Umutsuzluða düþmeyin. -Charlie Chaplin |
|
||||||||||
|
Otobüs Toroslar’ýn eteklerinden kayarken, deniz dayanýlmaz þehvetli tenini göstermeye baþlamýþtý bile. Çevresine bakýndý; diðer yolcularýn hiçbiri içeri arsýzca dalan güneþten kaçmadan dikizliyordu etrafý. Bir an tereddüt etti. Güneþ gözlüðü güneyde ne anlama geliyordu ki? Kasabada dolaþsa kara gözlüklerle, herkes onu “ turist tansiyoncu” diye çaðýrýyordu. Sanki otobüste “Lütfen dikkat! Sayýn yolcularýmýz, otobüsümüzde güneþe derin saygý duyulduðundan güneþ gözlüklerinin kullanýlmamasý rica olunur.” diye bir anons yapýlmýþtý da yolcular bu yüzden takmýyordu bu mereti. Olsundu, nasýl olsa kimse tanýmýyordu burada kendisini. Otobüs terminale gelince etrafta ne kadar çok turist olduðunu fark etti. Acaba kendisi mi daha turistti, yoksa bu onlarca yabancý mý diye düþündü. Bu uzun yolculuðun ardýndan daha önce hiç bulunmadýðý bir yere ulaþmak o kadar zor geliyordu ki, ayný otobüse atlayýp geri dönmek istedi bir süre. Etrafta hemen herkes kýsa kollular ve þortlar giymiþ ve üþümüyordu da, þu karþýsýnda duran iki ecnebi neden birbirlerine üþüyormuþçasýna sarýlmýþlardý. Bir de utanmadan herkesin ortasýnda birbirlerinin “diþlerini çekiyorlardý”. Bu tabiri Rýza’nýn kahvesinde kendisine her Allah’ýn günü Bulvar gazetesinin sayfalarýnda gezinirken tansiyon ölçtüren Hasan Bey’den duymuþtu ilk. “Olum patlatacaksýn kolumu yahu! Kararýnca her þey caným, sen adamýn tansiyonunu fýrlatmaktan baþka ne halt edersin ki zaten!” dese de Hasan Bey, bunlara aldýrmaz ve iþini yapmaya devam ederdi. Bütün gün bir bir dolaþtýðý kahveler öfke doluydu. Zarlar, pullar, taþlar, kaðýtlar hep hýþýmla atýlýr; çay bardaklarý sanki çok aðýrmýþ gibi elin bütün parmaklarýyla tutulur ve bir yudum çektikten sonra masaya þiddetle vurulur; bozuk paralar bezginlikle çok uzak mesafelerden çay tepsisine doðru fýrlatýlýr; kahvenin kapýsý küfürlerin gürültülerini süzemezdi bile. Ýþin en zor yaný tüm bu velveleye raðmen o kritik anlarý yakalamak, stetoskopla güm gümlerin kuvvetlenmeye baþladýðý ve bittiði yeri iyi saptayabilmekti. Eðer baþarmýþsa bunu, büyük þuydu; küçük þu. Bir tuzlu ayranla limonu bilirdi; bir de sarýmsaðý söylerdi reçete soranlara. Sigara dumanýndan camý sararmýþ saatine baktý. Gece karanlýðý bastýrmadan otelini bulmalýydý. “ Ötel macestosa çek!” dedi taksiciye yabancý dilini konuþturarak. … Güneþin batýþýný daha önce hep yarým saati geçmeyen bir iþmiþ gibi bilirdi. Oysa yanýldýðýný fark etmiþti kumsaldaki günlük ritüele katýlan müdavimlerinden. Ýþte bu yüzdendi belki gün batýmýný ufuktaki kýzýllýða doðru bir kuðu sessizliðinde yüzerken seyreder oluþu. Artýk güneþ izleyenleri selamlýyor; perde yavaþ yavaþ kapanýyordu. Bir an arkadan bir yerden hayatýnda duyduðu en güzel ses,ona bir þeyler mýrýldadý. Hemen sesin geldiði yöne doðru güçlükle çevirmeye çalýþtý kendini. Gözlerinin ancak ucuyla yakalayabildiði belli belirsiz yüz ifadesi, bu sesin sahibini görene dek o anda hayalinde resmettiðine çok benziyordu. Bir an yüzmeyi býrakmýþ olduðunu fark etti; þaþkýndý. Hangi dilde, nasýl bir anlama geliyordu bu duyduklarý… Anlamý kesinlikle týnýsýndaydý. Ýyi ki de anlamamýþtý belki; bu kýsa zamana sýðan seslerin kendisinde oluþturduðu anlam olasýlýklarý o kadar uzundu ki… Hayat da bu yüzden insanlarýn bilmediði bir dille yazýlmýþ olmalýydý. Bunun farkýna vardýðýnda ayaklarý dibe çoktan deðmiþti. Buðulu gözleriyle nefes almaya çalýþtý. Onlar da olmasa topuklarýndan gömülmüþ bir deniz ibiði gibiydi. Tepesinde bir karartý gördü ve uzaklaþýyordu koþar adýmlarla. O an derin bir korkuya kapýldý, fýrlattý kendini yüzeye. Kadýn sahile doðru yüzüyordu. Peþinden takip etti hýzla. Gören de yüzmeyi on gündür deðil, on yýldýr biliyor zannederdi. Sonunda bir genç adamla el ele tutuþup kayalýklara týrmandý kadýn. … Gece yastýðýna açtý gönlünü kasabadaki tek katlý evinde çok zamanlar yaptýðý gibi. Saðýna döndü, kimse dinlemedi. Bu sefer soluna döndü ve “Keþke…” dedi, “ondan kalan bir þeyim olsaydý.” Biraz sonra kulaðýnýn derinliklerinden tatlý bir sancýyla týkýrtýlar geldi. Yastýðýna Heredotos’un tarih kitaplarýna bile alamadýðý kaçamak aþklarýn ve o sesin þahidi birkaç damla Akdeniz aktý. 18/03/2006 Kastamonu
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Çaðrý Küçükyýldýz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |