Eğer bir kelebeği sevebiliyorsak, tırtıllara da değer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
İnsanın hayatında, yıllar önce yaşadığı bir olay öyle bir iz bırakıyorki, günün birinde bambaşka bir ortamda, yıllar sonra karşına çıkıyor o izler, aynı o anki yoğunluğuyla yaşatıyor sana acıları ve hisleri. Bazen olayın tam şeklini değil bir his hatırlıyorsun, bazen de bir film sahnesi gibi tüm detayı ile görüntüler geliyor gözlerinin önüne. Dünyaya tokat atmak isteyecek kadar öfkeliydim bu sabah. Öfkem, dün akşamdan kalma. Tıpkı, yıllar önce ilkokulda yediğim o tokat gibi, yüzüme patladı bir tokat daha dün...Ama bu kez, artık yetişkinim ve tokat sözle, davranışla, indi elle değil. O yıllarda da, yani ilkokulda, bugünün temelini atan bir sorumluluk bilinci ve çalışkanlıkla gidiyordum okula. Sınıfın en çalışkan öğrencilerindendim. Bununla da kalmıyor akıllı, uslu davranışlarımla arkadaşlarıma örnek gösteriliyordum. Ne ailemden, ne de öğretmenimden asla bir şikayet veya bir ses yükseltme yaşamamıştım. Çünkü bunu yaşatacak bir davranışım asla olmazdı. Ama bu yetmiyor. Anladım ki hayatta tokat yememek için başka bir şeyler gerekiyor ki ilkokul 3. sınıfta ilk tokatımı yedim. O anda tokat değildi beni şok edip ağlatan, haksızlığı ve nedenini anlayamamaktı, yüzümden akan yaşlar kıpkırmızı olmuş yanaklarımın ateşini azaltmaya yetmiyordu. Çünkü haksız bir tokat yemiştim. Tokatın haklısı olmaz tabiiki, şiddetin asla! ama böylesi daha da korkunçtu. O gün, derse geçici olarak bir başka öğretmen girmişti. Beni ve sınıfı hiç tanımayan bir öğretmen. Dersin başından itibaren konuşan ve sorun çıkaran çocukları uyarıyordu. Ben, zaten, tamamen derse konsantre olduğumdan, hiç bu uyarıları üstüme almıyordum. Ama tam önümde oturan ve sınıfın en yaramazı olan çocuk, sürekli arkasını dönüp, benim silgimi alıp, beni kızdırmaya, dikkatimi dağıtmaya çalışıyordu. Ben O'na "öğretmen kızıyor, önüne dön" desem de dinlemiyordu. Bu arada geçen konuşmaları duyan öğretmen, arkası da dönük olduğundan ve olayı tam göremediğinden, "Size konuşmayın demedim mi? diye öfkeyle gelip bana kocaman bir tokat atmıştı.. O an, hayat durmuştu benim için. Utancımdan alevler çıkıyordu sanki yüzümden. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladığı sırada, arkadaşlarım "öğretmenim, Elif'in hiç suçu yok, o zaten hiç yaramazlık yapmaz, öndeki arkadaşımız yaptı" dedikleri anda da, aynı duruma, öğretmen düşmüştü. Bana sarıldı. Öptü. Özür diledi. Ama nafile. O tokatı yemiştim artık ve o tokatın şoku bende öyle bir iz bırakmış ki, ne zaman bir haksızlığa uğrasam tekrar tekrar patlıyor yüzümde. Her defasında daha çok canımı yakarak. İşte o günden sonra, hayatımın çeşitli alanlarında defalarca yedim o tokatları. Dediğim gibi, belki elle değil ama sözle, arkadan iş çevirme ile, davranışla, e-mail ile . Gördüm ki; hayatta, akıllı, uslu, dürüst, çalışkan olmak yetmiyor. Başka meziyetler gerekiyor, tokatlardan korunabilmek için. Büyük kalkanlar gerekiyor. Iş hayatında da bu böyle, doğru, dürüst, iş odaklı ve iyi niyetliyseniz maalesef çok tokat yiyorsunuz. Hem de bundan bir tatmin sağlayanlara maalesef bu zevki tattırarak. Yaptığınız işi sahiplenenler, ya da sizin uyarı çabanıza rağmen dinlemeyip, sonuçlarındaki hataları size yükleyenler, söz verip tutmayanlar veya söylediğini hatırlamayanlar vs. vs. vs. Bir de şunu gördüm ki ne kadar profesyonel de olsa ortam fark etmiyor ve tıpkı doğadaki gibi gücünü, tırnağını gösteren kazanıyor. Kısacası doğal seleksiyon burada da var... Insanların çoğu maalesef duyarsız ve çıkarcı. Bazen durup dururken, sahip olduğun ve emeğinle kazandığın tüm haklarına göz dikebiliyorlar, kendilerinde herşeyi hak görürken, başkalarını yok sayabiliyorlar. Üzüyorlar, kırıyorlar, strese sokuyorlar.... İşte tüm bu davranışları, bilerek yapan ya da bu konuda hassasiyet göstermeyip insanların duygularını hiçe sayanlara, bazen de, tüm dünyaya, tüm haksızlıklara haklı olarak tokat atmak istiyorum. Hem de en şiddetlisinden, kızartanından ki, geride iz bıraksın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Elif Taner, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |