Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
SON BAHARIM SENSİN sonbaharda açan gül için… Aşkın ve hüznün mevsimidir sonbahar… Tutkuyu dindiren, araya soktuğu hasretle aşkı sarartıp solduran bir mevsim… Kayan yıldızların götürdüğü insanlar gibi dalından düşen her yaprak bir aşkı soldurur sonbaharda… Ayrılığı, hasreti, hüznü yaşatır… Sarıdır sonbahar; serin ve sarı… Tıpkı ölüm gibi, tıpkı tükeniş gibi, gurbet gibi, çaresizlik, umutsuzluk, özlem gibi… Tıpkı tutunamayış gibi… Ürkütücü, üşütücü, kahredicidir. Sona varmaktır sonbahar; yok olmanın sınırında tükenip bitmek… Zamanın telaşa kapılması, akşamların tez olması, sabahların nazlanması, takvimlerin son bulmasıdır. Ve gözyaşıdır sonbahar; doymamışlığın, kanmamışlığın, yetmemişliğin gözyaşı… Kendi gözyaşınla ıslanmanın çaresizliği, kendi yalnızlığında üşümenin hüznü, kendi içinde kaybolmanın dehşetidir… Güneşi solmuş bir aşktır sonbahar; her gününü kurumuş bir yaprak gibi yaşayan, ayrılığa, hasrete ve hüzne bulanmış bir aşk… Bülbülü güle müptela kılan şemsin etrafında dönen pervanenin varlık sebebi aşk... Yakan, eriten, yok eden, sonra yeniden yaratıp ölümsüz kılan bir aşk… Ve aşk; sona gelmişken sana gelen aşk… Bir sonbaharda tanıdım seni; gökler ağlamaya hazırdı, yapraklar kurumuş ve her şey sararmıştı… Sarı; ayrılığın ve hüznün rengi, sarı; ürkek yüzünün, korku dolu bakışlarının rengi, sarı; seni karşıma çıkaran akşamın rengi, vuslatımın, mutluluğumun, sonumun ve baharımın rengi… Sarı, solgun ve kurumuş bir sonbahardı seni karşıma çıkaran… Tutkusu dinmiş, ateşi sönmüş, devranı geçmiş bir sonbahar… Karanlıkta parlayan yıldız gibiydi gözlerin sonbaharda, kuruyup solmayan bir tek kalbin vardı ve dünyayı yalnız umudun tutuyordu ayakta… Ellerin titriyordu, gözlerin titriyordu, yüreğin titriyordu. Rüzgar, yüzyıllardır söylenen bir şarkının nakaratı gibi aşkı fısıldıyordu bütün bedenine. Ve aşk dünyayı kuşatıyor, yaşama karışıyor, ölüme siniyordu. Aşk; ah aşk!… Her şeyi var eden yüce kudret… Usta bir heykeltıraşın elindeki çamur gibi benliğimi yoğurup hamlığımı aldı, yaşadığım bütün aşklar beni sana hazırladı. Kedere bulanmış bir sonbahar günü ben kömür karası gözlerinde yanarken, zaman aşka kavuştu, sarı aşka boyandı ve hüzün aşka dolandı… Aşk beni yaratıp varlığına bağladı. Ey varlığıyla sarhoş eden sevgili!.. Sarhoşluğumu baki kıl… Gözlerinle kutsadığın gönlüm, her anımı seninle geçirmekten yücelsin… Seni severken sevmenin ve yaşamanın tadına varayım... Seninle olup seninle solayım, seninle doğup seninle öleyim, hep sende kalayım… Ey sevgili!.. Bil ki; başım sensin sonum sen, gecem sensin günüm sen, yazım, kışım, baharım… Son baharım sensin… LOKMAN ZOR
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © LOKMAN ZOR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |