İçinde yer aldığım evrenin suç tohumlarını taşıyorum. Üzgün olduğum bütün sözcüklerimden belli. Delirmiş, mantığımı kaybetmiş bir yalnızlık içinde ulaşacağım yeri bilmeden yazıyorum. Yazmanın bir kandırmaca, güven duygusunu yenileme olduğunu bilerek, kutsal adına verdiğim her sözü yerine getiren güçlü belleğim saman kağıtlardan beyaz parşömenlere, ucuz tükenmez kalemlerden daktilolara, bilgisayarlara ulaşmıştır. Her şey tamamdır; kıyam ve kıyamet tasarlanabilir. Yazmanın zamanı gelmiş beklemektedir. Yazamamanın telaşı ve acısı kaybolmuştur.
Çevremdeki her şeyi sıkıcı ve yoksul bulduğum anlarda içimdeki öfke beni yine boğulacağım denize iter. Bir gün gelir ki yazdıklarımın birer taslak, bir boşalım ve yazıklanış olduğunu anlarım. Ortaya çıkanlar sanatsal kaygılardan çok utanmaz bir yüzleşmedir. İçimin karları erir o gün, tutunduğum dal kırılır. Toparlanıp gitmek isterim içimin en derin kuyusuna. Oysa geçit yoktur bütün köşe başlarını kitaplar tutmuştur. Şaşkın ne yapacağımı bilmeden beklemeye başlarım. Beni geniş, bakire yatağına alacak bir umut gelecektir elbet.