunun tadý kaçtý.

Peki ya bu da mý oyun:

‘Hani hiç gözlüðünü çýkarmayacaktýn?’

‘Gözümde ya, o gördüðün düþ.’

‘Ama araba kullanýyordun o an, o da mý düþ?!’

‘Yo, o gerçek…’

‘Demek gördüðümün yarýsý gerçek, yarýsý düþ…’

‘Evet, öyle… Tam tamýna, yarý yarýya…’ Anlamadýðýmý sezmiþ olmalý? Gözlerini kaçýrarak vurguluyor, ‘Týpa týp öyle,’ sonra bana dönüyor: ‘Taktýðým nazarlýk duruyor mu?’ Sesi yine cana yakýn, kesinlikle sorgular gibi deðil ama bende bu soru niye öyle bir kuþkuya neden oldu?

‘Durmaz olur mu!!’ diye atýlýyorum. Sonra suçlu gibi baþýmý öne eðip ekliyorum , ‘Bir sabah kopmuþtu ya, ilk iþim onu arayýp bulmak oldu. Arabanýn onarýmý biter bitmez, o akþam yine ayný yere, dikiz aynasýna baðladým. Bir görsen, dönemeçlerde mavi mavi öyle güzel sallanýyor ki… Arada bir öpüyorum, yumuþacýk. Korkma; aðýr aðýr giderken ya da durunca; ama hiç kimse görmeden… Okþadýkça fesleðen gibi kokuyor elim… Güneþten solacak diye ödüm kopuyor, önleyemem deðil mi?’

‘Araba maraba bunlar yerine gelir; boþ ver, sana bir þey olmadý ya.’

‘Olmadý.’

Uyandýðýmda ýþýltýlý bir tünelden geçiyormuþuz. Gözlerim nemlenmiþ; sileceðim de anlamalarýný istemiyorum, ancak tünel bitecek gibi deðil, yol hiç kararmayacak sanki. Elimle terimi siler gibi yapýyorum.

Hani ona hep doðrularý söyleyecektim? Ama onu üzemem! Ayrýca düþte söylenenler yalandan sayýlmaz. Uyanmasaydým belki þöyle diyebilirdim: Kazadan sonra diyemem ama senden sonra baþkalaþtým.

Gelin daðlar, çukurlar, göller… Bir bir gelin köprüler, gökdelenler… Sorun… Kaç metreyim? Kaç kilometre kareyim? Nerenin baþkentiyim? Nerden doðar, nereye akarým?

Geldiler; çöller, vadiler; hepsi geldi, sonunda hepsinden de sýkýldým. Bana ne bilmem nerenin, bilmem neresinin yüksekliðinden, derinliðinden. Ama az önce içim geçerken heceliyordum: sekiz bin sekiz yüz seksen iki metre… Yo, sekiz bin sekiz yüz kýrk sekiz… Off… Ölçecek deðilim ya! Son anýmsadýðým bu kararsýzlýktý, son görüntü de yüksek bir tepenin sisli doruklarýydý.

Çalýþanlarýn hiçbirini gözüm tutmuyor. Hele kasketliyi, hiç. Yardýmcýsýný da! O bitirim patrondan korkulur. Yaygaracý çýðýrtkan yok mu, herkesi bir yere göndermeye kararlý. Doðrudan doðruya olmazsa aktarmalý. Apar topar, yaka paça. Kesin yollayacak. Gidecek yeri olmayanlarý bile... Sen Yalova’ya, sen Batman’a. Siz ikiniz birlikte Bursa’ya. Kim bilir, kiþi baþýna kaç para alýyor? Seni akbaba seni.

Çýkýþa yaklaþýrken öbür giþeden seslenmezler mi: ‘Buyurun! Buyurun!’ Baþýný daracýk pencereden nasýl uzatmýþ öyle, boynu koptu kopacak... Paranýn üstünü verirken yere kapaklanacak sandým, bir çýrpýda kuyruðuyla dengesini saðlayýverdi. Ýlk kez kuyruklu bir insan gördüðüm için ürkmüþtüm sonra maymunlarý düþününce sevimli geldi. Aðzýndaki parýltýyý da çözdüm: Köpek diþlerinden biri altýn kaplama.

‘Pek alýcý gözle baktýnýz ,’ diyor.

‘Evet, ama beðenmedim.’

Özgüveni yerinde; ‘Neremi?’

‘Diþlerini…’

‘Hayvan mýyým ben,’ diyor, ‘satýn mý alacaksýn!’ Yumruk yemeden uyanýyorum.

Düðmeye basýp su isteyeceðim. Koltuðun arkalýðýyla oynuyorum, toparlanmalýyým. Yarýn, yani bugün… Unutma ki bundan sonraki her dakika yaþamsal önemde. Onca emek boþa mý gidecek! Güne saðlýklý baþlamalýyým. Sonuca bu denli yaklaþmýþken baþaramazsam kendimi baðýþlamam. Gerçeklere dala çýka sabahlayacaðým. Artýk hiç kimse karþýmda ete kemiðe bürünemez. En iyisi kitap okumak. Iþýk?! Arkadakiler! Hepsi derin uykuda. Ama bana kestirmek bile yasak. Az önce öleyazdým. Off… Yarýn, yarýn, yarýn! Usandým!.. Yarýný niye bu denli gözümde büyütüyorum ki! Bir tanemin de o gün önemsediði bir yarýný vardý, ne oldu! Elim göðsümde; yine küt! küt! Yarýnlar bitti… bitti… Su yerine kola mý istesem?

Günün ýþýmasýyla gelmiþ geçmiþ bütün giþeler, onlarca görevlisiyle birlikte nasýl türedilerse yine öyle karþýmda aðýr aðýr batýyor. Görmeye çalýþsam da artýk onlarý gündüze konumlandýramýyorum; söndüler, kurtuldum.

Küçük bir otogara giriyoruz. Büfeyi görür görmez bu ilçeyi anýmsýyorum. Uyuyanlarý uyandýrmamak için fýsýldarcasýna, “Çaylar bizden,” diyor sürücümüz, gözleri dikiz aynasýnda, koltuðundan kalkarken ekliyor, “yirmi dakika.”

Çok deðil mi! Her saniye burada kaç yýl eder, biliyor musun? Buna can mý dayanýr! Bilsen, tam gaz geçerdin yoksa durup dururken elini niye kana bulayasýn!

Sürücüye boyun eðmeyeceðim. Durduysa bana ne, inmem. Cama yaslanýr beklerim. Ýki kiþi dýþýnda kimse inmedi, öbürleri de inecek gibi deðil. Uykularýný niye bölsünler! Bana ne gazeteciden, büfeden. Bana ne çorbacýdan. Bana ne simit… simit… simitçi…den…

Simitçi çocuk buralarda mýdýr? Beyaz giysili piyangocu uyumamýþtýr daha? Uyuduysa bile çalar saatin ziliyle kalkýp gelmiþtir, terminallerde gün erken baþlar. Çevre duvarlarýný boyamýþlardýr, yama yamaydý. Otogarýn arkasýndaki tek katlý yapý? Pencereleri perdesiz, camlarý kýrýk… Çabayla yapýlmýþ, özenle döþenmiþti o taþ ev. Ýçinde birkaç ay ya yaþandý ya yaþanmadý. Ne beklentilere gebeydi orasý. Hiç deðilse yazýhane, bilet satýþ yeri olarak kullanýlsa canlanýr belki? Kavþaða da yakýn. Çýðýrtkanlar baðýrýyor: Çorlu’ya… Samsun’a… Bir kiþi! Kayseri… Kalkýyor… Buçukta Zonguldak. Zonguldak… Zonguldak… Yetiþin iller! Bulamýyorum, Zonguldak’ta kaldým. Ne baþýboþ yirmi dakikaymýþ, sonlanmayacak mý ne?!

‘Bileti kime aldýðýnýz beni hiç ilgilendirmez,’ diyor, ‘yeter ki siz bastýrýn parayý.’

Sözcükler beni yüreðimden vuruyor; ‘Lütfen,’ diyorum, soluðum giderek daralýyor, ‘konuþun… konuþun… Sözleriniz beni… Konuþun… Konuþun…’

‘Konuþtum ya,’ diyor, ‘bir daha hiç uyanmayacaksýnýz.’



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Adý Batasýca
Ýletiþim
Diye Diye - 2019
Üç Yavru - "Bölüm"
... Dün...
... Çaðrý...
... O...
Onarým
Pastýrma Yazý
Onarým

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ben... [Þiir]
Unutma [Þiir]
Hayvanlarým [Þiir]
Kedi... [Þiir]
Dilek [Þiir]
The Day Of Solar Eclipse [Þiir]
Parmak [Þiir]
Gül... [Þiir]
Zorba [Þiir]
The Forbidden Apple [Þiir]


seçkin gündüz kimdir?

Yazarlar ansiklopedisi-2001 Encyclopedia of Turkish Authors-2004 Türkiye Edebiyatçýlar ve Kültür Adamlarý Ansiklopedisi-2006

Etkilendiði Yazarlar:
Yýldýzlarý Beklerken adlý ilk öyküsü Çaðrý dergisinde yer almýþtý. Diðer ürünleri Türk Dili ,Çaðdaþ Türk Dili , Damar , Ýnsancýl ,Varlýk , Yazýt , Dil Dergisi , Abece , Üçüncü Öyküler ,Gýrgýr , Bay ( Yugoslavya ) , Þafak ( Yunanistan ) , Kafdaðý


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © seçkin gündüz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.