..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Sevgi bilmekten doðar." -Mevlana
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Nebi AKGÜNGÖR




10 Kasým 2007
Akþehir Deresi Suskun Akar  
Nebi AKGÜNGÖR
Akþehir ve Çocukluðuma dair anýlarda kalanlar... Akþehir deresi suskun akar, geçmiþin mayýslarýndan arta kalan son selleriyle, Ýðdeli Dede’nin güneybatý yönündeki eski kale kalýntýsýnýn altýndaki Yazýcý Köprüsünde coþarak ve derenin kýyýsýna inen her sokak boyunca yüksünmeden devþirdiði eski ve maðrur bir tarihin izlerini de yanýna katarak… Dere kenarýnda molozlarýn oluþturduðu yükseltinin suya bakan tarafýnda çatal gövdeli, topraða emanet duran bir söðüt, selin oluþturduðu göletçiðin içindeki eski kale kalýntýsýný korumak ister gibi geniþ ve koyu gölgeler sunmuþ.... Etrafta suyun þarýltýsý ve þakalaþan kuþlarýn seslerinden baþka seste yok, ortalýkta kimselerde. Yol kenarýnda toza bulanmýþ ve meyveleri dallarýnda kurumuþ diken dutlarý kortej oluþturur gibi dizilmiþler. Daðdaki tek katlý evlerin sýralandýðý dar ve dönemeçli yollarýn çýktýðý patikalar yabani diken otlarýyla kaplanmýþ.


:BFGH:

Akþehir deresi suskun akar, geçmiþin mayýslarýndan arta kalan son selleriyle, Ýðdeli Dede’nin güneybatý yönündeki eski kale kalýntýsýnýn altýndaki Yazýcý Köprüsünde coþarak ve derenin kýyýsýna inen her sokak boyunca yüksünmeden devþirdiði eski ve maðrur bir tarihin izlerini de yanýna katarak…

Dere kenarýnda molozlarýn oluþturduðu yükseltinin suya bakan tarafýnda çatal gövdeli, topraða emanet duran bir söðüt, selin oluþturduðu göletçiðin içindeki eski kale kalýntýsýný korumak ister gibi geniþ ve koyu gölgeler sunmuþ.

Etrafta suyun þarýltýsý ve þakalaþan kuþlarýn seslerinden baþka seste yok, ortalýkta kimselerde. Yol kenarýnda toza bulanmýþ ve meyveleri dallarýnda kurumuþ diken dutlarý kortej oluþturur gibi dizilmiþler. Daðdaki tek katlý evlerin sýralandýðý dar ve dönemeçli yollarýn çýktýðý patikalar yabani diken otlarýyla kaplanmýþ.


Derenin kýyýsýndan saða sapýnca eski granit taþlardan inþa edilmiþ birkaç gayrimüslim evi, biraz ileride Eski Kale Mescidi, karþýsýnda süslemeleri ve eski mermer taþlarýyla ayakta kalmaya çalýþan bir eski zaman çeþmesi. Ýleride duvara yapýþýk bir þekilde duran mermer bir oluk, sokaða da ismini vermiþ; Taþoluk diye geçiyor bu sokak. En son ne zaman su aktý bu oluktan, hangi mahalle sakini su ihtiyacýný giderdi kim bilir?

Sokak boyunca evlerin önüne býrakýlmýþ çöpler her evin önünde bir sokak süsü gibi duruyor. Dünyanýn hiçbir yerinde, eski bir yað veya peynir tekesinden bozma çöp tenekeleri etrafa bu derece uyum saðlayýp güzel görünecek; zamanla, insanla ve tarihle bütünleþecek, Akþehir’in bu yorgun, göçebe sokaðýnýn haricin de hiçbir yerde olacaðýný zannetmiyorum.

Burada evler yýkýlmamak için sanki sýrt sýrta vermiþ, isminin konulmadýðý garip bir dostluðu sergilerler gibi. Umutlarýyla, gereksinmeleriyle insanla bað kuran yaþamýn birer sessiz þahitleri olarak sokak boyunca uzanýp duruyorlar.
Yol kenarýnda yer yer harap olmuþ evler var. Camlarý mahallenin çocuklarý tarafýndan kýrýlmýþ, pencere kapaklarý rüzgâr tarafýndan koparýlmýþ, damlarý göçmüþ bahçesini yabani otlar bürümüþ vaziyette.
     Sokakta oynayan çocuklar çocukluðumdaki gibi yalýn ayak, baþýkabak, keten gömlekle, don giyen ellerinde sapan kuþ avlayan, eski rulmanlardan yaptýklarý ve bilyeli teker denilen ve zamanýnda benimde yapýp bindiðim arabalarý… Akþama doðru bütün kadýnlar evlerin önüne oturmuþ, aralarýnda konuþup; örgü örüyorlar. Yoldan geçen yabancýlara mütecessis gözler bakýyorlar.
Bu sokaklar çocukluðumun, yazmayý öðrendiðim, anlamsýz þekillerden anlamlý kelimeler kurduðum dünyaya açýlan sokaklar. Hemen ileride sola dönen sokaðýn bitimindeki küçük kapý ise Gazi okuluna açýlýyor.

Ýlköðrenimime Gazi Ýlkokulunda baþladým. Birinci sýnýf bitince taþýndýk. Ýkiden beþe kadarda Cumhuriyette okudum. Gaziye þöyle bakýnca, eski binalar tüm yorgunluðuna raðmen çocuk seslerinin varlýðýyla dinçleþiyor gibi. Gazi, arkadaþý Cumhuriyetten çok þanslý. O çocuklar da olmasa Cumhuriyet gibi kaderine terk edilmek olacak akýbeti.
Cumhuriyet Mektebi yazar okulun kitabesinde eski harflerle. Cumhuriyetin ilanýyla açýlan ilk modern mekteplerden. Akþehir’i de etkileyen Sultandaðý depreminden sonra kullanýlmasý sakýncalýdýr raporu verilmiþ okula, o günden sonra da çocuk seslerinden mahrum kalmýþ sýnýflar, koridorlar, bahçeler. Son hali içler acýsý; bütün camlarý kýrýlmýþ, tahtalar çakmýþlar pencerelere hýrsýzlar girmesinler diye. Tören yaptýðýmýz, tenefüslerde oynadýðýmýz bahçesi o kadar sessiz ve yalnýz ki… Bu umutsuz durumuna raðmen bahçesinde top koþturacak çocuklarý bekler gibi de bir hali var. Kestirme olsun diye üzerinden atladýðýmýz taþ duvarlarýysa yer yer yýkýlmýþ.

Sýnýfým yukarý katta deðildi. En alt katta; demir parmaklýklý, penceresi bahçeye bakan bodrum katýnda, kömürlüðün hemen yanýnda ambarý andýran bir sýnýftý. Tek güzel tarafý kýþlarýn sýcak geçmesiydi. Sýnýfýn içinde bazen terlediðimiz bile olurdu.”Abartmayýn çocuklar” derdi, sýnýf öðretmeni. Bu durumdan, müdürden devamlý fýrça yiyen hademeden baþkasý da þikâyetçi deðildi.      

Teneffüslerde hep futbol oynardýk. Topa hýzlý vurmak ve havalandýrmak yok diye baþtan söylerdi topun sahibi. Kaçýran gider alýrdý topu, kaybedense öder. Sularýn kabardýðý ilkbahar aylarýnda çaya kaçan topu yakalamak nerdeyse imkânsýz olurdu.


Beþinci sýnýfa geldiðimizde okulun en haþarý öðrencileriydik. Okula yeni yazýlan çocuklarý, gulyabanilerin yaþadýðýna inandýðýmýz karanlýk, dar ve alçak bir yoldan geçilerek gidilen malzeme odasýna kapatýrdýk. Hiç girmedim o odaya; girmeye de, kimse gibi, benim de cesaretim olmadý. Birinci sýnýfa baþlayan çocuk, mutlaka girerdi, o odaya; girdiðiyle de kalýr, ilk ve son giriþi olurdu çocuðun. Hýçkýrýklara boðulan, içlerini çekerek aðlayan çocuklar, odadan çýkarýldýklarýnda gulyabaniyi gördüklerini, sesini duyduklarýný söylerler, korkularýmýza korku eklerlerdi. O odaya girmeyen, o korkuyu yaþamayan nadir kiþilerden biriydim. Ýkinci sýnýfta gelmiþtim Cumhuriyete ve ben bir Gaziliydim. Sloganý vardý Gazinin.”Gazi Gazi kanlý býçak, var mý Gazi’ye yan bakacak,”diðer okullar tas kafalý derlerdi gerçi Gazililere; ama içten içe de çekinirlerdi onlardan. Ondan olsa gerek kimse beni o korkunç odaya kapatmaya cesaret edemedi. Bunlarý anlatýyorum ama Gazi birinci sýnýfta iken bundan daha büyük bir korkuyu yaþamýþtým. Gazi okulunun içindeki o yüksek tavanlý, devasa korkunç kilisede geçen. Kilise o zamanlar bando malzemelerinin konulduðu bir depoydu. Cumhuriyet bayramý yaklaþmýþ, bando-trompet takýmý provalar yapýyordu. Kilisenin içini görebileceðimiz, hatta içine girebileceðimiz nadir günlerdendi. Merakýmýn bedelini aðýr ödedim. Kilisenin içinde yalnýz kalmýþtým ve kapýsý üzerime kapanmýþtý. Dýþarýda ve içeride biran sessizlik olmuþtu; devamýndaysa kapýnýn ardýndan üst sýnýflarýn kýkýrtýlarý geldi. Kilisenin içerisinde, aðlamalarýmýn ve çýðlýklarýmýn yankýsý kulaklarýma korkunç sesler olarak tekrar geri geliyordu. Hayal arkadaþým Nebi’yi gündüz gözüyle ilk ve son kez orada gördüm. Bana aðlamamamý, gözlerimi kapamamý bununda geçeceðini söyledi. Gerçekten de içeriden ses gelmediðini duyan çocuklar korkuyla kapýyý açtýlar. Hayal arkadaþýmla konuþtuðumu görenler delirdiðimi zannedip yanýmdan kaçarak uzaklaþtýlar. O günden sonra korkulan biri olmuþtum okulda, hiç kimse benimle uðraþmaya cesaret edemedi.

Zaman ve mekân insanla var, onunla þekilleniyor. Bir çocuðun ilkokul çaðlarýndaki hayalleri, korkularý beklentileri, kýsaca ne hissettiði ve yaþamýnda ne iz býraktýðý yapýlardan baðýmsýz deðil birbirlerini hikâye ederek anýlarda var olan kiþisel bir tarihi canlandýrýyor.

Cumhuriyet Ýlkokulunu geçince solda kileci mescidi vardýr. Mescidin yanýnda ismini bilmediðim uzun ve geniþ gövdeli bir çam aðacýnýn gölgesinde ebedi istirahata çekilmiþ bir yatýr. Yatýrýn duvarýna havuzlanmýþ bir çeþme, çocukken terli terli su içmenin zevkini tattýðým çeþmelerden “Bir kan bir kan! Kanýmý içenim kaný kurusun!”diye baðýrarak çeþmeye koþardýk. Bu cümleyi ilk söyleyen suyu ilk içen olurdu. O siyah, yamalý önlüklü, kirli yakalý çocuk canlandý biran gözlerimde. “Yeþil tuttum bir Allah “derdik mesela, bu kelimeyi söyleyenler suçtan kurtulurlardý, en son söyleyeneyse suçun tamamý yüklenirdi. Çocuk dünyamýzýn kendine ait kurallarý vardý. Çevreme bakýyorum da o zamanýn çocuklardan öðreneceðimiz çok þey var.

Evden okula giderken Perþembe pazarýndan geçerdik. Perþembe hariç diðer günler tezgâhlar kapalý olurdu. Akþehir Çayý ikiye ayýrýrdý þehri, itfaiye ile pazarý da. Uzun uzun kavaklar vardý itfaiyenin bahçesinde, bir de zabýtanýn baðladýðý at arabalarý. Þimdi Gülmece parký olarak geçiyor buralar, güzel de yapmýþlar. Nasreddin Hoca’ya, çeþitli komedi ustalarýna ait heykeller, büstler var parkýn içerisinde.

     Ýlk oturduðumuz ev yeþil tahta kapýlý küçük iki penceresi olan kerpiçten yapýlma bir yerdi. Dedemin emekli ikramiyesiyle aldýðý bu þirin evi daha sonra sattýk. Toprak damýnýn üzerinde, beþ kiloluk çamaþýr suyu bidonlarýnda ýsýnan suyla evin hayatýnda annem bizi yýkardý. Müþü nenem kaþýntýya iyi geliyor diye fare fakýyla serçe yakalardý. Serçelerin yakalanýþlarýný izlemek o yaþlarda bana büyük keyif verirdi. Serçe faka yakanýnca koþarak neneme haber verir, nenem de kuþ mundar olmadan kuþun kafasýný bir çýrpýda koparývererek kuþun hayatýna son verirdi. Serçeler itinayla temizlenir þiþe takýlýr akþam sobanýn ateþinde piþirilirdi.

Ýlkokul birden sonra uzun yýllar bir inþaat görünümünden farksýz olan þimdiki evimizde taþýndýk.

Uzun zaman hiç kopamadým eski mahallemizden. Özellikle kýþ aylarýnda neredeyse her günüm Seydimamudun oralarda geçerdi. Kýþ aylarýnda bir eski zaman kayak merkezi gibi olurdu Seyit Mahmut Hayrani’nin türbesinin yanýndaki yokuþ. Akþamdan evi yakýn olan çocuklar evlerinden getirdikleri kova kova suyu yokuþtan aþaðý dökerdi. Sabaha kadar kalýnca bir buz tabakasýyla kaplanan yokuþ sabahleyin kaymaya elveriþli hale gelirdi. Bense okuldan çýkar çýkmaz koþarak eve gider, tabaný düzleþmiþ sporlarýmý giyer iki tanede kömürlükten kýsa odun parçasýný yanýma alýr, oturarak kaymak için de bir çuval; kaymaya giderdim. Öðleci olan çocuklar okul vaktine kadar kaydýklarýndan kayak merkezini biraz eskitirlerdi. Eskimiþ de olsa kayak merkezimiz, bizi akþama kadar kaymaktan hiçbir þey alý koyamaz; elbiselerimiz ýslanasýya, ellerimiz soðuktan donasýya, ayaklarýmýz karýncalanasýya kadar defalarca kayardýk.

Ýlkbahar yaz aylarý da baþka baþka eðlencelerle geçerdi. Eðlencelerimizin baþýnda yüzmek gelirdi. Tekkeye çýkardýk yüzmek için tabi evden gizli. Akþamdan yedek mayolarý(!) ve patatesleri hazýr ederdik. Nimet Baba’nýn hemen yukarýsýnda Kedigözü maðarasýný hemen geçince, çocuklarýn etraftaki taþlarla derenin önünü týkayarak yaptýklarý dere havuzdu yüzdüðümüz yer. Biraz su da yüzer gibi debelendikten sonra titreyerek çamurlu kayanýn üzerine çýkar, uzanýr ýsýnmaya çalýþýrdýk. Bizim için yaz aylarýnýn en büyük eðlencelerinden biriydi yüzmek. Kirlenen ve ýslanan içdonlarýmýzý yedekleriyle deðiþtirir delilleri yok eder acýkan karnýmýzý doyurmak için yola koyulur elimizdeki sapanlarla kuþ avlar; avladýðýmýz kuþlarý ve evden getirdiðimiz patatesleri ateþte piþirir, piþen patates ve kuþlarý ellerimiz yana yana yer; isten elimiz yüzümüzse kapkara olurdu. Tekrarý olmayacak kaygýsýz geçen, heyecanlý; ne güzel günlerdi o günler.

Akþehir’e geldiðimde ilk iþim Tekke’ye çýkýp kamp yapmak oluyor. Her türlü imkânýn olmasýna raðmen çocukken yaþadýðým heyecanlarýn hiçbirisini yaþayamýyorum. Küle bulanmýþ, yanmýþ, islenmiþ bile olsa patateslerin ve kuþlarýn o eski lezzeti þuan yediðim yiyeceklerin hiçbirisinde yok. Þimdilerde yaptýðým geziler sadece dað, taþ aðaç ve su gezisinden ibaret oluyor. Yalnýzlýk bile yaþanamýyor. Geçirdiðim korku dolu gecelerde olmasa hissiz geçen bir kamp diyeceðim ama iyi ki korkular var.

Geceleri Tekkeyi zifiri bir karanlýk kaplar. Gökyüzünde, ömründe göremeyeceðin kadar çok yýldýz sana göz kýrpar. O kadar yakýnsýnýzdýr ki yýldýzlara elinizi uzatsanýz dokunacaðýnýzý sanýrsýnýz. Saat gece yarýsýný geçti mi mutlaka uyumak icap eder. Eðer uyuyamadýysanýz, uykunuz kaçmýþsa sabaha kadar hayalle(tler)in esiri olur; daðlarý kayalarý, aðaçlarý canlandýrýr, hatta konuþturur, korkudan sabaha kadar uyuyamazsýnýz. Öðretir insana karanlýk bir baþýna olmanýn getirdiði korkuyu. Sabah oldu mu sizi korkutan kayaya aðaca dikkatle bakarsýnýz onlardan bir suret çýkarmaya çalýþýrsýnýz. Ne mümkün gecede kalmýþtýr onun korkunçluðu bir daha görülmez.


Gece yarýsýna doðru hýzýný artýran dað meltemi yamaçtaki bütün boþluklara üfürerek rastladýðý dallarý titretmek suretiyle konserine baþlar. Rüzgâr yapraklara deðdikçe çýkan hýþýrtý yakýnda bir þelale olduðu hissini verir. Ney ve cura seslerini andýran ara sýra yerinden oynattýðý çadýrýn beziyle iskeleti arasýnda davul trompet çalan rüzgâr yanýk dað musikisine karýþarak insana bir ninniyi dinlemenin zevkini vererek uyutur.

Çocukluðumda hýdrellez kutlamalarý için Tekke’ye giderken Ýðdeli Dede’ye mutlaka uðrar bildiðimiz birkaç duayý okur; duvarlarýna dilek taþlarý yapýþtýrýrdýk. Hatýrladýðým, Spor Toto kuponlarýndan, minyatür bez beþiklere kadar; birçok umudun yatýrý çevreleyen duvarlara ve üzerindeki dikenli tellere asýldýðýdýr. Ýnanmak batýl da olsa insaný yaþama baðlayan en büyük güç olsa gerek.

Sultan Daðlarý’nýn baþladýðý yerde Akþehir’in ilk elektrik üretim merkezi vardýr. Çocukluk dönemimde çalýþýr durumdaydý, Akþehir’e elektrik saðlýyordu. Þu an kaderine terkedilmiþ, içerisi berbat durumda, camlar çocuklarýn gazabýna uðramýþ kýrýk dökük. Yýkýlacaðý zamaný bekliyor. Ýnsan, ne kadar vefasýz, bir zamanlar insan için çalýþan geceleri gündüze çeviren bu yeri bir müze haline dönüþtürmeyi bile düþünemiyor.

Tekkeye gelmeden Köyceðizin oralarda bir gâvur hamamý vardýr Þimdi izbe yýkýk dökük viran bir halde. Kubbesi çökmüþ, yer yer saðlam kalan duvarlarý çýngýrak otlarý sarmýþ. Pis bir koku hâkim içeriye. Kazlara, tavuklara ördeklere ve birkaç koyuna gölgelik olmuþ hamam. Çocukluðumda da izbeydi burasý. Zaman, biraz da insan fazlaca insafsýz davranmýþ hamama. Ýsmi gâvur hamamý belki ondandýr bu insafsýzlýk kim bilir.
Köyceðiz’deki son evi geçince Armutçu Suyu karþýlaþýr sizi Ýbre ile beraber her Akþehirlinin hatýrasýnda var olan bir sudur Armutçu. Þimdilerde oldukça az akýyor ama hala eski lezzetinde ve buz gibi, rahatlatýyor insaný.

Yakýndaki bir aðacýn altýna oturuyorum, gölgem þehre denk düþüyorken ben de peþinden yürüyorum çünkü oradan anýlarýma dokunacaðýmý biliyorum. Heybemde imgeler aczi yet ve yorgunluk var. Güneþler akýyor boynumdan aþaðý, üþütüyor. Birikmiþ hayatlarda bunaldýðým belli. Bu öykü bastýðýmýz topraklarýn Anadolu’nun öyküsü. Karanlýðýn kýyýsýnda tedirgin bir duruþu andýrýyor.

Þehre yaðmur yaðacaðý vakit Tekke Deresi dumanlanýr. Gerçektende üstümdeki gök kroma boyanmýþ vaziyette, vadinin en tepe yerinden sarkan bulutlarýn gözleri dolu dolu. Güneþle karýþan bulutlar mor sarý turuncu renklerle daðlara yansýyor. Tarihin ýrmaðý gürleyiþ, kabarýþ, haykýrýþ ve çýldýrýþ halindeyken birileri kâðýt gemilerle meþgul olmuþ. Anadolu insanýnýn bu hale gelmesinden bu insanlar sorumlu. Þuan o ýrmaðýn kýyýsýnda oturuyorum ve sadece ayaklarýmýn altýndan akýp giden sulara bakmakla yetiniyorum. Kurak bir bozkýr akþamýnda soluðu kesilmiþ bir derenin bitkin þarýltýlarla sýzým sýzým çoðalttýðý ezgiye faydasýz bir hüzün oluyor boþalan isyaným. Konuþmuyorsun ey Anadolu! Konuþmak þöyle dursun, kaný çekilmiþ çatlak dudaklarýný bile aralamýyorsun. Dahasý en beklenmedik anlarda tarihim diye baþlayýp Türklüðüm diye bitirdiðin cümlelerin yok. Bitkinlikten son kelimelerin aðzýnýn içinde sönmesine izin veriyorsun.”Yenildiðimizi, tutunamadýðýmýzý, yalnýzlýðýmýzý ve çaresizliðimizi, hiçbir þeyi istediðimiz doðrultusunda deðiþtiremeyeceðimiz gerçeðinin duvar gibi suratýmýza çarptýðýný söylüyorsun. Israrla söylediðin o iki kelimeyi söylemeyi bile býraktýn. Aðlýyorum senin için Anadolu, gökyüzü de aðlýyor senin için. Diyorum ki sana Anadolu’m:”Hayat daha iyi yenilmekle, yenilmeyi daha iyi öðrenmekle sürüp gider” daha güzel yenilmek için tekrar savaþmalýsýn. Kalkmalýsýn ayaða direnmelisin.

Köyceðiz tarafýndan bakýnca vadiyi çevreleyen daðlar, destanlardaki savaþçý yiðitler gibi. Geliþi güzel birbirlerinin üzerine yaslanmýþlar. Sabahýn ýþýðý atýnda dinleniyorlar gibi. Büyük heybetli gövdeleriyle tezat teþkil ediyor üzerlerinde ki ince gövdeli aðaçlarla ve yumuþak kayalarla örtünen düzlükler.
Geceden yaðan yaðmurun yeri göðü birbirine karýþtýrdýðý belli. Çakan þimþeklerin keskin naralarýyla Tekke vadisinin yankýlandýðý , tembellikten usanan yiðitlerin savaþa kalkýþtýklarý da

Dað yamaçlarýnda sýra sýra uzanan patikalarýn gittikçe seyrelen aðaçlarýnýn yeþilimsi ýslak yapraklarýna yaðmur sonrasýnýn hafiflemiþ bulutlarý gölge yapýyor.

Yaðmur dinmesine dinmiþ ama kerpiç damlarýn kenarlarýndaki su oluklarýndan hala damla damla yola su akmakta. Sokaðýn ortasýndan, geceden aktýðý belli olan küçük sel, çöpleri dereye doðru sürüklemiþ. Yer yer üzeri sel suyuyla cilalanmýþ olan taþlar basamak oluyor, çamura basmamak için insana. Bazý damlarýn üzerinde þalvarlý kadýnlar mermer bir silindirden ibaret loð taþýný iki ucuna geçirdikleri demirle kakýþlayarak yaðmurla þiþen damdan suyun aþaðý akmamasý için loðluyorlar. Topraðý kelleþmiþ yerlere de taþlý kum atarak düzlüyorlar.

Buradan bakýnca ufuk çizgisinde belli belirsiz görülen istasyon sabahýn sessizliðini, uzaktan gelen güçlü ama tükenmiþ sesiyle, inceden inceye bozmakta.

Tren yolu için keþif yapýldýðýnda neden bu kadar þehrin dýþýndan çizilmiþ güzergâh anlamak mümkün deðil. Þimdilerde þehirle birleþti sayýlýr istasyon ama hala þehir merkezine uzak. Zannýmca güzergâh çizilirken tarlalarýmýz yola gider, trenden sýçrayan ateþten tarlalarýmýz yanar, düdük sesinden hayvanlarýmýz ürker, yabancýlar þehrimize gelir diye karþý çýkmýþlara benziyor. Önemli bir yere sahip Akþehir istasyonu. Kurtuluþ savaþýnda çok erzak, alet edevat, asker geçmiþ bu raylardan. Þimdilerde eski kalabalýk günlerini arar bir hali var. Kimsecikler yok etrafta, bazý raylarýn üzerini torak kaplamýþ, üzerinde rüzgârýn savurduðu kurumuþ dikenler uçuþmakta
     Benim için demiryolunun, demiryolcunun önemi baþka; yediðimiz ekmeðin sahibiydi anlamý. Dedem hareket memurluðundan, makasçýlýða, þefliðe kadar birçok görevde bulunmuþ; Anadolu’nun birçok yerinde görev yapmýþ bir demiryolcuydu. Bundan olsa gerek annemin çocukluk anýlarýnda fon hep demir yollarý ve trenlerdir. Bir an anlattýklarý canlandý gözümde annemin, boþ buðday vagonlarýnýn kýyýsýnda köþesinde kalmýþ buðdaylarý süpüren teyzemle annem; Hercules marka bisikletiyle yirmi kilometrelik mesafedeki okulundan gelen dayým, disbiçerlik yapan dedem, evde hastalandýðý için kesilen tavuðuna üzülen ve onu üçayaklý ocakta öðle yemeðine yetiþtirmeye çalýþan nenem… Ve toprak bir damýn üzerinde biten ömürler. Hepsi bu topraklardaki yaþayan insanlarýn benzer hikâyeleri.
Birde gölü var Akþehir’in sadece fotoðraflarda ve hatýralarda kalan. Hep anlatýp dururlar adam boyu balýk çýkardý, Kazaklar balýk tutmaya gelirlerdi dedikleri göl. Seçimlerden önce belediye reisleri halka balýk daðýtýrmýþ; hatta üstüne üstlük Arap ülkeline ihraç edilirmiþ gölde tutulan balýklar. Yok, caným diyesi geliyor insanýn; ama durum gerçektende bu. Bir zamanlar çok deðil yarým asýr önce böyleymiþ. Þimdilerde göl, kurudu kuruyacak duruma gelmiþ; hatta gölün bazý yerlerinde yürüyerek bile karþýdan karþýya geçiliyormuþ.
     Çocukken hýdýrlýða çýktýðýmda þu bizim ev dedikten sonra “þu uzakta görülen mavi çizgi göl mü?” diye mutlaka sorardým yanýmdakine. Bir gün mutlaka o mavi sularda yüzmeli balýk tutmalý, kayýkla dolaþmalýyým diye hayal ederdim. Birçok hayalim gibi bu hayalime e geç kaldým. Þimdi büyük oldum bir hayalim daha var: Ankaralý olmak.
     
Onyedi yaþýmda, okumak için geldim Ankara’ya. Kimliðim burada þekillendi. Yaþamý ve insaný burada tanýdým hala otobüsten Aþti’yi gördüðümde kalbim bunca yýldan sonra bile hala hýzla çarpar. Yarým kalan bir rüyayý tamamlamak gibi bir þey Ankara da yaþamak. Tüm yabancýlýðýna raðmen benim þehrim demek.

Ýnsanýn yaþadýðý þehrin haricinde gideceði bir yerinin olacaðýný bilmesi belki hayatýn en huzur verici þeylerinden. Olmayacak artýk benim Ankara dýþýnda gideceðim bir yerim. Akþehir olmayacak. Yabancýsý olmayacaðým artýk bu þehrin. Soranlara Ankaralýyým diyeceðim. Hoþçakal doðduðum þehir. Merhaba doyduðum þehir.


Nebi AKGÜNGÖR
     


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Hýdýrlýk tepesi
Gönderen: eyyüp yýldýrmýþ / , Türkiye
12 Nisan 2009
Akþeir' i bana yeniden hatýrlattý yazýnýz. Anlattýðýnýz tüm yerleri bilir gibiyim. Hýdýrlýk tepesini ve Hocanýn türbesini de ben ekleyeyim dedim umarým bana kýzmazsýnýz. Saygýlar sunar baþarýlar dilerim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sýhhiye ve Yaþamýn Güzelliði
Þehir Kopyalarý
Geleceðini Biliyorum
Kantin Güncesinin Son Harfleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Biliyorum Gözlerin Buðulu Camdan Bakar Gibi [Þiir]


Nebi AKGÜNGÖR kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
Cemil Meriç,Herman Hesse,Necip Faazýl Kýsakürek...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nebi AKGÜNGÖR, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.