Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Gel uzan yanıma sarılalım bir ölümlük Düzeltme saçlarını dağınık kalsın Tütün koksun dudakların elerin kadar Bildiğim en güzel masalları çıkardım çocukluğumun tozlu sandığından Dizlerime yasla başını anlatayım usul usul Sen uyurmuş gibi yap ama uyuma Yollar bizden daha güçlü kabul et artık Harab etme kendini boğulsanda hasretten Düşemediğin için yollarıma Bilirsin her hikayenin bir kaybedeni birde kazananı olduğunu Bizim hikayemizde bizden başka herkes kazandı Kaybedeni oynamaktır kaderimiz Şehirler boyu namlulara sürülen bütün kurşunlar bizim için... Hasretlik zor derlerdi inanmazdım Düşeli bu derde nelere heves ettim bir bilsen Şiir diziyorum gecelerde, ak gerdanına sayfaların Uzun uzun yazıyorum yüreğimi sınayan sevdayı Unutmazsam not düşüyorum altlarına "Ceylan'ıma" Herkes bilsin istiyorum seni Gözlerinin boğulduğum derinliğini Ellerinin maharetini, güzelliğini Saçlarından çaldığını gecenin karasını Ağzını her açışında sesinden dökülen incileri Sevdamızı, hasretimizi İçimin nasıl kızıma yangınlandığını Bilsinler istiyorum işte... Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Bu yaşlı şehre öğretiyorum sensizliğe nasıl tahammül edeceğini Bir şehri mühürledi gözlerin Tüm kapılarına zincir diye kirpiklerini vurdum Kilit üstüne kilit zincir üstüne zincir... Bundan mıdır acaba sana gelemeyişim? Geceydi, sen uyuyordun, usulca kalkıp yanından Ruhumu Palandöken'e gömdüm Buzdan dudakları büzülüp acıyla selamladı bizi Eğildi önümüzde ayak bastığımız diğer şehirler gibi Bahar nasılda erken geldi diyordu limon satan genç Bir ara söyle, bizdendi.... Sevinmelisin Bir dikili ağacımız yoksa da şu dünyada Özlemimizle halleşmiş şehirler bırakacağız ardımızda Olur ya ayırırsa kader bir gün bizimde ellerimizi Hani nemli gözlerle ve tebessümle izleyemediğimiz Türk filimlerin de olduğu gibi Ayrı ayrı her adımladığımızda Şehirlerimizin caddelerini Titreyecekler ışığa koşan pervaneler gibi Kaç gün oldu sesini duymayalı Kaç gündür tenine hasret saçlarım Kaç gündür gözlerim arıyor toprağımı Saymıyorum artık unuttum tüm takvimleri Sahi nasıl bakardı senin gözlerin Kırmızı kazağın var mıydı? Sever miydin limonu bol şehriye çorbasını? Çayı, sigarayı Bıraktığım gibimi duruyor eşyalar evimizde Hoşgör Senden daha iyi bilidiğim için sensizliği Kopup bağrından, bu şehre döndüğümde kıştı Kardan adamlara havuçtan burunlar takıyordu çocuklar Baktım bu gün bahçeme Eriğim çiçeğe durmuş nazlı gelin edasıyla Kış gitmiş bahar dayanmış kapılara Ve Cemreler dayanamayıp suskunluğunun kahrına Düşmüşler birer birer sevdiğim Havaya suya toprağa....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BURCU İNCESU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |