"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Kur’an, 39/9 Tabiattan bahsetmek isterdim, ağaçları anlatmak isterdim; meşenin ne kadar azametli olduğunu, kestanenin ne güzel gölge verdiğini, iğdenin mevsiminde ne kadar güzel koktuğunu... Bahçemde yaşayan böcek türlerini tek tek saymak isterdim; tespihböceğinin nasıl da ayağımın üstünde gezindiğini, farkettiğimde nasıl da bir silkişte attığımı ve ayağımı tatlı tatlı kaşıdığımı uzun uzadıya tarif etmek isterdim. Sonra büyük bir ukalâlıkla hangi sebzenin ne zaman ekileceğini, sulamasının nasıl olacağını, meyvesinin ne zaman toplanacağını anlatmak isterdim. Sonra da ukalâlığımdan hiçbir şey kaybetmeden, yerden bir avuç toprak alıp verimlisini verimsizinden nasıl ayırt edeceğinizi öğretmek... Bahçemde yetişen bütün yabanî otları adlarıyla bilmek ve hangi birinin hangi sebzemi kuruttuğundan bahsetmek, hınzırları nasıl yolup attığımı size anlatmak isterdim. Köşede kurumuş kalmış kabakları kurtarmak için nasıl da ark açtığımı tarif etmek, kuruyan kabaklarıma ne kadar üzüldüğümden -içiniz katılana dek- dem vurmak isterdim. * * * Ne yazık ki kavağı serviden, palamudu akasyadan ayırt edemeyecek kadar cahilim bu konuda. Hamamböcekleriyle, yazları yağ-şeker dökülünce başına üşüşen birkaç küçük karıncadan başka böcek de pek görmüşlüğüm yoktur. Meyve-sebzeleri ancak manavda görürüm. Suyum da ancak musluktan akar. Tabiat konusunda cahilim belki ama felsefe ve iktisat konularında ne kadar mahir olduğumu size gösterebilirim. Mesela Heidegger varoluşçuluğunun Sartre’dan farkları, Popper’ın nasıl da tarihsicileri alt ettiği; Keynesgil model ya da Mahreçler Kanunu konularında çok güzel ahkâm keserim. -Felsefeciyim ama- hayat felsefem ve dünya görüşüm böylece kitaplarla, tabiat bilgim de renkli kuşe kâğıda basılı ansiklopedilerle sınırlıdır. * * * Bu mevsimde bizim oralarda güneş pırıl pırıl parlar; bulutlar yükseklerde, çok yükseklerde uçuş uçuştur, dans eder; hava iğdelerle, ıtırlarla mis gibi kokar, demeyi ne çok isterdim.. Çorum’da ağaçlar, yaprakları yeşerirken de solarken de bir başka güzeldir; Adapazarı’nda topraktan bereket fışkırır; Muğla’da deniz de gökyüzü de bir başka mavidir sanki; Karadeniz’e yüksek yarlardan bakmak insana hem heyecan, hem de canlılık verir; Trakya zeytinlikleriyle, asma bahçeleriyle, ayçiçekleriyle rengârenktir; taş ve toprak, başka hiçbir yerde gözünüze Ürgüp’teki, ya da Mardin’deki gibi güzel gözükmez; Adana’da ovalar, Erzurum’da yaylalar bereket kusar... Size memleket havalarından bahsetmeyi ne kadar isterdim!.. Tabiat içere yaşamaya, insan eli şöyle dursun, makinelerin girdiği yerlerden uzak kalmaya alışık değilim. * * * Bir büyük şehirde doğdum, büyüdüm; toprağa yabancıyım. Bu nedenle doğal kimliğime, “insan” kimliğime de yabancıyım. Evlerim hep betonarme, yollarım hep asfalttan, taştan oldu benim. Çıplak tepeler görmedi hiç gözüm. Penceremden seçebildiğim en uzak tepede dahi -apartmanlar olmasa bile- en iyimser gözlemle gecekondular oldu hep. Tepemde bulutlardan, mavi gökten çok elektrik tellerini gördüm. Üzerlerine tüneyen kuşları ötüşlerinden değil, göçüp gidişlerinden tanıdım. Çünkü onlar benim yaşadığım yerlerde yaşamaya değil, ancak göçerken konup dinlenmeye tenezzül ederler. Kuşlar ağaçları, dalları sever; en yakın koruluksa evime kırk kilometre uzaktadır. Hep para için, para için yaşayanların içinde yaşadım. Yüksek hayat değerleri paranın satın alabildikleriyle ölçülür benim için.. * * * Tabiat benim için artık makinelerin yıkımından kurtulabilmiş, ya da ticaret amacı güden makineleşmiş tarımın yeknesak hâle getirmediği “kırlar”ı seyrederken düşüncelere daldığım ve hafta sonları kaçıp sığınacağım bir yer olmuştur. * * * Ne çok isterdim şimdi sizi asmalarla gölgelenmiş çardağımda ağırlamayı; kendi bahçemden topladığım meyvelerle size ikramda bulunmayı, hayvanlarımın sütünü-yumurtasını sunmayı; sessizliği, tabiatın sesini dinlemeyi önermeyi, sizi tepelere çıkarıp manzarayı ayaklarınızın altına sermeyi ve en gururlu ve de ukalâ hâlimle “bu mevsimde bizim buralar bir başka güzeldir” demeyi... Yemin ederim bunu çok isterdim.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Çetiner, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |