..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > Ahmet B.çulhacı




20 Ocak 2004
Yabancılaşma...  
mış...mış...gibi yapıyoruz

Ahmet B.çulhacı


Yaptığı işi sevmemek ama bir o kadar da doğru ve iyi yapmak..."Yabancılaşma" diyorlar bunun adına...


:BIJG:
                       Yabancılaşma...
 
 
  Adamın biri çok iyi bir piyano sanatçısıymış...Ve ünlü bir orkestrada görev yapıyormuş...Bütün bestecilerin eserlerini mükemmel bir şekilde yorumluyormuş...
  Orkestra şefinin bir şey dikkatini çekmiş: Adam işinin ustasıymış, usta olmasına ama, piyano çalarken yüzü hiç gülmüyormuş...Gülmemenin de ötesinde, inanılmaz bir acı çekme ifadesi varmış adamın yüzünde...Sanki başına kötü bir şey gelmiş, çok sevdiği birini kaybetmiş gibi...
  “Olabilir” diye düşünmüş orkestra şefi: “Belki çok özel bir sorunu vardır...”
 Ama adamın yüzündeki bu acı ve sıkıntı çeken ifade, provalar boyunca hiç geçmemiş...Orkestra şefi de bir anlam verememiş buna...Çünkü adam her eseri olağanüstü bir başarıyla icra ediyormuş...Belki konser günü neşesi yerine gelir diye düşünmüş...Düşündüğü gibi olmamış. Konser günü de adam, yüzünden düşen bin parça şeklinde çalmış besteleri...Ama o kadar ustaca çalmış ki salon alkıştan inliyormuş...
 Artık dayanamamış orkestra şefi ve yaklaşıp adamın yanına şöyle demiş:
 “Sen benim bu seçtiğim eserleri beğenmedin mi?”
 “Yoo!” demiş adam, bilakis en sevdiğim bestecileri seçmişsiniz...Bu konuda size teşekkür ederim”
 “Peki ben, başarısız bir orkestra şefi miyim?”
 “Hayır, tam tersi bence dünyanın en başarılı orkestra şefisiniz...Sizinle çalışmaktan onur duyuyorum”
 “Öyleyse nedir bu yüzündeki ifade, ne provalarda ne de konserde gülümsediğini hiç görmedim?” İşini iyi yapıyorsun, ona bir sözüm yok, ama neden bu memnuniyetsizliğin?”
 “Biliyor musunuz?” demiş adam, “Ben aslında müziği sevmiyorum!..”
 
 
  Yaptığı işi sevmemek ama bir o kadar da doğru ve iyi yapmak... ”Yabancılaşma” diyorlar bunun adına...Yalnızca işte mi?..Evlilikte, arkadaşlıkta, dostlukta, annelikte, babalıkta, evlatlıkta yani yaşamın her konumunda, her durumunda yabancılaşabiliyoruz...
  Sevmesek de seviyormuş gibi, beğenmesek de beğeniyormuş gibi, memnun olmasak da memnunmuş gibi, mutlu olmasak da mutluymuş gibi yapabiliyoruz...

  Mış, muş gibi yaşarken sancılar bassa da vazgeçmiyoruz...
  Neden peki?...Belki yalnız kalma korkusundan, çaresizlikten, özgüven eksikliğinden, belki de alışkanlıktan... Kimsenin kimseyi suçlayacak durumu yok...Hepimiz birbirimize benziyoruz...Yalnızca maskelerimizin sayısı değişiyor...”Dünya kocaman bir sahne, bizler de birer oyuncuyuz” diyen şairi haklı çıkarıyoruz...
 Oyuna öylesine kaptırıyoruz ki kendimizi, vardığımız son nokta, kendimize yabancılaşmak oluyor...
 Çok mu zor, gerçekten ne istediğimizi bilebilmek ve ona göre davranabilmek?...
 Zor, ama bir o kadar da kolay...Bunun için önce “Ben” olabilmek gerekiyor...
 Yabancılaşmamak için önce  “Ben”, sonra “Biz” olabilmek...
 
 
 
 
 
 

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Yazıyorsak, yaşıyoruz da...
Gönderen: Mehmet ŞAHİN / İzmir / Türkiye
27 Şubat 2004
Oturup bir "deneme" dener mi insan, sırf yazmak için ? Elbette, denenecek bir yazının denenmiş bir kesiti olmalı yaşamdan... Yazar da; "yabancılaşmış" olsa gerek. Bunu ifadelerin içtenliği ele veriyor. Hem kim zaman zaman yabancılaşmıyor ki; işine, çevresine hatta, aynadaki aksine ?! "Profesyonel"i olduğu alanlarda bile, insan bazen "ben ne yapıyorum, niye yapıyorum" diye sormuyor mu ? Yazıda, kaygının sanat icrasından çok anlatım üzerinde yoğunlaşması da okuru zorlanmadan konunun içine çekiyor. Son cümleye bırakılan "Ben" ve "Biz" olabilmekse, "yabancılaşma" sürecinde bir çözüm önerisinin elemanları mı, yoksa doğrudan "yabancılaşma" sürecinin aşamaları mı ? Okur olarak böyle bir hakkım var mı,bunun cevabını elbette yazar bilir, şimdi de "Ben" ve "Biz" olabilmenin kronolojik sıralaması ve "yabancılaşma"daki rollerini konu alan denemeyi bekliyorum...

:: en kötüsü
Gönderen: S.Bekar / izmir
18 Şubat 2004
Galiba en kötüsü de mış muş gibi yapmaya alışmak.Hatta mış gibi yapmayı sevmek. O zaman ne "ben" kalıyor ortada ne "biz"..Öyle saf saf dolaşıyoruz ortalıklarda..Eline sağlık arkadaşım!.

:: bunu hep yapıyorsunuz...
Gönderen: ahmet gülşahin / izmir trt
16 Şubat 2004
işte yine yaptınız herkesin kanayan ve durmak bilmeyen sızısına dokundunuz . herkes içindekiyle dışındaki birbirine ters olsun diye yarışıyor ve kimse arkasında bıraktığı idealleri ,hevesleri düşünmüyor yani herkes kendini kandırıyor. biz bile ama mevlananın dediği gibi " ne kadar bilirsen bil ve ne kadar anlatırsan anlat , senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır " zaten siz de dediniz alışmışız... yazınız için de tebrik ederim...ahmet gülşahin

:: Teşekkürler..
Gönderen: resat / antalya
12 Şubat 2004
Sevmesek de seviyormuş gibi, beğenmesek de beğeniyormuş gibi, memnun olmasak da memnunmuş gibi, mutlu olmasak da mutluymuş gibi yapabiliyoruz... ne kadar güzel bir tahlildir bu ... bunları yapmama(mız)k dileğiyle. sevgimle...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bırakıp Gitmelere Dayanamıyorum...
Kütüphane Günlerim...
Su ve Rüzgâr...
Gökkuşağının Ucunu Bulmak...
Nerede O Eski Ramazanlar...
Çözülüyorum, Haberiniz Olsun!..
Affettim Seni...
Şimdiki Çocuklar Harika...
Farkında Olup, Farklı Olabilmek...
İtiraf...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İsyanım Kendime... [Şiir]
Neyinim Ben, Kendim?.. [Şiir]
Gitme Desem... [Şiir]
Dörtlükler... [Şiir]
Ben Bugün İzinliyim Anne... [Şiir]
Biliyorum... [Şiir]
Hüzün... [Şiir]
Bay Casper... [Öykü]
Suskunluğum: Baş Kaldırış... [Öykü]
Sözde Sevgi... [Eleştiri]


Ahmet B.çulhacı kimdir?

Çokça okur, zaman zaman da yazarım. . . Yazdıklarım beni anlatsa da sizin yaşadıklarınıza benzer. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Sabahattin Ali, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay...


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ahmet B.çulhacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.