..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Düşmekten yükselme doğar. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Toplum > Gül




20 Kasım 2007
Osmanlı İnsanı  
Gül
Tarihî araştırmalarına dayandırarak bir devletin ancak “dört kuşak” yaşayabildiği sonucuna varan İbni Haldun, bu sürenin ötelerini geçmenin mümkün, ancak şartlara bağlı olduğunu belirtiyor.Osmanlılar; o şartları yerine getirdikleri için, altıyüz sene yaşayabilmiş nadir örneklerden biridir.


:BCGC:

Osmanlı ceddimizde müthiş bir “dayanışma ahlâkı” vardı...
“kişisel menfaat” ikinci plânda, ahlâk ve maneviyat birinci plânda idi. Tabii, millî ruha dayanan devlet de son derece güçlüydü.
Tarihî araştırmalarına dayandırarak bir devletin ancak “dört kuşak” yaşayabildiği sonucuna varan İbni Haldun, bu sürenin ötelerini geçmenin mümkün, ancak şartlara bağlı olduğunu belirtiyor.Osmanlılar; o şartları yerine getirdikleri için, altıyüz sene yaşayabilmiş nadir örneklerden biridir.

“Ben kazandım, komşu dükkâna gidin”

Fatih Sultan Mehmed, tebdil çıktığı bir sırada rasgele bir dükkâna giriyor. Birkaç şey satın alıyor. Sonra başka bazı şeyler istiyor, derken, dükkâncı:

“Yeter Begüm (beyim)” diyerek itiraz ediyor tanımadığı müşterisine, “satın aldıklarınızdan kazandıklarımla bugünlük çoluk çocuğumun nafakasını çıkardım, diğer ihtiyaçlarınız için lütfen komşu dükkânlara gidin, onlar da çoluk çocuk bakıyor.”

Sıradan bir bakkalın Fatih Sultan Mehmed’e söyledikleri, “Bu toplumda neden eskisi gibi Fatihler, Yavuz’lar yetişmiyor?” diye soranlara bir cevap olur kanısındayız.

Bence asıl sorulması gereken soru şu: Şu halimizle, biz, sahiden “biz” miyiz?

Birbirimize tahammülsüzlük hastalığı, içimize Batılılaşma sürecinde girdi. Geleneksel yapımızda, farklılıkları yüzünden insanları yadırgamak, yargılamak, horlamak, aşağılamak, ya da üzerlerine baskı kurmak yoktur. Hele inanca baskı anlayışı, tamamıyla Batılı bir anlayıştır. Özet olarak, hoşgörüsüzlük bir Batı hastalığıdır.

Birlikte yaşamak bir san’attır: Bu san’atın en iyi san’atkârı da Osmanlı’dır!

Beş yüz senelik Osmanlı hakimiyetinin yaşandığı bölgelerde dinleri, dilleri, kılık kıyafetleri ve mâbedleriyle birlikte varlıklarını hâlâ sürdüren gayrimüslimler, bunu Osmanlı’nın İslâm kaynaklı müsamahasına borçludurlar.
İslâm’da “insan hayatın merkezi”dir. Hayat insan için var edilmiştir.
Osmanlı Devleti’ni yönetenler, İslâm Dini’ni kuşkusuz “tek din” olarak görürlerdi. Bu anlamda başka “din” tanımazlardı. Ne var ki, insanın “tercih hakkı”na (iradesine) saygı gösterir, kendi inançlarını doğru yaşarken, diğer insanların inancına (dinine değil) karışmazlardı. Karışmak şöyle dursun, hattâ her insanın kendi inandığını yaşayabilmesini kolaylaştıracak düzenlemeler yaparlardı.

Hoşgörüsüzlük bir Batı hastalığı

NOT:Yazımın içideki bazı alıntılar (Tarihi sevdiren adam) Yavuz Bahadıroğlu''na aiittir.Bana tarihi ve osmanlıyı sevdiren yazar.

Sevgiyle kalın


.Eleştiriler & Yorumlar

:: hassasiyet
Gönderen: veli gök / Kırşehir/Türkiye
30 Kasım 2007
Dediğiniz gibi eğer o, Osmanlı hoşgörüsü olmasaydı bugün başta Rumlar olmak üzere bütün Kuzey Afrika ve Balkanlar kendi dillerinin yanında Türkçe konuşur olurlardı, hatta bazıları kendi dillerini de unutup anadil olarak Türkçeyi kullanır olurdu. Nihayetinde bu gün kuzey afrika ülkelerinin Fransızcayı anadili gibi bilmeleri veya eski sovyet kalıntılarının Rusçayı anadillerinden üstün tutmaları tesadüf değildir.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İskender Pala
Aksiyon İnsanı
Hayatın Anlamı
Korkularımız ve Biz
Lütuflar Kuşağı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yalnızım [Şiir]
Bahar Yüreklim [Şiir]
Gül Kurusu Sevdalar [Şiir]
Tutuldum Sana [Şiir]
Kartalların Var Oluş Hikayesi [Öykü]
Nasıl Seviyorsunuz [Öykü]
Sanal Tanışma [Öykü]
Çocuk Yüreğini Diri Tutmak [Eleştiri]
Osmanlı'da Abide Şahsiyetler [İnceleme]
Osmanlı'da Abide Şahsiyetler [İnceleme]


Gül kimdir?

Okumak ve yazmak en güzel eylemdir.

Etkilendiği Yazarlar:
Yavuz Bahadıroğlu, İskender Pala


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Gül , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.