..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir insan bir kaplanı öldürmek istediğinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediğinde buna vahşet diyor. -Bernard Shaw
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Meslekler & İş Yaşamı > Dilek




5 Eylül 2007
Bir İş Başvurusu Diyaloğu ve Hissettirdikleri (3. Bölüm)  
Dilek
İş görüşmelerindeki klasik ve sinir bozucu bazı soruların, bir zaman sonra bireylerin, özellikle de biz gençler üzerinde nasıl bir etki yarattığını, gerçekleşme olasılığı olan ancak sayın işveren ve insan kaynakları yetkililerinin bazı tutum ve davranışlar nedeniyle hayal olmaktan öteye geçemediğini bu insanlar biliyorlar mı? Yoksa bunlar da denenmenin gizli bir parçaları mı?


:BFAF:
Bir genç kızın umutlarını, hayallerini hiçe sayarak, hoyratça ve onur kırıcı cümleler kuran insanların her daim varlığı ve her nedense kendi yakınlarımın bile beni koruyup kollamak yerine karşı tarafı destekler nitelikteki davranışları (bunu hangi akla hizmet yapıyorlar bilemiyorum, rica minnet duygusu mu?, yoksa kendilerinden daha üstün gördüklerinden mi bilinmez) bütün çabalarımı boşa çıkarıyor…

Resmen hakaret silsilesi eşliğinde geçen bir iş görüşmesinden sonra, hayatı ve insanları sorgulamanın elbette ki şu an kendimi iyi hissetmeme bir yardımının dokunacağını sanmıyorum. Lakin kendimi alamıyorum sorulardan…

Şimdi sorarım size? Hangi devirde yaşıyoruz? Zihniyet hala şu kendimizi bir türlü kurtaramadığımız hilafet zihniyeti. Günümüz şartlarının buna uygun olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki şartlar bu durumu desteklese dahi ben bir erkek egemenliğinde hayatını idame ettirecek bir kız hiç değilim. Kadın evde oturmalı, koca ona bakmalı; kadınları eksik etek, yarım akıl diye adlandıran, evde oturmasından yana olan kesim nasılsa prim yapabiliyor bu devirde ve git gide çoğalıyorlar ne yazık ki. Bağnaz düşünce yapısına sahip insanlar kendilerini muhafazakâr kesim gibi değerlendiriyor, hatta aşırı milliyetçi bile olduklarını söyleyebiliyorlar. Aslında onlar da bilmiyorlar ne olduklarını ya neyse. Bunlar derin mevzular ve benim durumumla çok da ilgisi yok. Sadece konuşmalarda geçen birkaç cümle bu düşüncelerin belirmesine neden oldu zihnimde o kadar.

Bir iş görüşmesinde şayet size sözlü bir saldırı söz konusuysa bu bilinçli olsun ya da olmasın hiç fark etmez, ne insanların maneviyatını sorgulamak, ne geçmişte yaptıkları işlerin olası başarısızlıklarını (öyle olsun, olmasın) yüzüne vurmak ne de bazı hakaret içerikli cümlelerle onun sabrını ve sınırlarını zorlamak, bir işverenin ne kadar başarılı olduğunun ya da insan sarrafı olduğunun veya yılların tecrübesinin konuştuğunun bir göstergesi değildir hiçbir zaman. Saygı ve terbiye sınırlarını bilmeyen bir işverenin çalışma hayatındaki başarısından da şüphe ederim ben. Çünkü bu davranış eğilimine giren insanlar çoğunlukla başarısı düşük, kendine güveni eksik ve toplumca da çok fazla saygı görmeyen insanlardır. Egolarını da böyle iş başvurusuna gelen, hayata yeni başlayacak insanlar üzerinde tatmin etmeye çalışırlar ki bu da zaten onların kişilik bozukluklarının temelini oluşturuyor.

Bu şartlar altında yapmış olduğunuz görüşme esnasında ister istemez gerilen sinirleriniz ve kırılan gurur ve hayallerinizin peşine düşüp kendinizi savunmanız “dil uzunluğu” ve “terbiyesizlik” olarak değerlendiriliyor ve sayısız hakaretlere bir yenisi daha eklenerek sizinle konuşulmaya devam ediliyorsa biz gençlerin neden hayal kırıklıklarının çok olduğu ve intihar eğilimi yüksek bireyler olduğumuzu çok da sorgulamamak gerek. Çünkü kendimizi gösterme şansından yoksunuz.

İş görüşmelerindeki klasik ve sinir bozucu bazı soruların, bir zaman sonra bireylerin, özellikle de biz gençler üzerinde nasıl bir etki yarattığını, gerçekleşme olasılığı olan ancak sayın işveren ve insan kaynakları yetkililerinin bazı tutum ve davranışlar nedeniyle hayal olmaktan öteye geçemediğini bu insanlar biliyorlar mı? Yoksa bunlar da denenmenin gizli bir parçaları mı?

Kaldı ki, “bu işi ne yapacaksın?..” “olup olabileceğin bu, bu kadar…” “burada ilerleme şansın yok” türünden, hatta daha da ileri gidilerek “otur evde! çalışıp da n’apacaksın..??” cümleleri eleman arayan işyerlerinin ne kadar işine yarıyor çok merak ediyorum. Bu cümleler bizim için bir denenme kriteri olmamalı. Madem bu işlerden bir şey olunmuyor sizler ne diye bu işleri yapıyorsunuz? Hadi tamam biz sizin gibi davranıp sorgulamayalım tercihlerinizi. Peki neden eleman arıyorsun be kardeşim. Siz asıl bu sorunun cevabını verin.
Eleman arıyoruz yoluyla, İnsanlara hakaret ederek egolarınızı mı tatmin etmeye çalışıyorsunuz? Yoksa bir zamanlar size yapılan aynı tür davranışların intikamını bizim gibi işe ihtiyacı olan ya da hayata tutunmaya çabalayan gençlerden mi çıkarıyorsunuz?
Sizin çabanız hayallerimizi kırmak, bizi örseleyip körleştirmek olmamalı. Çabanız, eğer gelişmiş ve zengin bir toplum hayal ediyorsanız biz gençleri teşvik etmek, sizin yaşadıklarınızı bizim yaşamamızı engellemek olmalı.
Hayattan, yaşamdan ya da bir zamanlar size zorluk çıkararak durumunuzu etkileyenlerden intikam alma yolu olarak biz gençleri görmeyin.
Hayatı kendiniz için kolaylaştıramadıysanız, bunu başkaları için yapın. Bunu yapamıyor musunuz? Öyleyse başkalarının hayatını zorlaştırmayın, çabanız bu yönde olmasın.

Biraz ağır olacak belki ama belirtmeden de geçemeyeceğim. Bazı işyerlerinin iş yapmak ve yaptırmak yerine insanların dinsel durumlarını sorgulamaları, hadsizce maneviyatlarını ölçmeye kalkmaları artık çok canımı sıkıyor. İlla ki bir şeyleri bu açıdan sorgulamak mı istiyorsunuz, maneviyatları ve işlerin caizliğini mi tartışmak istiyorsunuz, madem öyle bırakın şu an yaptığınız işleri gidin Diyanet’e başvurun. Atasınlar sizi bir camii ya da başka bir dinsel kuruluşa orada yapın bu işleri, orada verin vaazları. İş görüşmelerinde insanların dinsel bütünlüğünü yargılamayın, bunu da bir kriter olarak görmeyin.

Ve unutmayın bu devirde parayla imanın kimde olduğu belli olmaz. Bu konuyu artık bir sorunmuş gibi topluma empoze etmekten, ve bundan prim yapmaya çalışmaktan vazgeçin. Biz gençler sizlerin bu oyununa gelmeyeceğiz…

4 EYLÜL 2007


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Böyle Bir İşveren!
Gönderen: BİNNUR EDİSAN / ANKARA/
7 Eylül 2007
Yazıyı okurken sinir sistemim alt üst oldu! Ah, orada kahraman yerine ben olsaydım diye içimden geçirdim...Dilin akıcılığı ve sürükleyiciliğini tebrik etmek gerek burası kesin...Ama kurgudan o işvereni alıp yok edesim geldi... Bu coğrafyada hala yazık ki böyle saçma sapanlar kişilikler var.İşveren olmak için eğitim şart! Bir de bu tip adamları biz mülakata çağırsak neler çıkardı sonuçtan tahmin ediyorum: Sizden değil patron bir halt olmaz beyfendi! Sevgili Dilek, kalemine sağlık ablacığım:)




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın meslekler & İş yaşamı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir İş Başvurusu Diyaloğu ve Hissettirdikleri (2. Bölüm)
Bir İş Başvurusu Diyaloğu ve Hissettirdikleri (1. Bölüm)

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kahkaha
Sen Yoksun
Sayıklamalar
Üç Nokta
Gel...
İtiraf
Sızı...
Dur (Ma) !
Hala Aşıksın Sen... Ama Sadece Şarkılarda...
An Sızı'n

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Şehri Ağlattın Sen [Şiir]
Zaman [Şiir]
Bahar Gözlüm... [Şiir]
Beste [Şiir]
Yağmur [Şiir]
Duyacaksın... [Şiir]
İki Harf [Şiir]
Yaşanacak Sevdanın Şiiri [Şiir]
Bir Daha Sevmeyeceğim [Şiir]
ve Kaybetmek Seni [Şiir]


Dilek kimdir?

Bakakalıyorum aynalara. . . . Yirmibeş yılın ardından öylece bakarken, Bak - kalıyorum bir başıma.

Etkilendiği Yazarlar:
Nilgün Marmara, Tezer Özlü, Murathan Mungan, Selim İleri, Cesare Pavese, Virginia Woolf, Sylvia Plath, A.H.Tanpınar, Tomris Uyar, Mina Urgan, Özdemir Asaf, Didem Madak, Oğuz Atay, Attila İlhan, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Ferit Edgü, Lale Müldür


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Dilek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.