Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir. -Puşkin |
|
||||||||||
|
Sabıkalıydım eksik sevdalardan… Otopsi masasında parmaklarım neşterdi. Delik deşik aşkların müessibiydim. Dikiş izlerini ette değil ruhta bırakmış, sakil bir serseriydim. Geri çekildikçe rakipler, ben acıya abanmıştım. Az önce, parmaklarımın masumiyeti lekeleyerek dokunduğu kurtarılmış bir bölge gibi parlıyordu kalp. İhanet ekilen sevdalar ölüm açtı. Upuzun, boylu boyunca uzanmış ölü aşklar görmüyor artık şehre inen kameri. Sancıyor parmaklarım; ellerimin altında aşk, gökte aşk, havada ekşi bir telaş… Oysa karşımda sen varsın. Otopsi masasındaki aşkı hayat öpücüğü ile diriltecek kadar canlısın. İçine hapsolduğum çemberi ısırıyorum, yaşam kanıyor. Oluk oluk kahırlar akıyor çapsızlığıma. Bir kertenkele gibi değiştirmeye çalışıyorum ezberlenmiş terkedilmişlik rengi derimi. Sıyıramıyorum öğretilmiş çaresizlikten sertleşen yerlerimi. Duyarsızlığın oluşturduğu keşmekeş içinde fütursuzca beynime hücum eden, önyargılarla vuruşuyorum kahramanca. Çünkü sen varsın artık yanımda. Saçı sakalı birbirine karışmış meczup bir ihtiyar dayatmalar, sen varken yanımda. Parmaklarımı dudaklarına götürdüğün o ilk anda, gücünü akıttın farkına bile varmadan. Gücün, gücüm artık. Elden ele dolaşan, her yeni elde sımsıkı avuçlanıp posası çıkarılan, ruhun derdine yanmayan insan; iki bedeni misafir eden tenin karşısında, bir yılan kadar sinsi, bir vaşak kadar vahşi hayvanlaşıveriyor. Bir komedi kumpanyası kurulmuş düzenin düz çizgisine. Sirk hayvanlarından daha iyi eğitilmiş, yalanı yaşama akıtmaya meyilli dillerin sahipleri. Bu sahte senfoninin içinde; bir kanun taksimi yer ediyor içimde. Çünkü sen varsın. Seninle kulağıma dolan, seninle dilime dolanan aşkın gerçeği… Aynadaki buharda esrik izler bırakan bedenim kadar silikti düne kadar yaşam gözümde. Bir banyo küvetinde aşk girdi içime, aktı dudaklarımın kenarından yedi tepe kıvamında… Öpen dudakların mıydı Ege’yi? Ah kirpiklerinde alev saklayan adam, tülünü yırttın soluksuzluğumun. Kabuğumda en derinlerde sakladığım istiridyem inci beyazı oldu artık sana. Üst perdeden bir ses sesleniyor. Duyuyor musun? “Beni yoldan çıkarsana”! Çarpışırken sesler soluklar sokakta, aşka takılacak maskeler bedava! Tutulmayacak sözlerin, sabaha unutulan vaatlerin bini bir para! Nerde akşam orda sabah bir yolculuğa mı çıktı yoksa sevda? Ne çok aradım mazinin puslu buğusunda… Sonra sen çıktın karşıma. Tam da her şeyden umudu kestiğim anda. Şehvet utanmaz asla gece aşkın kapısını çalınca. Sen karşımda, ilk adımlarının eli kulağında. Sarhoş bu gece sevda, sen onun kusuruna bakma. Ben ses vereyim onun yerine sana. Düş tomurcuklarımın çiçeklendiği adam; açık kapım ardına kadar gözlerinin elasına… Hoş geldin aşkıma…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © FUNDA BİLGİLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |