İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Kendi içimizde çırpındıkça ve tartıştıkça bu gel-git ler çocuklarımızı da kucağına alıp bizlerden önce öfke ile büyütmeye devam edecek. Hiçbir şey yapmamaktan iyidir diye düşünenler var ise eğer onlarda kendi yanılgıları ile yaşayacaklar demek ki. Önce ayırmak gerek , kavga mı ediyoruz yoksa tartışıyor muyuz? Kırıcı olmak hedefinde miyiz , yoksa yapıcı bir tartışmanın önemine inandığımız için mi bir adım öne çıkıyoruz. Bizler , daha doğrusu kendini tartışıyor sanıp ta o program senin bu program benim gezenler var ya , işte onlar aslında beyinlerinin ne kadar kısır olduğunu ispatlıyorlar tüm seyretmek hatasını gösterenlere. Bir insanın bir konuda tartışması için önce kendine ait olan fikri ortaya koyması ve gelecek olan olumsuz yaklaşımları bertaraf edecek kadar bilgi ve öngörüsüne güveniyor olması gerekiyor. Başkasının fikrini , “aman her neyse bu benim ideoloji kardeşim/ din kardeşim . Demek ki fikri doğrudur ve savunulmalıdır “ tezinden yola çıkarak tartışanlara acıyorum. Onlar sadece bağrışıyorlar zaten. Savunmada ki yanlışlar aşikar. Bir de çürütme yanlışları var ki , daha vahim boyutlarda. Birinin fikrini değiştirmek için , öncelikle kendi fikrinden daha doğru bir fikirle karşısına çıkmak ve rakibin tezini çürütmek yerine; fikrini değiştirmeye, gerçeklerle gitmeye çalışmak olmalı ikna etmenin yöntemi. Bu aynı zamanda karşı tarafın tezinin de kabullenmeye hazır olmayı getiriyor tabii beraberinde. Bizler , kendimizin veya bir yandaşımızın üretmediği tüm fikirlere karşı saplantılıyız zaten. Bu yüzden ciddiye alınmıyoruz. Bu yüzden , ciddiye alındığımızı düşünerek kendimizi avutmaya çalışıyoruz. Etik kimliklerimizi en olmadık zamanlarda bile masanın ortasına oturtup , gerçek budur demenin anlamını çözememiş bir birey olarak soruyorum , neden böyle davranıyoruz. Bir kısmımız , başörtüsü olmalı ve ya olmamalı, kadın kapanmalı veya kapanmamalı diye tartışıyor hala orta yerde. Yahu , resmi kıyafeti anayasada yazılı olan bir ülkenin hangi aşırı ucu ne diye bas bas bağırıyor ki? Açığı kapalıya , kapalıyı da açığa ters düşürmekten kazandığınız nedir ? Veya yılbaşı kutlamanın bir Hristiyan geleneği olduğu ve Müslümanların katılmasının yanlış olduğunu savunanlar alıyor mikrofonu eline. Peki , neden kutlamayalım. Kimin hangi nedenle geleneği olduğundan bana ne ? Ne mutlu ki , bütün bir dünyaya böyle bir keyif vermişler ve paylaşmaktan rahatsız olmamışlar. Hz. İsa ‘yı mı tanımak istemiyorsunuz ? Size emredilmiş bir peygamberi reddederek Müslümanlığa hizmet mi ediyorsunuz? Miladi takvimi kabullenemeyip , illaki Hicri takvim diye direnmenizin sebebi de bu değil mi? Evet , miladi takvim Gregoryan ve Julian kaynaklı tabii. Yoksa , güneş yılını baz alıyor olması ile ilgili bir sorununuz zaten yok. Bir yarışma programının toplum değerleri ile çakışıyor olması problem oldu hepinize. Her zaman doğru olanı gösterirsek , yanlışı analiz etme yeteneğini nasıl kazanacağız ? İnsanoğlu , yanlışı görerek de kazanabilir doğru olanı seçme bilincini. Birisi döneri sahiplenmeden , hiç yokmuş gibi davranıyoruz. Rakı ‘ ya ev sahibi bulunmadan bizim ürettiğimiz olduğunu sanki saklıyoruz. Milli atletimiz , yasak bir ilişki yaşamadan gündeme gelemiyor. Ciddi bir başarıya imza atmış bir teknik spor adamımız , ilgi alanı futbol değil de basketbol diye takdire layık görülmüyor. Derviş ,Amerika ‘ dan geldi diye tepki topluyor. “Gidebilirim” dediğinde de “Sen kim oluyorsun” diye soranlara hesap vermek zorunda kalıyor. Kaynağı veya sebebi ne olursa olsun , biraz pozitif düşünmek neden bu kadar zor? Bir başkasına hak vermek , neden egomuzu zedeliyor ? Fikir değiştirmek , neden sadece çocukların sahip olacağı bir ayrıcalık olsun ki. Bir başkasına saygı duymak , bizde ki neyi azaltıyor? Üstelik saygı göstermeden saygı beklemek yanlışı da nereden çıktı? Önyargılı olmayı neden toplumsal bir hastalık haline getirdik ve bunun hiç farkında değiliz ? Bu kadar içine kapalı kaldıktan sonra , bir bayramımızı paylaşıyoruz diye herkesin bilmek zorunluluğunu yaratmamız ; üstelik saygı çerçevesinde , duyurmak için elden geleni yapmak dururken , bir başkasına saldırmak neden? İlk 23 Nisan’ da , “Gel , bak. Biz yıllardır bütün dünya çocuklarının bir araya geldiği bir bayramı kutluyoruz. Sende bize katıl , bizlerin neşesine ortak ol.” Demek yerine , adamı cahil ilan ediyoruz Ben bu işi hiç anlayamıyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |