..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Aşk eski bir masaldır ama her zaman yepyenidir. -Heine
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Serpil Başol




2 Mayıs 2004
Bir Ayrılık Sahnesi...  
Serpil Başol
‘Seni seviyorum’ bile diyememişti. İçinde yitmek istediği gözlerdeki bakışlar yakmıştı onu...


:BFGA:


Yarısına yakın açık kapının, iç tarafında kadın, tam karşısında, eşikte ise adam duruyordu. Acıtıcı bir rüzgar esti. Adamdan mı, doğandan mı estiği fark edilemeyen rüzgardan, kadın hareketsizce savruldu. Ama gözlerindeki donukluk hiç etkilenmedi acıtıcı rüzgardan.

Adam, kadının donuk bakışlarında tutuklu bakışlarını ayırmadan omuzlarından tuttu ve kendine çekti kadını. Bir nefes uzaklığındayken bedenleri, bir rüzgar kadar yakıcıydı gerçekleri. Sıklaşan nefesler, tutunacak yer bulmaktan uzaklaşmıştı. Savrulmuştu her bir şey acıtıcı rüzgarla!..

Cehennem gibi yakıyordu kadının koyu kahverengi gözlerindeki bakış. Ateş saçıyordu gözlerinden. Aşk ve öfke omuz omuzaydı bakışlarda!..

kadının gözlerinde tutuklu bakışlarıyla, yutkundu adam. Kelimeleri de yuttu. İstiyordu ama konuşamıyordu. Sadece ‘seni seviyorum’ demek istedi ama diyemedi. O anda öpmek istedi kadını. Konuşamayan dudaklarına yeni bir görev yüklemek istedi. Ama yapmadı yapamadı. Çünkü, cehennem ateşi bakışlar daha da alevleniyordu kadının gözlerinde. Cesaret yutucu bakışlar baktığı yeri eritiyor, yakıyordu sanki. Erimişti adam da, o bakışlarda!.. Acıtıcı rüzgar, yakıcı bakışlara dönüşmüştü.

İkisi de kırpmıyordu gözlerini ve kıpırdatmıyorlardı bedenlerini. Bakışlardaki donukluğa bedenler de katılmış gibiydi!..

Neydi onları bu noktaya getiren?.. Neydi söylenemeyen?.. Niçin yitmişti sonsuzlukta kelimeler?.. Hiç çalışılmamış, ‘Bir Ayrılık Sahnesi’nin senaryosunu kim tutuşturmuştu gözlerine?..

Adam, alt dudağını ısırdı, üst dişleriyle, kanatmadan!.. Mağrurdu kadının bakışları, “hem de kendimden bile fazla” diyordu bakışlarıyla!..

Rüzgar fırtına olarak geri döndü. Delmeden esti geçti, içlerinden. Fırtınayla beraber geçen bir şeyler daha vardı. Söylenemeyende gizli ama tanımlı bir şeyler!..

“Sana mutluluklar dilerim” dedi, kadın. Gözleri hala adamın gözlerinde, bakışları ise donukluğunun doruğundayken, “burada bulunman için bir sebep yok” dedi.

Adam, suçlu suskunluğunda yitti. Yıkıldı devrilmeden!.. Bir tek kelime bile konuşamamıştı. Çünkü buna, ne cesareti ne de gücü vardı. “hakkın da yok” diye ekledi kadın bakışlarıyla. Son bir güçsüzlük gösterisi daha; sıktı ellerindeki omuzları adam. Parmakları bırakmamakta kararlıydı kadını. Kadın, “haklıyım, bırak beni” dedi, cehennem ateşli bakışlarla.

Adam daha da bir çekti kadını kendine. Cehennem gibi yakan gözlere baktı. Öfke, hala çok güçlüydü o gözlerde. Aşk ve öfke!.. Hangisi daha güçlüydü o an?.. Hangisi hangisini körüklüyordu?.. Çözmeye çalışıyordu Adam. “Ne fark eder ki” dedi, bakışlar.

Hala, L şeklinde açık duran kapıdaydılar. Hafiflemiş de olsa rüzgar esiyordu. Hâlâ savruluyorlardı, sarsılmadan. Ve Adam çok istediği halde, hala öpememişti kadını.

“Dursaydı dünya. Zaman da donsaydı onunla. Tam bu sahne de işte. ‘Bir Ayrılık Sahnesi’nin hayat bölümünde donsalardı perde inmeden, sonsuza dek. Ve sonsuzluk sürseydi sonuna kadar” diyordu, adam içinden. “Bu kadar yakınken, dursaydı, donsaydı her bir şey!..”

Kadın, kararlılığını kuvvetiyle birleştirmişti. Dirençliydi. Bitirecekti bu sahneyi, perdeyi indirecekti ardından!.. “gerçekler sahnelenir” diyerek, silkeledi omzundaki elleri, kurtuldu. Bir adım geriledi ve “sana mutluluklar diliyorum” dedi, gözlerindeki donuklukla!..

Adam yine konuşamadı. Kelimeler hâlâ yittikleri yerdeydi. Hem, Ne söyleyebilirdi ki? Bitmeliydi!.. Gitmeliydi!.. Çünkü, biliyordu kadın, “gitme” demezdi. Ama o da “seni seviyorum, seninle mutlu olacağım” diyemezdi. Bedensel tutukluluğu vardı adamın, bir bedende. Bağlıydı, sonuna kadar.


Boş ellerine baktı adam istemsiz. Ardından bakışlarını kadına yöneltti. Aradığı ışıltı yerine, cehennem ateşi bakışları görünce o gözlerde, “gitmeliyim” dedi, içinden.

Donuk adımlarla yürüdü ve tahta merdivenleri indi kırılmayan adımlarla ağır ağır. Bahçe kapısına geldiğinde hissetti, “rüzgar hala savuruyor her bir şeyleri.”
Adam, kadının hâlâ kapıda olacağından emin, yavaş yavaş olduğu yerde döndü ve bakışlarını kaldırdı. Kadın yoktu baktığı yerde. Oysa, O kadar da emindi ki kadının orda olacağından.

Ama kadın da, bunu tahmin etmişti. Kuvvetiyle desteklediği kararlılıkla, adamdan önce davranıp çoktan kapatmıştı kapıyı. “zaten olması gereken de buydu” dedi gözleri, kapattığı kapıya sırtını yaslamış bir haldeyken.

Adam umutla kaldırdığı bakışlarını, yenilmişliğin acıtıcılığıyla tekrar yere doğru eğdi. Kadının bakışları yerine kapının soğuk yüzüyle karşılaşmak, yıkmıştı son kez adamı. İnanamadı gözlerine. Ama kadın yoktu işte…

Tekrar baktı hızla... Bir daha baktı... Bir daha!.. Ama kadın yoktu. Onu geri getirecek güçten yoksun bakışlar, yutuluyordu soğuk kapı tarafından. ‘Seni seviyorum’ bile diyememişti. İçinde yitmek istediği gözlerdeki bakışlar yakmıştı onu...

Tutsakken bir başka bedene, nasıl erirdi ki kadının gözlerinde zaten?.. Cehennem gibi bakmış ve cehennem ateşi gibi yakmıştı bakışlarıyla, kadın. Daha ne kadar yanabilirdi ki?..

Yenik yılgınlıkla açtı bahçe kapısını. Son kez baktı ardından kapanan kapıya. Kapının ardına yaslanmış kadını hissederek, kırıntı bile olamayacak umutla baktı... baktı... baktı!.. Başka bir bedene tutsak adamda birden sözcükler dillendi, “seni seviyordum ve hep de seveceğim” dedi.

“Sonsuza dek… Hatta sonsuzdaki sona dek”



Sevgili Orkun Levent Boya'nın düzenlemesine, teşekkürlerimle...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayal Sevgiye Sarılmak...

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bakışlarını Daldırıp Oturan Adam
Parkta...

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sen... Sevilensin Ya... [Şiir]
Bu Şiiri Sana Yazdım... [Şiir]
Son Bir Gözyaşım Kaldı! [Şiir]
Adın... Dilimin Ucunda [Şiir]
Sesin Martı Çığlıklarında [Şiir]
Sevgimdin [Şiir]
Sen Ağlama Sevgili [Şiir]
Sensiz Yarımım, Biliyorum... [Şiir]
Gece... [Şiir]
İmkânsız Şiir [Şiir]


Serpil Başol kimdir?

Yüreğimdeki sonsuz sevgilerimi , özlemlerimi, mutluluklarımı, hayallerimi, hayalkırıklıklarımı, kısaca yaşamımı kelimelerimle dillendirirken yanımda birilerinin olmasını istedim. . . İstedim ki bu birileri, okuduklarında kendilerini bulsun. . . Ve yaşamı bir şekilde paylaşalım. . . İstediğim , dostluk ve hoşgörü ile dolu bir paylaşım. . . Başka ne isteyebilirim ki?

Etkilendiği Yazarlar:
Genelde çeşitli yazarları okumayı severim... Klasiklerden Dostoyovski en sevdiğim yazardır... Günümüz yazarlarından ise A. Hamdi Tanpınar, Ahmet Arif, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf ve aklıma şuan isimleri gelmeyen daha pek çok şair ve yazarı okumayı severim.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Serpil Başol, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.