Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
BİR BİLETİN YOLCULUĞU Zaman: Sabah 07: 30 suları, işe gidiş saati. Yer: Ülkenin herhangi bir yerinde, herhangi bir hatta gidip gelen, herhangi bir otobüs İlk duraktan binenler için sorun yok, zaten boş otobüs. Dördüncü durağa gelindiğinde, hele de işlek bir hatta ise, oturacak yerler dolar, ayaktakiler için samimiyet artar, öyle ki akraba bile olunabilir(!) İnsanlar önde yığılmaya başlar. Şoförün “İlerleyelim!” sözü işitilir. İki durak daha geçilince önden binmesi gerekenler sığamadığı için, orta kapıdan, arkadan sıyrılmalar başlar. İnsanlar itiş kakış otobüse binmeye çalışır, birbirlerini iterek kendilerine yer açar. Ön kapının kapanması hayli zorlaşır. Kutuya zorla sokulan pamuk gibi birbirine yapışır hacim kaplamasın diye nefes bile almazlar bir süre. Diğer durağa kadar tamam; orada tekrar nefes tutmalar, zorla itelemeler, merdivenden çıkmak için durakta yarışlar...Binemeyenlerin yenilginin burukluğuyla savurduğu küfürler. İlk binen “Kardeşim arka bomboş” der “ilerlesene”diye ilave eder. Biraz ilerde kendine rahat bir mekan bulunca, bu sözünü unutur , yerinden kıpırdamaz: Öyle ya burası iyidir, ilerlemeye ne gerek var, kapıya yakındır inmesi kolay, hem daha sıkış pıkış olacağına... Önden bir şekilde sıkışamayacağını kestiren uyanığın biri arka kapıdan giriyor. Şoförün sesini duymakta gecikmiyor: -Bilet! Şakaklarında aklar bulunan, kumral, kirli sakallı adam, sigara kokulu ağzını açarak”haha”diyor. Uykusu henüz açılmamış ,gözlerinin altı torbalı. Şişkin gözkapakları kahverengi gözünü açıp kaparken, sağ elini kot pantolonunun arka cebine atıyor. Eski siyah bir cüzdan çıkarıyor. Diğer kolunu kapının yanındaki direğe dolayarak dengesini sağlıyor. Hoş, bıraksa da düşmez ya, ancak çarpar insanlara, çünkü düşecek kadar boş alan yok. Cüzdandan bileti çıkarıp öndeki adama uzatıyor. Hiçbir şey söylemiyor ama öndeki bunun ne demek olduğunu biliyor. Bileti alıyor, o da öndeki kadına uzatıyor. Bu olay domino taşları gibi ilerliyor. Kadın başka bir adama uzatıyor. Adam oralı olmuyor, kadın sertçe omzuna vuruyor. ”Niye almıyorsun” der gibi sinirle adama bakıyor, elindeki bileti sallıyor. Adam boş gözlerle kadına bakıp bileti alıyor, sanki almak zorundaymış gibi. Orangutan yavaşlığında ve bıkkınlığında öndeki adama iletiyor. Zincirin halkaları birbirine takılıyor, aradaki bozuk halka hoş görülmüyor. Biletin sahibi artık hülyalara dalmış, kendinden giden bileti unutmuştur. Nasıl olsa insanlar onu şoföre ulaştıracaktır. Alışagelmiş bu sözsüz oyunu insanlar otomatik olarak sürdürecektir. Biri elini uzatmayacak olsa beriki ısrarla uzatır, olmazsa omzuna sertçe vurur. Dolmuşta da önde gidenin vay haline. Bütün paralar onun elinden geçip şoföre ulaşır.Almama durumu olamaz. En iyisi dolmuşta arkada oturmak o zaman sorun kalmaz. Siz öndekine uzatırsınız sonra uyuklamak, hayal kurmak, kitap okumak serbest. Önde oturan zavallı dolmuştan inene kadar fabrikada çalışan işçi gibi arkadan öne, önden arkaya devinir durur. Bozuk paraları düşürmemeye çalışır, düşürürse arayacak olan da odur. Yolcunun gideceği yeri söyler, bazan tekrarlar. Bütün bu emeklerinin karşılığında çoğunlukla kuru bir teşekkür bile almaz. Otobüste de o ince pembe kağıt öne gidene kadar yetmiş kişinin parmaklarını yalar. İnsanlar can hıraş bileti şoföre yetiştirmeye çalışır. Can kurtarmış gibi bir de ciddiyetle yaparlar bunu, kimsenin garibine gitmez. Arkadan binene ses etmezler, şoförün ıkış tıkış yolcu almasına ses etmezler, belediyeye bu durumdan ötürü söylenir ama ses etmezler, eğer bileti alıp öne iletmeyen olursa ses ederler. Dört çarpı iki santimlik dikdörtgen kağıt parçası törenle öne iletiliyor. Kısa boylu şişmanca bir adam burnunu karıştırıyorken nerdeyse gözüne sokulan bileti burnundan çıkardığı parmağıyla alıp yana iletiyor. Burnunu karıştırmaya devam ediyor. Öndeki kadın dikkat etmeksizin kenarına burun pisliği bulaşmış bileti alıyor ve öne geçiriyor. Bu görüntü elim sende oynayan çocukları anımsatıyor. Kokular, sümükler, terler birbirine karışıyor. Arkadan binen yolcu bileti çoktan unutmuş uzun, sarı yüzünü cama yaslıyor. Dışarıda hava soğuk, sonbaharın son günleri yaşanıyor. Serpiştirmeye başlayan yağmur şimdi iyiden iyiye yağıyor. Bu havada dışarıda beklemektense sıkış pıkış da olsa otobüse binmenin rahatlığı var. Uzun , ince, kamburca , orta yaşlı bir adam dalgınlıkla uzattığı elini bilete isabet ettiremiyor. Bilet havada süzülüp usulca yere iniyor. Gençten bir kadın hamle yapıp almaya çalışıyor. İstop oynayan çocukların topu yere düşürmeme telaşıyla uzanırken, bilet kadının parmak uçlarından aldığı hızın etkisiyle fa -sollü bir hareket yapıp yere süzülüyor.Yaşlı bir kadın oturduğu yerden titrek elini uzatıyor, o da ıskalıyor. Yolcular seferber olup ellerinden kaçan bileti yakalama telaşında. ”Ben yakalayacağım” dercesine yarış kokusu hissedilir bir kahramanlıkla kendilerini öne atıyorlar.Uykular açılmış,insanlar bileti takip ediyor. Arenada matadorla boğanın güreşini seyreder gibi heyecanlı bir kovalamaca seyrediliyor. Otobüsün ön kapısı insanlarla dolu, öyle ki kapı camından dışarısı görünmüyor Orta kapı önü de kalabalık ama biletin sıvışabileceği kadar bir aralık var .İnsanlar birbiri üzerinden atlamaya çalışırken, farklı yönlerde hareket ederken , bilet patinaj yaparcasına oraya buraya çarpıyor. Ellerden kurtulup orta kapının merdivenlerine ulaşacakken, bir adam ayağı ile alabileceğini düşünüp topa vurur gibi bilete vuruyor fakat o durmuyor serüvenine devam ediyor. En alt merdivendeki, ayakkabıların taşıdığı çamurlu suya daldırıyor kenarını. Bir genç heyecanla üzerine zıplıyor, ”yaşasın ben tuttum” edasıyla alıyor kenarı ıslanmış kağıdı .Yüzünde galip bir gülümseme ve zaferin coşkusuyla böbürlene böbürlene bilete bakıyor. Suya değen kenar acıyla ayrılıyor. Bir kenarı ıslaklıktan yırtılmış bilet gencin elinde biraz soluk alıyor. İnsanlar gence hayranlıkla bakıyor. Kaldıkları yerden maçı sürdürüyorlar. Bu yolculuk bilete çok uzun geliyor ve mıncıklanmaktan usanıyor olsa ki,yine kendini savuruyor. Bu sefer oturan, başını pencereye yaslamış, ağzı açık uyuyan yaşlı bir kadının dudağında duruyor. Kadın irkilerek uyanıyor, bu sarsıntıyla bilet yakasından içeri giriyor. Yaşlı, buruşuk ellerini gerdanının altından göğsüne sokup bileti alıyor. Soran gözlerle bakıyor, sonra durumu idrak ediyor ve döngü kaldığı yerden sürüyor. Yaşlı kadın başını tekrar cama yaslıyor. Biletin çamurlu köşesi dudağının kenarında çikolata lekesi gibi duruyor. Pembe kağıt , nihayet şoförün yanına geldiğinde bir kenarı yırtılmış, buruşmuş, incelmiş durumda. -”Bu ne biçim bilet böyle “diyor. Zavallı bilet utanıyor, sanki o isteyerek mi bu hale geldi? Elden ele dolaşırken, kimi zaman ellerden kurtulup nefes alırken, kimi zaman çamura batarken hiç kendi isteği ile hareket etmiyordu. Soyu ağaçlara dayanan bu bilet parçasının gözyaşları da yok ki ağlasın. Atalarına ağlasın, ne hale getirildiğine ağlasın, kıymet bilmeyen insanlara ağlasın. Onun böyle işlev gören bir kağıt bilet olmasında nelerin birikimi var oysa. Sonuçta şoförün yanındaki kağıt biçerde parçalanıp un ufak olacak. İşte o zaman rahat nefes alacak, sonra tekrar doğaya dönecek. Bileti elinde tutan son kişi, makinenin bıçağına doğru elini uzatıyor. Bu sırada otobüs ani bir fren yapıyor. Bilet yerine girmiyor ama bu sefer kaçamıyor da. Gözü dönmüş adam şiddetle avcunu kapatıyor üstüne. İyice pörsümüş kağıdı makineye sokuyor .”kıırrt” sesiyle biletin yolculuğu son buluyor. Otobüs rahat bir nefes alıyor, insanlar hafifleşiyor küçük bir an katharsis yaşıyorlar. Otobüs diğer durağa gelip duruyor. Orta kapıdan biri zor zoruna girmeye çalışıyor. Tam binemiyor bedeninin yarısı içerdeyken kapı kapanıyor. Herkes “Hop şoför yavaş!” diye bağırıyor. Kapı açılıyor, adam yaka paça içeri alınıyor. Burnunu çekerek üstünü başını düzeltiyor. Zafer kazanmış edasıyla yüzünü sağa sola gösteriyor. Boş yer bulmak üzere bir iki kımıldanıyor. Aynadan bakan şoförün tanıdık sesi geçikmiyor: -Bilet!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hira Selma Kalkan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |