Seksen birde bir ihtimaldi buluşmamız,seksen bir ilde ve sadece bir kentte.Belki daha da kısaydı mesafeler;bir sokak ötede,bir bina bitişikte.Kader değil miydi altına sığındığımız,peki ya keşkelerin kisvesi altında amalarla başlayan savunmaya yönelik cümleler?Galibanın bile ihtimalinin olmadığı nedenler okyanusunda yakamoz kırıntıları peşinde koşan bir nefeslik bir aşktı bu ve yirmi dört saatin yirmi dört saniyesini yaşamaktı beklentiler.Bir tek kelimenin anlamını çözmek için hayata atılan binlerce keskin ok...Bir telefon kadar kısa,gurur kadar uzun ve virajlıyken yollar,yüreklerin çarptığı kafes kadar sertti vicdan.Kendi yağmurunu kendin yağdırırken güneşli havada şemsiye açmak gibiydi sevda dedikleri.
Yorulmuştu deniz,böcekler buluşmuyordu çiçeklerle ne de ağaçlar döküyordu tek bir yaprak.Değişiyordu mevsim;güneş inatla doğarken doğudan hayatın hücresinde hüküm giyiyordu zaman ve onca suça rağmen kimse kıramamıştı zamanın kalemini.Perde inmişti zamana tıpkı hayalini görmekten bıkmayan gözlerim gibi.Bu yüzden yasaklanmalı bu sevda,ya saklanmalı...