"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Saatin sesini duymadığında o artık bir ölüdür.Çünkü sabah onun sesiyle uyanmaya alışmıştır.Onun sesiyle güne başlamıştır.Onun sesiyle köleliğe alışmış ve çalışmıştır. Patronların kendi namına saate ihtiyaçları yoktur.Çünkü zamanı kabus olmaktan çıkarmışlardır.Ya hala yataktadır ya da Bebek sahilinde kahvaltıdadır. Saatin dilimleri aslında bir pastanın kırıntılarıdır.Asıl zamanı doya doya yaşayan zenginlerdir, fakirlerse artık zamanlarla beslenmektedir. Saatler kimin için çalmakta, tabi ki fakirler için çalmaktadır.İşçisi, memuru koşa koşa işe gitmektedir.Her ay bu koşuşturmasının ödülü olarak alnına para yapıştırılmaktadır.Sonra işçi, memur dansöz gibi oynamakta,sevinip bayram yapmaktadır. Zenginler insanları modern köle yapmaktadırlar.Hiyerarşi piramidini onlara yaptırmaktadırlar.Piramidin en üstünde durarak firavun kahkahası atmakta işçinin, memurun sırtına egolarını büyütecek ve yüceltecek taşlar koymakta ve bu şekilde insanların sırtından gülüşlerini ayyuka çıkarmaktadırlar. Zaman onların saatleriyle çalışmaktadır.Akrep ve yelkovan yoksulun gözüne batmaktadır.İşçi, memur salya sümük bir hayat yaşamaktadır.Güneşin battığı saatlerde yüreğine hayatın girdapları dolmaktadır.Duyguları içinde kaybolup kendi iç dünyasında karanlıklar yaşamaktadır. Yoksul insan kendine değer aramaktadır.Bu yüzden altın kaplama saatleri kolunda görünce kendine değer verildiğini sanmaktadır.Oysa akrep ve yelkovan gözüne batmaktadır.Saatin çarkları zenginler için dönmektedir.Birileri bunu kader sanıp feleğin çarkına çomak sokmaktadır.Oysa bu değirmenin suyu nereden gelmektedir hiç sormamaktadır.Değirmenin taşı saat gibi dönmekte ve taşlar arasında halk buğday taneleri gibi ezilmektedir.Zengin ekmeğini bu şekilde kazanmaktadır. İşçinin ve memurun aynı şekilde yoksulun çocuğu dakikalarca güneşi seyretmektedir.Bir umut ışığı adına kavurucu sıcağı ensesinde hissetmektedir.Yanmaktadır, bir yanık buğday gibi beklemektedir.Oysa gittikçe, zaman aktıkça, değirmenin taşları arasına sürüklenmektedir.Dünya böyle dönmektedir.Halk un ufak olmaktadır.Birileri ekmeğini böyle kazanmaktadır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman demircan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |