..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Funda BİLGİLİ




10 Haziran 2007
Kendine Yolculuğun Arifesindeki Kadın  
Funda BİLGİLİ
Sana aidiyetimi hissedebilmek için mecburum başka aşklara ait olmadığımı kendime kanıtlamaya. Denemeli ve görmeliyim kendi yüreğimle. Seni yaşatabilmeliyim sensizliğinde. Pusulasız çıkabilmeliyim yani güvensiz, yani yönsüz. Uzun bir yolculukta mola verilecek durağım değilsin sen. Yolculuğumun başlangıç noktası olduğun gibi dönüş noktası da olmalısın. Bunu görebilmeli, bunu yaşayabilmeliyim.


:CEHB:
Kaybettiğim beni bulmak ya da her bulduğumda ürktüğüm beni kaybetmek için çıkacağım yeni bir yolculuğun arifesindeyim. Ürkek güvercin bakışlarını yapıştırma yalvarırım yüzüne. Sorma ne olur ben de bilmiyorum bu gidişin bir dönüşü var mı? Ne olur bırak bir kez daha deneyeyim. Kim bilir belki bu kez bulurum içimdeki kayıp kadını. Çıktığım her yolculukta başka bir parçasını tamamlıyorum bu resmin. Bir seferinde iğneli yaşlarla delinmiş yanakları, bir diğerinde kanayarak arınmış dudakları. Hem onu bulursam bu senin yaşamına da dinginlik katacak. Biliyorum yorgunluğum yorgunluklarına dönüşüyor.

     Yetinme, kabullenme, çizilen yoldan yürüyebilme bir türlü işleyemedi karakterime. Kan değiştirdim denediğim her yeni ilişkide kumar oynayıp kendimle. Uslanmaz bir küçük kadın yaşıyor beynimin bir yerinde. Ne zaman sakinleşsem, kabullenmeye başlasam yaşamın akışını, ait olmaya çalışsam düzenin huzurlu işleyişine, bir şeytan gibi dikiliveriyor karşıma ateş gibi diliyle. Tutkuya, ihtirasa aç bu küçük kadın ele geçiriveriyor akışta yolunu bulmaya çalışan yanımı. Depremlerle sarsılıyor benliğimin en görünmez yeri ritmi belirsiz silsilelerle. Delirebilmeyi; her şeyden kopmayı başarabilmiş bir deli olmayı diliyorum umutsuz bir yakarışla. Yanlışları hoşgörüyle karşılanabilen, hatalarından dolayı yargılanmayan bir deli. Cezai ehliyeti yok çünkü. Vicdanı ile hiçbir muhasebesi olmayan, kendi belirlediği gerçeklik duygusunun efendisi bir deli. Olmuyor. Bana dair her şey yazılmış sihirli bir kalemle usuma. Silmeye çalışmak nafile. Sığınamıyorum deliliğin emsalsiz özgürlüğüne…

     Her yeni yolculuk açılmadık bir kapı, dokunulmadık bir ten demek. İç içe geçmiş kişiliklerin cazip karmaşası demek. Aşkı kendi bakış açısıyla tanımlayan insanları öğrenmek, aşka bin bir yeni ad vermek demek. Fethetmek yeni ülkeleri, başka başka coğrafyalarda kendi rüzgarınla esebilmek. Fermanlar yazabilmek kendi esrarlı mühürlerinle. Katışıksız katılabilmek geçmişlerine. Geleceklerini avuçlamak yumuk ellerinle. Bir yolculuğa çıkıldı mı keşfedilmedik kıtalara, bunların hepsini götürebiliyor insan yanında.

Acı çekmenin canımı acıtan hazzını yaşamak istiyorum. Belki de sen bana dipte olmanın gerçek anlamını hissettiremiyorsun. Bu mudur acaba yok olma arzumun nedeni? Dibe vurup yıldızları saymak istiyorum. Yeni sevdalarla diplerde boğulup senin dingin ve güvenli aşkınla tekrar su yüzüne çıkıyorum. Her zaman su üstünde olmak hoşuma gitmiyor. Nazlı nazlı salınmak maviliklerde kendi aksimi seyrederek yetmiyor bana. Yenemediğim bir merakla batmak istiyorum diplerde. Bir sünger gibi emsin istiyorum monotonluğu bilinmezlik. Belki de unutmak istiyorum kendimi bu soluksuz sevgilerde. Nefessiz kalmak istiyorum. Tıkanmak istiyorum. Acıkmak tek bir soluğa, acımak soluk soluğa… Kendi kalelerimin burçlarında bekliyor beni düşmanlarım. Silahlarını kendi ellerimle tutuşturdum ellerine. Her seferinde hazırım yüreğimden vurulmaya yeniden. Siper olma yalvarırım her biri başka bir anlamla doldurulmuş mermilerin önündeki savunmasız bedenime. Tuzaklar kuruyorum kendime tökezleyip düşeyim diye. Kilitliyorum kendimi zifiri karanlık gecelere; anahtarını denize atarak hem de.

     Düşünsel bir bavul hep hazır duruyor kapının yanında. Korkularımı saklıyorum fermuarlı gizli kapaklı bölmeye. Her yeni maceranın ilk sahnesinde en üstteki gizemli kadın maskemi takıyorum. Bana çok tanıdık karşımdakine hoş sürprizler barındıran maskemi. Aslında her ilişki tekrarlıyor birbirini. Kopya kağıdı yerine zamanlar konmuş aralarına. Belki gözler benzemiyor birbirine, eller farklı şekillerde. Ama hepsi de yeni umutlar barındırıyorlar ilk kertede. Ne kadar incittiysem seni, o kadar incitilmek istiyorum. Ne kadar düşünüyorsan beni, o kadar düşünebilmek istiyorum başka birini. Sanki bana çarpıyor sendeki tüm duygular ve benden yansıyor bir başkasına. Anlamıyorsun beni bilmiyorum. Ben bile anlamıyorken hislerimi bunu senden nasıl bekleyebilirim ki? Açıklaması imkansız bir karmaşa…

     Kim bilir belki de garanti aşkları sevmiyorum. Kaybetme korkusu duyabilmek için mi düşüyorum acaba yollara? Sen öyle benimsin ki… Gözbebeklerine her takıldığında bakışlarım, kendi gözlerimi yakalıyorum. O kadar benimsin ki, belki de korkan benim böylesi ikiye bölünmekten bir sevgide. Sen kaç ben kovalayayım istiyorum. Tıkanıp kalayım yokuş başlarında. Uyku girmesin gözlerime aramadığında. Titresin sesim, titresin bedenim sensizliğin öksüz çocukluğunda. Oysa sen bana hep hazırsın. Bir gölge gibi yapışmışken arkamda, seni düşünmeye, seni aramaya fırsat bulamıyorum. Kim bilir belki de seni hatırlayabilmek uğruna muhtacım senden kaçmaya. Çağırabilmek için mecburum uzaklaşmaya. Eksik kalmak istiyorum. Tamamlanmak fikri diken diken ediyor tüylerimi. Hep eksik kalmalıyım ki, boşlukları doldurabilmek için amansız takipte olabileyim.

     Küçük kadın arzu giyindi tenine yine. Saçları sanki daha bir kırmızı oldu. Minik elleri kucaklamak için şehveti sanki birden boyut değiştiriverdi. Yeni bir bedenle yeni bir oyun oynamak fikri sarhoş etti bakışlarını. Oysa ne kadar tanıdıklaştı bu sahne. İhtirastan hiçbir iz kalmıyor ne kalbinde ne bedeninde. Kupkuru kahverengi bir yaprak gibi önce savruluyor sonra çıtırdıyor tek gecelik ellerde. Ayrılık acısından adeta kırılsın diye bekliyor kemikleri boşu boşuna. Bir tenin ateşini başka bir ten söndürür, bir terin tadını başka bir ter siler. Unutabilmek için öğrendiklerini kadehlere vuruyor kendini. Bildiklerini, yaşadıklarını, terk ettiklerini, terk edilmişliklerini unutabilmek için rakı şişelerinde yüzdürüyor geçmişini. Ah o küçük kadın, alkolde boğulabilmeyi öğrenemedi gitti…

Sana aidiyetimi hissedebilmek için mecburum başka aşklara ait olmadığımı kendime kanıtlamaya. Denemeli ve görmeliyim kendi yüreğimle. Seni yaşatabilmeliyim sensizliğinde. Pusulasız çıkabilmeliyim yani güvensiz, yani yönsüz. Uzun bir yolculukta mola verilecek durağım değilsin sen. Yolculuğumun başlangıç noktası olduğun gibi dönüş noktası da olmalısın. Bunu görebilmeli, bunu yaşayabilmeliyim.

Ancak yalnızlıklarımla çoğaltıyorum kendimi. Ücra köşe başlarında sobeliyorum karanlık kederlerimi. Melankoli yakışıyor kupkuru duygusuzluklara. Pençeye dönüşen eller gibi, yaslara dönüşen hüzünler biriktiriyorum geçmişimde. Gidişlerimde umduğum seni unutmak değil ki. Kendimi unutmak istiyorum ben. Unutmak istiyorum kirlettiğim sevgileri. Taş yerinde ağırdır derler. Kaybetmek istiyorum ağırlığımı. Hafiflemek istiyorum. Taşlaşmış duygularımla öyle hacimsizim ki… Kirli bir mendili buruşturup atar gibi atamıyorum artık günahkar tebessümleri.


     Bu son yolculuğum sevgili. Gidiş biletleri olmadığı gibi dönüş biletim de yok elimde. Ama biliyorum bu son yollara düşüşüm olacak. Kaybolacağım yine hangi harabe sevgide kim bilir? Menzil kaç yürek atışı mesafede? Ama bu kez çözdüm gidişlerimin karmaşık şifresini. İlk kez kendi duygularımın tercümanı olup, kendi sesimi dinleyip bir çilingir gibi ustalıkla açtım soru işaretleriyle kilitli cephemi. Seni avutur mu yoksa daha mı fazla kanatır bilmiyorum. Ama söylemeliyim. Kaçtığım sen değilsin sevgili. Kendimden kaçıyor, kendimden korkuyorum ben. Sen beni çok fazla ortaya çıkardığın için ürküyorum senden. Aynadaki yansımam oluyorsun sen oysa benim aradığım yanılsamalar. Her kaçışımda senden, kendimden de kaçmayı başarabiliyorum. Kök salmak istemezken hiçbir yürekte, bir yere bir şeye ait hissettiriyorsun beni kelimelerinle. Dokunduğunda bedenim yeni bedenlere aslında kendi bedenimi siliyorum. Dudaklarımdaki sahte şehveti öptüğünde diğer sahte sesler; söylemek istediklerimi, gerçeklerimi içime gömebiliyorum. Bakışlarımı perdelediğimde tanımadığım sevgililerin önünde, benliğimdeki gerçek beni mağaralarıma saklayabiliyorum. Çılgınca koşup nefessiz kaldığımda geçmişimi arkamda bırakabiliyorum. Göğsümün göz göz odaları kaçmak istediğim benlerle dolu. Upuzun boyunlu yılanlar gibi birbirlerine değiyor kuyrukları. Düğüm düğüm olmuşlar çözülmemecesine. Sen özgür kılıyorsun onları şefkatinle. Zehirli bir sarmaşık gibi dolanmalarına izin veriyorsun geleceğime. Atıldığım her macera bir göz de olsa odalardan birini kilit altına alabilmek uğruna. Sana söz veriyorum bu yolculuk, bu macera, bu sahte aşk son olacak sevgilim. Ya kendimden kaçmayı bırakıp dikileceğim tüm cesaretimle karşıma ve hesaplaşıp yeneceğim tüm korkuları bu yolculuğun sonunda. Arınmış, kendini bulmuş kadının olarak var olacağım yanında. Ya da…









Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Otuzlarında Bir Kadın...
Canımın Ötesi Annem / Mektup (Iı)
Mazinin Silgisi Yok
Sevginin Büyüttüğü Bebekler Hep Gülümserler Evrene... Damlam'a...
Yaşamın Yolları Tıkalıdır Kimi Zaman!
Canımın Ötesi Annem Mektup III
İyi ki Doğdum :)
Canımın Ötesi Annem / Mektup I
İzin Verir misin Anneciğim?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Seni, Seninle Paylaşamayacak Kadar Çok Seviyorum...
Tensiz Sevişmeleri Bilir misin Birtanem?
Hangi Kışın Karını Haziran'a Sakladın?
Sakın Seni Seviyorum Deme Bana!
Ben Seni Hiç Sevmedim Ki…
İyi ki Doğdun Üzüm Gözlüm
Aşkı Tanıyan Bir Kadın Asla Aşktan Azına Razı Olmaz
Eksik Sevdaların Sabıkalısı
Hesapsız Aşkların Kadını
Şah Damarındaki Üç Beş Sarı Saç Teli

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Sana Uyandım Bu Sabah [Şiir]
Nasıl Borçluysan Beni Yaşamaya, Öyle Mecburum Seni Yaşamaya [Şiir]
Konuşulmayan Bir Dil Gibisin Coğrafyamda... [Şiir]
İzmir'e Sığmayan Aşk... [Şiir]
Rüya Kaçkınım [Şiir]
Sökmüyor Çivi Çiviyi... [Şiir]
Aşk Doğdu [Şiir]
Darmadağın [Şiir]
İki Gülücüğün Kırmızı İzi [Şiir]
Şehirlere de Aşık Olunurmuş Hesapsızca / İzmir'im Özlemim Sana... [Şiir]


Funda BİLGİLİ kimdir?

www. fundabilgili. com fundabilgili@hotmail. com MİNİK BEBEĞİM “İMZAMI BIRAKTIM TENİNDE” KİTAPÇILARDA! Yazan insanların yazmaktan aldıkları en büyük haz; okuyan insanların yüreklerine dokunmayı başarabildiğini düşünmektir. İzedebiyat’ta yıllardır yazıyorum. Her yazı eklediğimde aynı heyecanı yeni baştan yaşıyorum. Yeni paylaşımlar, yeni yorumlar, dokunulan yeni yürekler… Türkiye’nin en iyi yazar ve okur kitlesinin buluştuğu bu site benim bir parçam haline geldi zamanla. Eksik hissettim kendimi satırlarım buradaki gözlerle buluşmayınca. Şimdi yeni bir gündoğumunda kelimelerim. İki kızımdan sonraki üçüncü çocuğumun doğum sevincini yaşar gibiyim. “İmzamı Bıraktım Teninde” adını verdiğim minik bebeğim artık kucağımda. Bu güzel doğumu paylaşmak istedim sizlerle. Çünkü beni destekleyen, bana yazma gücü veren dostlar sayesinde kavuştum bu kitaba. Okuduğum, beni okuyan, yorum yapan, yazılarımı kütüphanesine alan tüm İzedebiyat dostlarına teşekkürler!


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Funda BİLGİLİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.