Dengeli bir rejimde yemeğin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
Onu görünce heyecandan ellerim titrer, kalbim yerinde duramazdı. Gizlice bakmaya doyamazdım. Bana değil, herşeye bakışını seyretmek isterdim. Yüzündeki her çukuru, gözlerindeki her hareyi, saçının her telini aklımda tutardım ki, gözlerimi kapattığımda olduğu gibi O’nu görebileyim. Bana dokunduğunda kanım kaynar, her yanımı ateş basardı. Yutkunamazdım bile. Sadece hayali bile beni kendimden geçirirdi. Nerede ve nasıl olduğunu hep hisseder, beni arayacağını bilir, sesinin tonunu bile tahmin edebilirdim. Sanki bir bağ vardı aramızda. Onunla olmak için herkese yalan söyleyebilir, O’nun için herşeyi yapabilirdim. O kadar güzel gelirdi ki gözüme. Tüm çevrem , O’nun son derece soğuk olduğunu düşünürdü. Bense O’nunla yaşam ısımı bulurdum.Ondan daha düzgün, daha yakışıklı, daha akıllı, daha güzel kokan başka kimse yoktu. En güzel eller, en geniş omuzlar, en anlamlı bakışlar Ondaydı. Ne giyse yakışır, ne söylese dinlenir, ne alsa beğenilirdi. Beni en güzel O severdi. İçimdeki ateş o kadar büyüktü ki, Ona seni seviyorum diyemezdim. Çünkü o laf , içimdekileri ifade etmem için çok yetersiz kalırdı. Hani demiş ya şair, kelimeler kifayetsiz, işte öyle bir şey. Yanında oturur, Onu seyreder ve içimden haykırırdım, sensin, sensin o , hayatımda olmasını istediğim tek şey. Sevgiyse evet, seni seviyorum, aşksa bu, evet deliler gibi hemde. Ama dudaklarımdan tek bir fısıltı bile çıkmazdı, çünkü çıkarsa büyü bozulurdu. Şayet deselerdi ki bana , O mu ölsün yoksa bir uçak dolusu insan mı? Tüm dünya yok olsun umrumda değil, yeterki O hayatta olsun derdim. Ailem , arkadaşlarım hepsini feda ederdim gözümü kırpmadan Onun için. O mu sen mi deselerdi, derdim ki, O’na dokunmayın, beni alın, O yeter ki yaşasın, çünkü dayanamam yokluğuna. Seni terketecek ama, yine de feda eder misin kendini ve herkesi deselerdi, derdim ki; olsun, dünyanın bir yerinde yaşıyor ya, nefes aldığını biliyorum ya bu bana yeter, feda olsun herşeyim ve ben. Başka bir kadını seçecek, yine de Onu sever misin deselerdi, severim yeterki O mutlu olsun derdim. Onun mutluluğu bana yeter. O yaşıyorsa yaşıyorum, O mutluysa mutluyum çünkü. Benimle ya da bir başkasıyla olması hiç önemli değil, var olması yeter. Yedi yıllık birlikteliğimizden sonra , beni , başka bir kadınla evlenmek üzere terk ettiğinde, sadece ve sadece Ona artık dokunamayacağım için ağladım. Onun kokusunu özlediğim için ağladım. Dudaklarına ulaşamadığım, ellerini tutamadığım için ağladım. Belki de tutsam bile artık eskisi gibi hissedemiyeceğimiz için ağladım. Belki de O’nu değil, aşkımı kaybettiğim için ağladım. Bir daha aşkı bulamayacağımı bildiğim için ağladım. O, bazılarımıza bir kez tatmak üzere verilmiş bir şans. Yeryüzünde bunu tadamamış, ama tattığını sanan milyonlarcası olduğuna eminim. Ne kadar şanslıyım ki bu duyguyu tattım . Şimdi sadece yaşadıklarımın bedelini ödüyorum. Ne kadar güzelse yaşananlar, fatura o kadar kabarık geliyor. Ama bir o kadar da, buna değerdi dedirtiyor insana. Sokakta yürürken, elele gezen çiftleri görürüm, ve derim ki içimden, acaba ne kadar aşk bu yaşadıkları? Gerçek mi? Hafif bir elektriğin bile aşk diye adlandırıldığı bir ortamda, ayıp etmiyor muyuz bu yüce duyguya? Ayrılığımızın üzerinden on koca yıl geçti. Birbirimizi hiç görmedik, konuşmadık. Ta ki geçen yıl sinemada rastlaşana kadar. Karşılıklı geldiğimizde, ne o benim kocama ne de ben onun karısına baktım. Tek yaptığımız, geçen on yılı gözlerimizin içinde aramaktı. Ben onunkilerde aradığımı buldum. İnanıyorum ki o da aynı yazıyı okudu gözlerimde. Boşa geçmemiş, tek başına yaşanmamış tüm o güzel günler dedirtti bana gözleri. Değil on yıl, yüz yıl bile yetmez unutmama dedi sanki. İşte aşk bu dedim içimden. O kadar saf ki, tek ihtiyacı olan dürüst bir yürek. Oraya yerleştiğinde ne kardeşi kıskançlık gelebiliyor yanına ne de nefret. Kin mi, yok canım, olur mu hiç! Sadece sevgi, şevkat ve sabıra yer kalıyor ondan arta kalan yerde. Ve taşındığında yanında götürmüyor hiçbirini. Bırakıyor ki, o kalp dayanabilsin aşksızlığa. Bu yaşadığım aşk mıydı sizce ? Yoksa olsa olsa hayal gücü yüksek birinin yarattığı imkansız bir duygu mu?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © zumrut sarikartal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |