..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > M.Nihat MALKOÇ




23 Ocak 2008
Filistinli Yaser"in Gözyaşları  
M.Nihat MALKOÇ
Sabahın ayazında üşüyor ellerim, buz kesmiş yırtık ayakkabılarımın deliklerinden fırlayan parmaklarım… Güneş bulutların arasından kısık aydınlığını gösterse de değmiyor zamana yenilen ve zamanla ezilen bedenime sıcaklığı… Güneş aydınlatamıyor biriken karanlıklarımı. Ben gözlerimi dünyaya açalı beri gönül heybemde karanlıklar biriktiriyorum. Bu benim tercihim olmasa da hayattan payıma düşen karanlıklardan gayrisi değil.


:BJEA:
FİLİSTİNLİ YASER’İN GÖZYAŞLARI

                              M.NİHAT MALKOÇ

     Sabahın ayazında üşüyor ellerim, buz kesmiş yırtık ayakkabılarımın deliklerinden fırlayan parmaklarım… Güneş bulutların arasından kısık aydınlığını gösterse de değmiyor zamana yenilen ve zamanla ezilen bedenime sıcaklığı… Güneş aydınlatamıyor biriken karanlıklarımı. Ben gözlerimi dünyaya açalı beri gönül heybemde karanlıklar biriktiriyorum. Bu benim tercihim olmasa da hayattan payıma düşen karanlıklardan gayrisi değil.

     Herkes anne ve babasının gölgesinde saadet şarkıları söylerken, sımsıcak yuvalarında özgürlüğün doyumsuz lezzetini tadarken ben bir yetim, bir öksüz ve bir zavallı olarak bu kara kışın ortasında kaderime ağlıyorum. Âhlarım göklere yükseliyor. Göklerden yere kurşun gibi dökülüyor karlar... O kurşunlar altında buz kesiyor soluklarım. Ben kurşundan, bombadan başka bir şey görmedim bu kutsal ve kanlı topraklarda. Bu yüzdendir ki teşbihlerim kurşunlara endeksli… Zira göğümüzde kurşunlardan başka ne gördük ki!...

     Haysiyet çoktandır uğramıyor bizi bu hayata mahkûm edenlerin mahallesine. Onlarla aramızda birkaç yüz metre mesafe olsa da onlar baharı, bizler ağır kışı yaşıyoruz gönül coğrafyamızda. Nedense bize zulmedenlerin çocuklarının canı yanmıyor. Onlar bizim âhlarımızı, ağlamaklarımızı ninni sayıp mışıl mışıl uyuyorlar kuştüyü yataklarında. Çocukların milliyeti olmaz. Onlar bizim kardeşlerimiz. Fakat onların ruhlarını da taş kesmek için gece gündüz çalışıyorlar. Onlar da yarın karşımıza bombalarla çıkacaklar. Bizse onlara sadece sapanlarla ebabil kuşlarının ağızlarında taşıdığı pişmiş taşlardan atabileceğiz.

     Gül bahçeleri yanıyor bu topraklarda… Sığınaklarda geçiyor zamanlarımız. Karanlığın insafına sığınıyoruz gün ışığında. Işığımızı çaldı zamanın efendileri… Ellerimize geçirdikleri kelepçeleri şimdi de ruhlarımıza geçirmek istiyorlar. Mum ışığıyla karanlık geceleri aydınlatmaya çalışsak da zalimlerin sert rüzgârları mumlarımıza yanma fırsatı tanımıyor. Mumun kısık alevi ısıtmıyor buz kesen bedenimizi. Uzaktan gelen ışığın huzmeleri yetişmiyor gözbebeklerimize. Çekilin bulutlar, çekilin ki güneş bize de gülümsesin. Dünyayı parselleyen zalimler şimdi de güneşi parsellemenin savaşını veriyorlar. Fakat ne eylerse eylesinler içimize doğan, ruhlardaki karanlıkları boğan iman güneşini söndürmeye güçleri yetmeyecek. Canımızı alsalar da imanımızı alamayacaklar. Zira zafere adanmışlar yürek kalelerini muhkem tutuyorlar. Başımızda boza pişirseler de bu kale hiçbir zaman düşmeyecek.

Şimdi mumlar pervanenin rüyasını görüyorlar. Gerçek özgürlük için sözde esareti seçenler büyüdükçe büyüyor yürek semalarında. Yoksa esaret bizim alnımıza yazılmış bir yafta mıydı? Hissiyatım alev ateş yanıyor. Belleğim fetret devrini yaşıyor besbelli… Uyku girmiyor kan çanağı gözlerimize. Derman inmiyor şarapnellerle parçalanan dizlerimize.

     Birileri moda gereği yarı çıplak yaşarken bizler yoksulluğun pençesinde bu hâl üzere yaşama mecburiyetinde kalıyoruz. Yarı giyinikler, soyunukların âhını ve günahını taşıyor omuzlarında. On yıllardır sabır memesinin acı sütüyle besleniyoruz. O kara sütü ak kaşıkla içsek de içimizdeki karanlıklar dağılmıyor. Seherler tebessüm etmiyor sabahlarımıza.

     Siyonizm’in gölgesinde bile olsa onurla yaşamak içindir bu ölümler… Daha doğrusu ölümler kutlu diriliş için atılan mukaddes adımlardır bizim için… Bizlere hayat hakkı tanımayanlar gül bahçelerimize zakkumlar diktiler. Mermilerin merhametine mahkûmuz şimdi… Barutlar tomurcuklara açma fırsatı tanımıyor. Her gün kırılıyor dallarımız… Feryadımızın kurşundan ağırlığını taşıyamıyor gökler… Zulmün saltanatı mazlumların bedenlerini çiğneyerek yükseliyor. Artık taşıyamıyor bu cılız ayaklar sırtımıza yüklenen kurşundan ağır acıları… Kalleşlik boy veriyor haram topraklarda. Ağlamaktan kan çanağına dönen yaşlı gözlerimizi silecek bir merhametli el bekliyoruz. Anneler evlatlarına, evlatlar annelerine doyamadan kara toprağa giriyor. Acılar filizleniyor toprağın kara bağrında. Âh annemin sureti düşüyor her gece rüyalarıma… Babamla el ele dolaşıyorlar cennetin doyumsuz bahçelerinde. Özlüyorum özgürlüğü, kendim olmayı, kendim kalmayı özlüyorum…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben Hiç Büyümedim Anne!..
Muhayyilemdeki Akçaabat Silueti

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sürmene"m!… Sürmene"m!… Âh Sürmene"m!..
Haberiniz Var mı? Hicri 1429"dayız…
Sürmene Anlatılmaz, Yaşanır!..
Sen Geldin Ya!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deniz Kızına Gazel [Şiir]
Camilerin Görevi ve Ahmet Yüter Örneği [Eleştiri]
Doğumunun 63. Yılında Ahmet Hilmi İmamoğlu [Eleştiri]
"Özgürlük Şiirleri" İki Kapak Arasında [Eleştiri]
Somuncu Baba Dergisi"nin 100. Şeref Sayısı [Eleştiri]
Ali Püsküllüoğlu ve Sözlük Çalışmaları [Eleştiri]
Bir Beyefendi Şair: Halit Macit [Eleştiri]
Ömer Güner"in "Düşler ve Düşünceler"i [Eleştiri]
"Üryan ve İsyan" Üzerine [Eleştiri]
2008 Avrupa Futbol Şampiyonası"nın Ardından… [Eleştiri]


M.Nihat MALKOÇ kimdir?

Özgün yazılar, özgün şiirler. . . . .

Etkilendiği Yazarlar:
Necip Fazıl Kısakürek


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M.Nihat MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.