Fırtınalar insanın denizi sevmesine engel olamaz. -Maurois |
|
||||||||||
|
Oysa ne duyarsız biriydim ben bu konuda... O kavak yellerinin estiği, delişmen çağlarımda... Alıp başımı gitmek isterdim bir yerlere... Bedenim gitmese, ruhum dolaşırdı diyar diyar. Olmadı, düşlerim kanatlanıp uçardı... Bütün şehirler, bütün ülkeler benimdi sanki... Özgür olabilmem için, kendimi bulabilmem için gitmem gerekti... Ve neredeyse, bugüne kadar yaşadığım ömrün yarısı gitmelerle geçti... Uğurlanan hep ben oldum... Ardından mendil sallanan, gözyaşı dökülen... "Güle güle git, güle güle gel!.." denilen. Annem, gitmeme yarım saat kala hazırlardı bir kova suyu ardımdan dökmek için... Onu kapının önüne koymadan içi rahat etmezdi... Mutlaka ama mutlaka yerine getirilmesi gereken bir törendi bu O'nun için... Son saniyesine kadar koşuşturur: "Bir şey unutmadın ya?.. Bak, paran bitmeye yakın bizi aramayı ihmal etme. Sonra zor durumda kalırsın..." diye sıkı sıkı tembih ederdi... Babam da, annem de vedalaşırken boynuma sarılır, uzun uzun koklarlardı beni. Kokum ben gelinceye kadar hep burunlarında kalırdı... Elimde yalnızca küçük bir valizim olsun isterdim her gidişlerde...Ama ne mümkün!.. Ağır ağır koliler taşıdım. Herbiri annemin kendi elleriyle hazırladığı ağır ağır koliler... Neler yoktu ki içlerinde: Pastalar, börekler, reçeller, kuru yemişler, haberim olmadan alınmış giysiler, örülmüş kazaklar... Oflaya puflaya, kıza kıza, söylene söylene taşırdım onları... Ne gerek vardı bütün bunlara... Hem ben başımın çaresine bakabilirdim!.. Artık bir yetişkindim... Düşünmesinler beni bu kadar, merak da etmesinler!.. Ama onlar vaz geçmediler... Ne öğrenciliğim süresince, ne işe başladığım zaman...Hep düşündüler, merak ettiler: Aç mıyım, açıkta mıyım, param var mı, sağlığım yerinde mi? Gidişlerimde hüzne boğulan ev, dönüşlerimde şenlenirdi... Haber vermesem bile, annem geldiğimi anlardı. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama anlardı. Bir gün bile kapıyı çaldırmadı bana... Hep pencerenin önünde beni beklerken buldum O'nu... Gelmiştim ya artık, en sevdiğim yemekler pişirilir, bir dediğim iki edilmezdi... Edilmezdi ama, bedenime bile dar gelen ruhum, doğduğum şehre sığmazdı bir süre sonra... Gitmeyi özlerdim. Özgür olmayı. Kendimle baş başa kalmayı... Ve arkamda öylece bırakıp giderdim onları... Bilirdim ki onlar hiçbir yere gitmeyecekler ve hep beni bekleyecekler... GİTMEK BENİM HAKKIMDI KALMAKSA ONLARIN... Ama öyle olmadı!.. Ansızın sessizce, ardı sıra gittiler dönülmez bir yolculuğa... Haber bile vermediler bana!.. Bilsem uzun uzun koklamaz mıydım onları?... Dönüşleri gidişlerden çok özlemez miydim?... Bilemedim işte!.. GİTMELERE DAYANAMIYORUM ARTIK... YOLCU ETMELERE... VEDALARA... HER GİDENİN BENDEN BİR ŞEYLER ALIP GİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM... Ahmet B.çulhacı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet B.çulhacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |