Biliyor musunuz...? Aslında biz Donkişot gibi hayatın yel değirmenine anlamsız ca karşı koymaya çalışıyoruz. Bu gece kararımı bir kez daha verdim ki ne sen,ne de ben bu hayatı, yaşamı değiştiremeyiz. Yapabileceğimiz tek ve en güzel şey, yaşamın verdiği tüm olumsuz lara karşı Pollyana olmak olurdu her halde. Neden böyle anlamsızca yazıp- çizdiğimi bende bilmiyorum aslında. Bu gece sanki bir dalım kırık. Penceremi açıp, gecenin bu saatinde haykırmak geliyor içimden. Bir şeyler söylemek adına değil, sadece ve sadece bağırmış olmak ve bu gece yüreğimi sıkıştığı o dapdaracık odadan kurtarmak için. Birileri duyar mı? Bilmiyorum. Ya da ne fark eder ki duysalarda, benim ne demek istediğimi çığlığımın içinden bulabilirler mi? Bizde yapmamış mıyızdır sanki bunu? İlk çığlık atan ben olmayacağımdır eminim bu gece. Daha önce eminim başkaları da olmuştur. Ve yakaladıkları tek şey NEDEN? sorusu olmuştur. HAYIR! ben cevap vermek istemiyorum bu gece. Ben, ben söylemeden, onlar sormadan beni anlayacak bir dost istiyorum bu gece. Odamdayım ve her zaman ki gibi burası çok soğuk. Yüreğim öyle küçüldü, öyle küçüldü ki, bedenimde bir yerler de kaybolup yok oldu sanki önce. Sonra büyüdü, büyüdü ve içime sığmaz oldu. Acaba soğuk mu buna sebep? Yok yok değil. Sadece bu gece yüreğimin kafası karma karışık, ne yapması gerektiğini, ne düşünmesi gerektiğini bilmiyor. Aslında biliyor ve söylüyor
" Gerçeklerden kaçamayız" Bu hayat böyle zalim oldukça, bu beden böyle güçsüz kaldıkça, bu yürek böyle çaresizce boyun büktükçe bu keşmekeş, bu süregeliş, bu banal gidiş değişmez. Ha bunları neden anlatıyorum şimdi bilmiyorum. Demiştim ya, bazen düşünmekte istemiyorum. Sadece ve sadece anlatmak istediğim için yazdım demek öyle hoşuma gidiyor ki anlatamam. Sadece bu gece önümden kaldırdığım o duvarların hayali tekrar belirdi, belki de korkuyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum. BİLMEK İSTEMİYOR OLUŞU KABULLENMEK İSTİYORUM!