İnsan bir küçük dünyadır. (Mibres Kosmos) -Demokritos |
|
||||||||||
|
Değişime oldukça kapalı olan Muhittin Bey’i asıl kahreden ne daktilonun yerini bilgisayar klavyesinin almış olması, ne mekanik hesap makinelerinin elektronik hesap makineleri tarafından tarihin derinliklerine gömülmüş olmaları, ne de cep telefonunun icadıydı. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte Doğu Almanya ve Batı Almanya’nın birleşmesi de kendisini pek ilgilendirmemiş ve rahatsız etmemişti. G-7’nin G-8 olduğundan ise çok şükür henüz haberi yoktu. Dünya haritasının depremler yoluyla değişiyor olması ve dünya üzerindeki buzul miktarının küresel ısınma sebebiyle azalıyor olması ise hiç mi hiç umrunda değildi, ne de olsa evinin sağlamlığına güveniyodu ve buzullar da İstanbul’un oldukça uzağındaydı. Yan masadaki Latif Bey’in emekli olmasıyla birlikte yerine Tamer isminde genç bir çocugun gelmesi bile onu o kadar huzursuz etmemişti, hatta hastalıklı Latif Bey’in gidişine nedense - nedenleri düşünmek pek huyu değildi- içten içe sevinmişti bile. Muhittin Bey’i asıl rahatsız eden ve çok çabalamasına rağmen yıllardır bir türlü kabullenemediği şey 2000 yılına doğru daireye müdürlerin musallat ettiği ve diğer memurlar tarafından pek bir ilgiyle karşılanan internet denen garip şeydi. Hiçbir konuda düşünmeyen Muhittin Bey internetin nasıl çalıştığı konusunda oldukça kafa yormuş ancak bir sonuca varamayınca sonunda düşünmekten vazgeçip konuyu birkaç memur arkadaşına sormuş, onların karmaşık açıklamlarından da birşey anlamayınca çareyi interneti hayatından mümkün mertebe uzak tutmakta bulmuştu. Hem bu internet denen şey öyle ahım şahım güvenilir birşey de değildi, ikide bir “internete olan bağlantınız kesildi” gibisinden sözlerle sözüm ona “kopuyor” ya da “gidiyordu.” Diğer memur arkadaşları internetten kendilerince faydalanıyor hatta “chat” diye ilginç birşey olduğundan ve bu yolla yaptıkları gizli sohbetlerden bahsediyorlardı, ancak Muhittin Bey karısından hiç hoşlanmamasına rağmen “chat” yapmayı aklından bile geçirmiyordu. “Chat” yapmamasının sebebi karısına karşı hissettiği alışkanlıkla karışık sadakat duygusu değil, ne anlama bile geldiğini bilmediği o garip kelimeye karşı duyduğu tiksintiydi. Hayatındaki tüm geceler gibi on bire on kala yatağa girdiği bir yaz gecesi sıcağın da etkisiyle olacak bir kabus görür Muhittin Bey. Rüyasında beyaz elbiseli bir peri kızı çıkar Muhittin Bey’in karşısına, kızın sırtında kanatları bile vardır hatta-Muhittin Bey sonraları karşısına çıkanın sıradan bir peri kızı değil de Cebrail Aleyhisselam olduğuna karar verir-ve aynen şöyle der Muhittin Bey’e: “Hayata olan bağlantınız kesildi, eğer yeniden bağlanmak istiyorsanız az sonra karşınızda belirecek olan ve üzerinde ‘Yeniden Bağlan’ yazan kutucuğa on saniye içerisinde sağ elinizin işaret parmağıyla dokunmanız gerekmektedir. Yeniden bağlanmak isteyip istemediğinizi düşünmeniz için yalnızca bir dakikanız bulumaktadır.” Yaşamaya karşı pek bir bağlılığı olmasa da ölmekten çok korkan ve en azından henüz ölmek istemediğini bilen Muhittin Bey’i bir telaştır alır; ölümle yaşam arasındaki ince çizgi deyip dururduk hep, demek böyle birşeymiş ölümle yaşam arasında olmak diye içinden geçirmeyi de ihmal etmez o telaş arasında. Telaşla karışık bir de bir merak sarar Muhittin Bey’i, acaba hayata yeniden bağlanma şansı ölen tüm insanlara mı veriliyor yoksa yalnız bazı “iyi” insanların mı böyle bir seçeneği var diye düşünürken önünde “Yeniden Bağlan” kutucuğu beliriverir. Kutucuğu aniden görüverince karşısında baştan ayağa bir titreme gelir Muhittin Bey’e. Kendine hakim olmaya çalışarak sağ elinin işaret parağıyla kutucuğu ürkütmemeye özen göstererek yaklaşır “Yeniden Bağlan” yazısına ve tüm gücünü toplayıp son bir gayretle basıverir kutucuğa, basar basmaz da uyanır uykusundan kan ter içerisinde. Muhittin Bey yaşadıklarının sadece bir rüyadan ibaret olduğunun ayırdına varınca önce derin bir nefes alır ve hala yaşıyor olduğu için hayatında ilk kez şükreder Allah’a. Tahmin edilebileceği gibi gördüğü o talihsiz rüyayı bir sır gibi herkesten sakladı Muhittin Bey, öyle ya internete olan düşmanlığı tüm memur arkadaşlarınca bilinen ve bu yüzden sık sık alaya alınan Muhittin Bey’in bu içerikteki bir rüyayı arkadaşlarıyla paylaşması ihtimal dahilinde bile olamazdı. İlerleyen günlerde gördüğü rüya üzerinde sık sık düşünme fırsatı bulan Muhittin Bey kendisine bunca sıkıntı veren rüyasına “İnternetin laneti” adını vermeyi uygun gördü ve artık kendisini sadece dairede değil rüyalarında bile rahat bırakmayan internet denen garip buluşu çok lüzumlu olmadıkça hayatına ve rüyalarına sokmama konusunda büyük özen gösterdi. SERAY ANIL
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SERAY ANIL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |