"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Dupduru bir masal beldesinde uyur geçmiş zaman düşleri Bir akşam güneşi, öper Kapadokya’nın sırma saçlarından Peribacalarında gizlenir geçmişin yorganına bürünen efsaneler Güzel atlar ülkesinde, yere çöker atı Büyük İskender’in Kayaların tılsımı büyüler ruhları her gün batımında… Gölgeler dile gelir mazinin köhne, karanlık dehlizlerinde Büyülü taşlar selamlar seyre dalan meraklı bakışları Vadilerden düne dair esrarlı sesler yükselir dembedem… Yüreğim geçmişle bugün arasında iki eşit parçaya bölünür Sükût kesilir taşların dili, lâl olur, tütmez bacalar zamane ocaklarında İpek Yolu’nun taşlarını otlar bağlamış, atların nalları paslı şimdi Ölüm sağılır göklerden, zaman değirmeni öğütür hatıraları Birikir kaya diplerinde geçmişten bugüne akan gözyaşları Tebessümler asılı kalır kayaların kovuğunda, sanrılar sarar benliğimizi Bir görünür, bir kaybolur mazinin silueti taşların nabzında… Masal desen masal değil, gerçek desen bir karanlık heyulâ Üşütür içimdeki yetim hissiyatı akan kıvrımlı zaman nehirleri ‘Evvel zaman içinde’ diyesim gelir, suskunluğum düne nazar eyler İklimler, simalar rengârenk, her zamanki gibi evrensel aşklar… Toprak kucaklar tarihi, bir tatlı rüzgâr okşar vaktin güneş renkli saçlarını Sevginin intiharında Kapadokya tutunur insanlığın güçlü kollarına Zakkumların gölgesi değse de, gül bahçelerinde yine de açar iri güller Kapadokya’nın viran vadilerinde şen şakrak gülücükler akis bulur Bir kış vakti taştan evler sütbeyaz elbiseleriyle arz-ı endam eylerler Yine kaderiyle baş başa kalır, güneş ve ay tutar ellerinden bu rüya şehrin… Zamanla Anatolia, ‘Anadolu’ olur bir annenin şefkatli yüreğinde Geçmişle gelecek kucaklaşır, dostluk kırar nefretin ellerini Zincirler kırılır, paslı zincirler… Güvercinler konar gönül pervazlarına Göreme’nin dört bir yanında barış, dostluk, kardeşlik rüzgârları eser Aşkı müjdelemek için Kaf Dağı’nın ardından yola çıkar Zümrüdüanka kuşları Sevdanın ateşi yanar yüreklerde, aşk solur Kapadokya tan ağarırken… Yürek çadırlarında sessiz haykırışlar sükûtun ölümsüz çığlığı olur Yaşamın taşlı ve ateşli güzergâhında yaşanır varlıkla yokluğun sinir harbi Ürgüp’te bırakırım düne ve bugüne dair hüzne banılmış düşlerimi Albümlerde saklarım bir geziden arda kalan buruk gülüşlerimi M.NİHAT MALKOÇ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |