..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Başkaldırı > Mustafa Cilasun




12 Nisan 2007
Nezarette Geçen Bir Gün!  
Birileri, şikâyette bulunduklarından, apar topar karakola gelmiştik.

Mustafa Cilasun


Tanımadığım öğrenciler şikâyetlerini dile getirip, polise yazdırdılar, üçü birden rapor almak için hasta haneye koştular.


:BJFG:

Birileri, şikâyette bulunduklarından, apar topar karakola gelmiştik.
Tanımadığım öğrenciler şikâyetlerini dile getirip, polise yazdırdılar, üçü birden rapor almak için hasta haneye koştular.
Bana polisler, bir şeyler sordular, bildiklerimi söyledim dinlediler, bir daktiloyla yazdılar.
Fakat ben ne yazdıklarını bilmiyorum, okuma fırsatını dahi vermeden, hemen imzalamamı söylediler, bende zorunlu olarak imzaladım.
Mahkeme saatine kadar, nezarete kalacağımı söyleyerek, bu gün kendilerinin misafiri olacağımı ve burada kalacağım mekân olan nezareti gösterdiler.
Demir kapıdan içeriye girerek, üzerime kapıyı killediler.
Nezaret denen yerde, acayip bir koku, her taraf pislik içinde, camları kırık, ayaz, rüzgâr, kar savruluyor, soğuk mu hat safhada.
Benden önce misafir olarak, üç tane çocuk yaşta hırsız yakalamışlar.
Yüzleri donuk, yere uzanmış yatıyorlar, sanki orada devamlı konuk, yer yok ki oturacak, alalım bir soluk, saatlerce dikildik durduk, tabii bu arada da haylice solduk.
Saat 23.45 i gösteriyordu, gelen giden çok, ama göstermiyorlar ki bilelim, soran hangi konuk. Karnım acıkmıştı, polisler hışımla yiyorlardı, ikramda bulunmak ne demek, bir sokum azık, saatler geçmiyor, göz kapaklarım kapanıyor, aç ve susuz beklemekten olduk adeta bir kazık.
Saat 03.35 i gösteriyordu sesler geldi, göründü mırıldanan, göbeğinden gömleğinin çıktığını fark etmeyen, profili bozuk orta yaş bir polis.
Kapıyı açtı baktı, aniden copunu çıkartıp, hasret kalmış gibi, hırsızlara saldırdı.
Çocuk yaşlarda, çelimsiz perişan halleri vardı, on üç, on beş yaşlarında görünüyorlardı. Hızını alamamış olmalı ki polis, yetmedi tekme, tokat neresine gelirse hiç acımadan vuruyor ve birde soluyordu.
Uykulu gözlerim, bir anda fal taşı gibi açıldı, hislerim donup kaldı, bir insan böyle mi dövülürmüş meğer şaşırdım, sarsıldım, donup kalakaldım ve sadece baktım.
Polis ihtiyacı olan sporu her halde yaptı ki, hıncını içesiye aldı, çocuklar kan revan içinde kaldı, polis yere düşen copunu eğildi aldı ve başını kaldırarak bana manalı bir şekilde baktı.
Adımlayarak yaklaştı, copunu havaya kaldırıp, iki eliyle kıvırdı, baktım ki niyeti bozuk üzerime indirmeden copu, kolumu kaldırıp haykırdım, sakın ha dedim.
Şaşırdı kaldı, gözlerime bakıyordu, devam ettim, benim hiç suçum olmadığı halde, bura da bulunuyor ve mahkemeyi bekliyorum dedim.
Suçlu olmadığım kesin, eğer vuracak olursan, sakın unutma, seni mutlaka bulurum. Şayet seni bulamazsam bile, karını, çocuğunu bulurum, perişan ederim bunu hiç unutma dedim.
Polis gözlerime baktı ve deli misin, dangalak mısın başıma bela olma diyerek, arkasını dönüp kafasını salladı, nezaretten ayrıldı, kapıyı kilitleyip gözden kayboldu.
Sabah saat 10.30 olmuştu, kapı açıldı, dışarıya çıktık, dünya varmış diye içimden geçirdim, bir yudum su içtim. “Dünya varmış yar, yokmuş bana ne” diye asla diyemezdim.
Bizleri, buradan sonra kim bilir, daha neler bekliyor kesinlikle bilemezdim.
Hayrın ve şerrin Allahtan olduğunu, çocukluğumuzdan itibaren söyleriz.
Fakat idrakimize nüfus etmediğinden, asla bir tefekküre dalmayız.
Her zerrenin ve kâinatın sahibinin kim olduğunu lisanen devamlı söyleriz,
Hatta bunu, çocuklarımıza ezberletiriz.
Ama bunun ne anlama geldiğini asla merak etmeyiz ve önemsemeyiz.

Önemli not:
Yazılan bu makale öncelikle bir ütopi değildir, tamamen birebir yaşanmıştır…
Bu yaşanan olay, asla tüm emniyet mensupları için genelleştirilemez…
Asker nasıl ki millet olarak bizim efradımız,
Genel zabıta olan polislerimiz de elbette farksızdır.
Bireyin hatası, kurumun yanlışı olmamalıdır.
Okurlarımın sitemi, inanın zatımı üzmüştür.
Asla onların o pak yüreklerini sızlatmak maksadıyla yazılmamıştır.
Ama bir hakikattir. Bu müessif olay 1978 yılların da yaşanmıştır.
Lütfen, konuyu sosyal bir vakıa olarak değerlendirin.
Elbette ki her birimizin yakını, asker veya polistir.
Ama realite unutulmamalıdır… Saygılarımla…





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın başkaldırı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Haksızlığa Sabretmek!
Silinemeyen Bir Hicrandı!
Bir Feryadın Yansıması…
Mecburdum!
Yargıçlar Duyarlı Olsalar!

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Çaresiz Kaldığım An!
Sokak Arasında Gezerken…
İntihar Eden Kadın!
O Kız!
Erenler ve Hanımlar!
İsimsiz Mektup!
Beyan Uygulamayla Orantılı Olursa Makbuldür!
Yaşlı Teyze!
Şaha Kalkan Motor!
Garip Bir Zaman Diliminde Çalan Telefon…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Buselerimi, Sessizliğin Pervazlarında Gizlerim! [Şiir]
Her Lahzada Bir Fark Var, Sırrını İçinde Saklar! [Şiir]
Beklemek Kar Etmedi, Nasip Sükût Ettirdi! [Şiir]
Yürekte Düğümlenir Sukut Ettiren An! [Şiir]
Ruhumun Suskun Hicranı ve Ah U Zarı! [Şiir]
Ey Hicran Aldanan Ben Olayım! [Şiir]
Kalp Hata Etmez, Nefs Vuslata Eriştirmez! [Şiir]
Söyleyemedim, Kalbimin Figanıyla Yetindim! [Şiir]
Kırdın Ümidimi, Yıktın Şu Gönül Lânesini! [Şiir]
Gönül Hüzne Ram Olunca Neyleyim! [Şiir]


Mustafa Cilasun kimdir?

Düşünmeye hassaten zaman ayıran, naifliği önceleyen, estetiği seven, güzelliklerden şevk alan, gönüllerin deşifresiyle uğraşan, halin dilinden haz alan, aşk için meşkin zaruretine inanan, hilkatin ve aidiyetin serinliğinde yazmaya çalışan bir can.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Akif Ersoy,Sezai Karakoç,Necip Fazıl Kısakürek, Cemil Meriç


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mustafa Cilasun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.