..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Destan > Hidayet Ersin




1 Aralık 2004
Sinoptik Şiir  
Tüm "MIRÇ"lara ve istanbul'a mohikanlar gibi tapanlara

Hidayet Ersin



:BGDH:
Sinoptik Şiir
-Dış, sabah, yaz başı-

İstanbul

Yetmişli yıllardan bir sahne
ile başlamalı
herşey.
Mesela paldır küldür
Ve görüntünün bir kenarında
Çerçevede
Üstte sağda köşede
Sarayı Osmanlının
İspanyol paçalardan
Apartman topuklardan
Frukolardan
Birkaç enstantane
Schweppes reklamı da kullanılabilir
Bir malzeme.

-Dış, sabah,yakın plan-

Mustafa

Benim adamımsa
Adımları ne kadar kararlıysa
Bakışları o kadar bulanık
Favorileri uzun, bektaşi bıyık
Bir hana dalmalı
Ve amacı
Malatya’ya ayakkabı siparişlerini
Yollamak olmalı
Aklında mahalle komitesindeki
Tartışma.

-İç, han odası-

Tacir

İzbe, loş bir odada
Yılların taciriyle
Konuşmadan tartışmalı bakışları
Ve tacir
Tüm elbiselerinin altında
Gıpta ile
Gençliğini karşılıksız
Feda eden bu adamı
-diyelim ki adı Mustafa-
İzliyor olsun aslında,
Onu uyarmak
Yanlış anlamazsa
Doğruyu söylemek
İstiyor olsun.
Aynı zamanda
Kendisinin de pek emin olmadığı
Olmasa da inandığı
İnandıkça bağlandığı
Onu
Bu izbe ve loş odaya
Hapseden
Aynı şenliksiz eve
Ve caddeye
İnsanlara
Mahkum eden
‘Yarabbi sen bilirsin’ dedikçe
Yarabbi’nin bu durumda olmasından
Hiçbir sorumluluğu bulunmadığını hissettiren
Doğruyu.
Her şeye rağmen
Mustafa’ya en son verdiğinden
En az yüzde beş
Fazlasına
Satış yapmasını
Engellemeyen
Doğruyu.

-Dış, öğle-

Hamal

Mustafa
Kendini dar atmalı han kapısına
Bugün de kurtulduk
Doğrudan
Diye düşünürken
Malları yükleyen hamal arkada
O önde
Düşmeli yollara.
İstanbul
Ona
İkide bir
Omuz vurup geçerken
Bir el
Tutmalı kolundan
Eski bir dost,
mahalleden bir arkadaş,
…komiteden?
Hayır
Hiç biri
Elin sahibi onu birine
Benzetmiş olabilir belki
Yorgundur elin sahibi
Eskimiş bir yüzü vardır
Ama yaşlı değil.
Unutur
Beş altı adım sonra
Mustafa, unutur adamı
Aklında kalan eldir
Daha önce böyle eller görmüştür
Hatırlamaya çalışırken
Sokak biter
Hamal yorulur.
Hamala
Nerelisin dememek için
Sanki dilini ısırır.
Bir dikişte limonatayı
Mideye indirir
Hamal
Ağırdan almaktadır
Caddeye çıksalar da
Daha yolları vardır.
Mustafa
Yükün bir kısmını taşımaktan
Zor alıkoyar kendini
‘Bırak’ diye yürür üstüne devrimciliğinin
radikal burjuvalığı
‘Aslolan tarafsız akıl’ dese de
Ahkamkeşlerden biri
Kimse peşine düşmez tarafsız aklın.
Hamal ardı sıra
Malı taşımaktadır.
Güneş
Zebella gibi başlarına
Dikilmiş
İstanbul’u gevşetmektedir.

-İç, han odası, flashback-

Rüstem

‘Bu öğleden sonra dışarı çıkılmaz’
diyecektir ortağı Rüstem
‘Cıvıl cıvıl bir tazeyle odaya kapanmalı’
Belki
Üst kattaki kauçukçunun
Sekreteri
Bu öğleden sonra
İşe
Bir saat geç gelecektir.
Rüstem’in izlerini silmek için de
Kendini
Durmadan
Fondötenleyecektir.
Ve akşam da
Kocasını
Yatakta
Hikaye bu ya
İtekleyecektir.

-Dış, öğle-

Mustafa
Ardında hamal
Bir korsan mitingin yanından geçecektir
Bu faşizm kahrolmayacak
Galiba
Kahredecektir.
Mustafa
Bu Haziran sıcağında
Konformizmin batağında
İhanet ederken
Bulur kendini inançlarına.
Artık
Hamal da
O da yorulmuştur.
Neresinden tutsa
Kirlenecektir
Bıraksa
Olmayacak
Bu İstanbul asla yakasından düşmeyecek
Devrimci burjuva Mustafa
Asla diz çökmeyecek
Çökmemeli
Çökemez…
En çok
Çökertmeden çıktım da Halilim
Türküsünden nefret eder.
En çok
Zeliha’yı sever
En az
Rakı içer.
Bu hamal
Bu tembellikle
Zor ekmek yer
Serde devrimcilik olmasa
Mustafa
Belki de küfreder.



Yoksa devrimcilik
Vicdan denilen
Romantizm ve ahlaklılığın
Diğer adımıdır?

O zaman
Nasıl açıklamalı
Rüstem’in
Penthouse’larına
Bakmasını,
Banyo yaparken
Zeliha’yı, yengesi Selma’yı
Düşlemesini
Annesinin
“ikide bir banyo yapmak da ne?”
sorusuna
hava kirliliğinden dem vurup
Omo reklamında oynar gibi
“beyazlar daha beyaz!”
demesinin
neresindeydi
devrimcilik?
Yıkılası İstanbul
Dedikleri bu şehre
Nedendi
Bu
Açıklanamaz
Bağlılık?
Başları her sıkıştığında
Polisten kaçarken
Duvarlara yazarken
Pankartları asarken
İnönü kuyruğunda beklerken
O;
Fikret’in şanlı orospusu
İstanbul
Nasıl da
Kucak açardı
Çocuklarına.
Zengin fakir ayırt etmez
Goşisti, faşisti
Bir kuytu bulur
Saklardı
İçine.

Mustafa’nın derinleşen çizgileri
Kaybolur
Hamalın adımları hızlanır
Fonda
Bir Gencebay şarkısı duyulur
Sirkeci
İlhanca demek gerekirse
Asitlenmiş iyot maviliği içinde belirir.
Mustafa bir turist kızın
Bacakları arasında
Bakışlarını unutur.
Eli olmayan bir dilenci
Onu
Allah’ın kazadan korumasını
Diler
Mustafa
Dört bir yandan ezan sesleri arasında
Çok gün görmüş iş hanının
Bodrumundaki deposuna
Girer.

-İç, han odası-

Zeliha

Zeliha
Ordadır.
Ürkek bir güvercin gibi
Yaşama küs başlamış
Öyle de bitirecek.
Mustafa
Ona onu sevdiğini
Asla söyleyemeyecek
Bu duvarlar
Bu masa, sandalye
Ajandası
Ve bilcümle gereksiz
Kim ve ne varsa bilecek
Ama
Zeliha
Zeliş
Bilemeyecek.
Mustafa
Yüzündeki aydınlanmayı
Derhal silecek
Hamalın parasını verip
çok da umursamadan
Zeliş ile ilgilenecek.
“Ağbimi içeri almışlar!” diyeceğini
Ne bilsin
Kendi dertlerinin mutasarrıfı
Küçük burjuva
Mustafa.
Üstüne
Bir de hamal
Namaz kılmak için yer istesin.
Temiz bir yer.
Kalmadı ki.
Kızın derdi ağbisi,
Mustafa’nın
Hamal’ın ki
Başka.
Kimlerdendi bu kızın ağbisi ya?
Bir de işin bu yönü var ya…
Ulan hamal
Git arkada
Kıl namazını
Kirli her yer
Hepimiz, kirliyiz.
Kirli bir dünya
Oldu bu dünya
Devrimciler ahlaksız
Namazlar yararsız
Aşklar anlamsız
Anlıyor musun hamal?
Sen bile
Tüm saflığına rağmen
Kirlisin biraz.
Yaşam umarsız
Kayıp gidiyor parmaklarımızın
Arasından
Faydasız
Olduğunu bile bile
İnat işte
Koşup duruyoruz ardından.

-Yakın plan-

Konuşmadan oturuyor
Mustafa ile Zeliha
Bu karede
Yavaşça uzanıyor
Elleri
Dokunuyor,
Tutuyor,
Sarıyor,
Sımsıkı birleşiyor.
Mustafa kapıyı kapıyor
Zeliha’yı ayağa kaldırıyor
Yarı ötük
Baş örtüsünü açıyor.
Basma entariyi
Topluyor.


Elleri
Zeliha’nın güneşe çıkarılmamış
Baldırlarında
Kalçalarında
Zeliha
Alt dudağını ısırıyor gibi
Başını
Mustafa’nın göğsüne
Yaslıyor
“Yapmamalıyız” diyor
Mustafa
“Ama seni seviyorum” diyemiyor
Dese
Bir anlığına durabilir
Galata köprüsünde akıp giden
Trafik yılanı
Boğaz Köprüsü’ndeki gişeler
Şehir Hatları vapuru
Dilencinin koptuğu yerden eli
Büyüyebilir
Bir kadın hayır diyebilir.
Dese
Bu devrimci olmadığının itirafıdır!
İşte
Mustafa bunu biliyor
Zeliha da
Hapisteki kocası gibi
Mustafa da
Yapıyor
Ancak “yaptım” diyemiyor.
Her erkek gibi
Bir yalanı
Ustaca yaşıyor
Yaşatıyor
Dayatıyor
Mustafa
Zeliha’nın bacaklarının arasına
Öç alırcasına dayanıyor
Zeliha
Alt dudağını ısırıyor gibi.

Rüstem’in
Kapıya vurmasıyla
Adeta uyanıyorlar
Derin bir uykudan
Derin, namuslu ve masum
Gözlerinin içine doluyor yaşam
Sabırsız, namussuz ve suçlu


Zeliha
Sendeleyerek
Kekeleyerek ayrılsın Mustafa’dan
Mustafa Rüstem’in
Bakışlarına aldırmadan
Namaz yeri için teşekkür eden
Hamala şaşırarak
Ciro edilmekten adresini şaşırmış
Çekleri
Tahsile çıksın


-İç, akşamüstü, banka şubesi-

Girdiği banka
az evvel soyulmuş olsun.
Bankacı Cevdet ile
Kahkahalara boğulsunlar
Her şeye rağmen.
Cevdet
Hep takdir ettiği Mustafa’ya
“Bizimkiler soysaydı akşam geri alırdın çekleri”
Dedikten sonra
Patlatıp kahkahayı
Çay ikram etsin
Polis telsizlerinin hırıltıları arasında.

-Dış, akşamüstü, genel İstanbul; sonra yakın plan Mustafa-

Daha diyelim ki
Abdi İpekçi öldürülmemiş
Bedrettin Cömert de.
Güneş
En kuytu köşelerine
Dahi
Uzanıyor İstanbul’un.
Mustafa’yı
Nuruosmaniye’nin avlusunun
O zamanlar
Milliyet gazetesine doğru açılan
Kapısına yakın bir yerde
Fırın sütlaç yerken
Bulalım.
Yan masadan
İpekçi kalkıyor olsun
Mustafa
Zeliha’nın ağbisini düşünsün.
“Beş para etmezin
Yol yordam bilmezin
Yaygaracı
Lümpenin biriydi”
İki masa ötede kauçukçunun
Sekreteri
Selamlaşırlar.
Ee, o zaman
Rüstem neredeydi?

-     Rüstem’le beraber değil miydin sen?
-     Hayır canım, ne münasebet.
-     …
-     Yemek yedin mi?

Füsun’du galiba adı
Bakışı
Mustafa’ya
Bu akşamüstü bir başkaydı.
Hesapları aynı bankadaydı.
Gülüştüler.
Sesler ve renklerden
Oluşan
Bulutu
Delip, elele
Beyazıt Meydanı’na çıktılar.
Yıldızsız bir otelde
Denizi gören bir oda buldular
Mustafa ile Füsun
ağza alınmaz laflarla
Ve arasıra
Yaratılmış olduklarına şükrederek
Seviştiler.
Mustafa’nın cebindeki parayı üleştiler.
Filmin sonuna
Füsun’un intihar haberi
Yetişmeyecek
Füsun’un ayrılırken
Mustafa’yı
Somururcasına öpmesine
Zaten
Mustafa da bir anlam veremeyecek.

-Dış, akşam, genel İstanbul; sonra İç, han odası, akşam-

Mustafa
Bir günde
İki apış arasına dayanmanın
Dayanılmaz şişinmesiyle
Cebinde
Tahsili imkansız
Çeklerle
Hana dönerken
Akşam
Çatılardan, oluklardan
Minareler ve araba camlarından
Sekip
Perde perde
İstanbul’un üstüne
Delikli
Siyah bir şal gibi inecek
Her delikten
Bir ışık baş verecek
Her ışıktan bir hayat
Her hayattan bir acı
Her acıya
Teorisi mükemmel
Uygulanması imkansız
Çareler
Bulunacak
Mustafa
Rüstem’in öğleden sonra
Nerede olduğuna kafa yormadan
Çekleri
Masanın üstüne koyacak
Sevgisini
Umarsız aşklarını
Hayal kırıklıklarını
Babasının tokatlarını
Cüceliklerini
Nadir adamlıklarını
Devrimciliğini
Radikal burjuvalığını
Zeliha’yı
Hınçlarını
Ve daha nesi varsa
Bırakacak masanın üstüne
Kapıyı çarpıp çıktığında
Adem bile ondan giyinik
Ve günahkar
Olacak besbelli
Tam kalbini söküp
Bırakacakken
Rüstem
Girer odaya.

-Ne oldu ulan?
-Asıl sana ne oldu? Neredeydin bu öğleden sonra?





Rüstem bozuldu.
Peki
nedir bu koku?

Tanıdık
Bir yerlerden
Bildik
Rüstem’den geldiği belli.
Sende
Bir gariplik var
Bugünlerde
Dalgın desem değilsin
Hatta
Dalga dalgasın
Dingin demem de yanlış olur
Senin gibi adamları
Tanırım
Sen sevinçlisin
Sizlerin sevinci böyle olur
Yaşamaktan mutluluk duyunca
Aptalca
Bir gülümseme yerine
Derinizin rengi değişir
Şamatacılığınız
Artacağına
Daha da sessizleşirsiniz.
Büyük kar yapan
Tüccar gibi
Zenginleştiğinizi
Fark ettirmezsiniz
Sen
Yaşadığından dolayı
Memnunsun
Bugünlerde
Bu öğleden sonra neredeydin,söyle?

Ben gidyorum
Mu
Diyor
Rüstem?
Her şeyi ama her şeyi
Beş kuruş istemeden
Sana mı bırakıyorum
Diyor
Üstelik gülüyor
Şaka mı yapıyor
Deliriyor mu?
Rüstem gidiyor!
Nereye?
Nereye gidiyorsun Rüstem?
Beş kuruş da istemiyor.
Bütün karları
Mustafa’ya bırakıyor.
Füsun?
Füsun biliyor muydu?
Füsun’a söylemiş miydi?

-Dış, henüz gece başlamamış-

Kumkapı’ya
İniyorlar.
Filmi izleyen herkes
Anlıyor içeceklerini.

Kim olsa içer.
Kolay mı
Adam onca parayı bırakıyor.
Ben bile merak içindeyim,
Halbuki bunların sonunu
En iyi ben bilmeliyim.
İddiaya girerim
Seyredenlerden bir kaçı
Sonunu tahmin etti filmin
Suçlu kim
Kalan kim,
Giden kim?
Hangisi ölecek
Hangisi seksenleri görecek
Hamal hangi partiye oy verecek
Füsun neden intihar edecek?
Bankacı Cevdet’in
Çeklerin
Zeliha’nın,
Ağbisinin
Tüm bu olup bitende payı ne
Biliyor.

-İç, hamam-

Kumkapı’da bir hamama giryorlar
Tellağın eline bırakıyorlar
Kaslarını ve sinirlerini
Rüstem
İstanbul’dan
İnsanlardan
Ticaretten bıktığını anlatıyor
Usul usul
Elinde ne varsa sattığını
Fethiye’den arsa aldığını
Yarın sabah
Anacığıyla yola çıkacağını
Mustafa
Birden kokuyu çıkarıyor
Mermi kokusu
Rüstem’den gelen koku.
Mustafa
Rüstem’in
Fedakarlığını anlıyor
Ancak
İnanamıyor
Onca zaman
Rüstem’in bunca şeyi saklamasına
Oynamasına
Mustafa kendini avuturken
Yaşamın
En çok hak edeni
Nasıl da bulup çıkardığını,
Mustafa, aynadaki görüntüsüne dalmışken
Rüstem’in yanlış veya doğru
Doğru bildiğini yaşadığını
Anlıyor.
Cüceliğinin
Namussuzluktan ve korkaklıktan
Kaynaklandığını
Ezilen her bir kası gibi
Hissediyor.

-Yakın plan Mustafa’nın yüzü-

Ağlıyor mu
Terliyor mu
Belli değil, belli olmamalı
Hamamı dolduran
Bağırmalar
Polis telsizlerinin hırıltıları
Silaha uzanmaya çalışan bir el

-Dış, gündüz, yağmur-

Seksenli yıllardan bir sahne
İle bitmeli
Her şey.
Mesela
Bir şimşekle yırtılan gökyüzü
Şangur şungur camlara inen
Yağmur tanelerini
Beyazıt meydanına yolluyor
Olmalı
Füsun ile Mustafa’nın izlediği manzarayı
Marmara’yı
Yeni yapılmış bir Kürt ve Laleli otelinin odasından
Görüntülendiğini hissettirerek
Oynayanların
Ve tüm emeği geçenlerin
İsimleri
Çıkmaya başlamalı
Perdenin altından
İstanbul’a
Yağmur yağıyor olmalı
Fonda
Sezen’in “Kavakları”.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Beni Bekleme Piyale
Ben Senin Yerinde Olsam
Tuğla
Seneye Nisan"da
Ezrael
Yolculuk
Avrupa"ya Sorular
Son Sevdiğim
Çelişki
Geçerdik

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Mustafa Kemal"in Muasır Medeniyeti [Deneme]
Sovyetler Birliği Neden Yıkıldı? [Deneme]
Ne Kalacak Geriye? [Deneme]
Alternatif Hayat Dersleri: Aysun Kayalar, Burçin Uysal [Deneme]
Fıfa U - 17… Meydan Gümbür Gümbürdenir!.. [Deneme]
Edebiyatın Sefaleti [Deneme]
Bana Bir Yalan Söyle! [Deneme]
Avrupa Birliği mi, "Muasır Medeniyet" mi? [Deneme]
Gazze Gazze Sürgün Yurdumsun [Eleştiri]
Demokrasi Güven Üstüne Kurulur [Eleştiri]


Hidayet Ersin kimdir?

İçten,içsel,ivecen,ikirciksiz,cesur bir ısrarkeş

Etkilendiği Yazarlar:
Dostoyevski, Steinbeck, Attila İlhan


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hidayet Ersin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.