Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Hasbi’yi tanıyanlar, onun aşırı şüpheci ve alıngan bir yapıya sahip olduğu konusunda tartışmasız aynı fikirdedirler. Şüpheci ve alıngan yapısı yüzünden çevresindeki birçok kişiyle ilişkileri çok yüzeysel olan Hasbi, incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden huzursuz olmakta ve bu huzursuzluğunu çevresindeki hemen herkese yansıtmaktadır. Bir şeyden memnun olduğu pek görülmemiştir. Hasbi’ye göre ortada bir sorun varsa, bu kesin başkalarından kaynaklanmaktadır. Kendisinin hiçbir suçu yoktur. Geçmişindeki inişli çıkışlı yaşantısından dolayı psikolojik olarak pek dengesi olmayan Hasbi’nin doğru dürüst konuştuğu, sıkıntılarını, sevinçlerini paylaştığı hiçbir arkadaşı yoktur. Zaten Hasbi’yle konuşmak bir şeyleri paylaşmak, imkansız gibi bir şeydir. Her şeyi ben bilirim havası, her şeyi kendi bildikleriyle sınırlı sayması ve kendini beğenmişliği, bu iletişim köprüsünü baştan havaya uçurmaktadır. Kendi ön yargı ve saplantılarına haddinden fazla kulak kesilmesi, hayatı büyük oranda maddi yönüyle algılaması, sadece kendi çıkarları ve rahatını düşünmesi, giderek yalnızlaşmasına ve toplumdan soyutlanmasına neden olmuştur. Birtakım hesaplarla ve çevresindeki işgüzarların aklına girmesiyle yaptığı “mantık” evliliğinden de umduğunu bulamayan Hasbi, bir koca olarak da çekilmez bir insan olmuştur. Sadece çocuklarına olan düşkünlüğü, huzurlu bir aile ortamı yaratmaya yetmemiştir. Hasbi’nin böyle bir kişiliğe sahip olmasının en önemli nedeni ise, hiç şüphesiz çocukluk yıllarında yaşadığı olaylardır. Hayatı boyunca kurtulamayacağı saplantıları, çocukluk yıllarından kalma bir hediyedir ona. Maalesef onu yetiştirmekle mükellef “kuruntu sahibi” büyükleri, anlattıkları ipe sapa gelmez şeylerle beynini yıkamışlar ve farkında olmadan Hasbi’ye en büyük kötülüğü yapmışlardır. O dönemlerde içine işleyen “aşağılık kompleksi” ilerde onu tedirgin, uyumsuz, karamsar, asabi ve doyumsuz bir kişi yapacaktır. Hasbi, özellikle ekonomik olarak rahata kavuştukça içinde çok gizli bir yerlerde saklı olan komplekslerinin pençesine düşmeye başlar. Hasbi’nin bu dönemlerine baktığımızda, hayattaki en önemli amacının; kendini, özellikle yakın çevresine ispat etmek, onlar üzerinde üstünlük kurmaya çalışmak ve bir bakıma insanlara “ben güçlüyüm, varlıklıyım” mesajını vermek olduğunu görürüz. İçindeki ezikliği maddi imkanlarla bastırmaya çalışan Hasbi, bu eylemlerinde de komik durumlara düşmüştür. Yediğini, içtiğini dahi bir üstünlükmüş gibi çevresine sezdirmeye çalışması, verilebilecek en manidar örnektir. Hasbi, herkese güler yüzle ve iyi niyetle yaklaşma gayretlerinde de samimi değildir. İnsanların gözünde iyi bir izlenim yarattığında, kendini seven insanların çoğalacağını ve böylelikle onları istediği amaçlar doğrultusunda rahatça kullanabileceğini düşünür. Hasbi’nin hesapları maalesef tutmamıştır. Çünkü hayat Hasbi’ye yeni yeni sürprizler yapar. Hasbi, planlarını altüst eden her sürprizle yıkılmakta, ister istemez diğer planlarından taviz vermektedir. Ve sonunda daha fazla dayanamayacağını anlar. Hasbi için bunalımlı dönemler çok yakındır artık. Ama yaptığı hatasını geç de olsa anlamıştır… Yaptığı hataları masaya yatırdığı bir akşam, geç saatlere kadar kendi kendine konuşur. Ve odanın içi dar gelmeye başlar, dışarı çıkar. Yıldızlara bakar dakikalarca ve yıldızlarla konuşmaya başlar. Ve Hasbi’nin dilinden dökülen şu tarihi cümleler gece karanlığını adeta yırtarcasına yıldızlara doğru yükselir: Evet, biliyorum Çok geç anladım Kendi gölgemin gerçek ben olmadığını Ve defalarca haddimi aştığımı Geç anladım Bunca yıl beni oyalayıp Huzursuz eden şeylerin hiçliğini Ve tüm bunların nedenlerini… Hayır, değişmem gerek Öğrenmem gerek yaşamayı Geçmem gerek önce kendi içimden Ve adam gibi nefes alıp Boşaltmam gerek içimdeki tüm kuşkuları Ve unutmam gerek Ne kadar unutmam gereken şey varsa… Yarın yeni bir gün Yarın yeni bir dünya Ve yarın yeni bir Hasbi… Hasbi o akşam kendi kendine söz vermiştir ama gelin görün ki değişmesi, bunca yıl beynini meşgul eden şeylerden birdenbire kurtulması kolay olmayacaktır. Hasbi’nin kendi kendisiyle mücadelesi bitmek bilmez. Bir şeyleri düzeltmeye çalışırken hesapta olmayan başka şeyler önünü keser. Çünkü koparmıştır bir kere hayatla bağlarını. Düzeltmesi, belli ki zaman alacaktır. Hasbi daha neler yaşayacaktır bilinmez ama bilinen bir şey varsa o da: Ellisine merdiven dayayan Hasbi’nin bir şeylere niyet etmiş olmasıdır. Çalıştığı şirketin kasvetli odasında her gün pür dikkat görevini yaparken, kafasının bir yerlerinde de şimdiye kadar yaşadığı her şey yeniden canlanmakta ve yaşadıklarından öğrendiği ne varsa, bunlardan hareketle yeni stratejiler geliştirmektedir. Küçük bir kağıda kargacık burgacık yazısıyla yazdığı ve son günlerde sürekli cebinde taşıdığı, aşağı yukarı her gün okuduğu bu söze bakıldığında belki de Hasbi’deki değişim arzusu daha iyi anlaşılacaktır: “Hiçbir şey için geç değildir.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Musa Takçı, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |