..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > LOKMAN ZOR




21 Nisan 2004
Önemsiz Bir Soru Ya da Ölmek  
ÖNEMSİZ BİR SORU YA DA ÖLMEK...

LOKMAN ZOR


Sıkıntılı bir gecenin terlemesinde uyandı. Evde kimse yoktu, tıpkı bundan önceki sabahlar gibi.


:CHGG:
ÖNEMSİZ BİR SORU YA DA ÖLMEK...


     Sıkıntılı bir gecenin terlemesinde uyandı. Evde kimse yoktu, tıpkı bundan önceki sabahlar gibi. Aslında sabah da sayılmazdı, saat on ikiyi geçiyordu. Bu sabah diğer sabahlara göre erken kalktığını düşündü. Başının çatlarcasına ağrımasını da erken kalkmış olmasına bağladı. Bir iki saat daha uyuyabilseydi ağrı olmazdı belki, ama bundan sonra uyuyabileceğini de sanmıyordu. Ağrı kesici almayı düşündü ama önce bir şeyler atıştırmalıydı.
     Mutfağa doğru yürürken yalnızlığın burukluğunu hissetti, içinin en derin, en hassas ve en onulmaz köşesinde. Bu duyguya alışmıştı. Günlük yaşamdan, arkadaşlarından kopup dört duvar arasına her girdiğinde şimdi yaşadığı bu duygunun çekilmezliğiyle yüz yüze kalıyordu. Aslında pekte hoşnut değildi, dışarıdaki yaşantısından ve çevresindeki insanlardan, ancak buraya tercih ederdi doğrusu.
     Büyük bir özenle kahvaltısını hazırladı, masaya oturdu. İçinin en derin, en hassas, en onulmaz köşesinden kopup önce kalbini, sonra ciğerlerini, zamanla bütün göğsünü kaplayan, sonra da nefes almasını güçleştiren o burukluğun çekilmezliğinden kurtulmaya çalışırken, bugün dışarı çıkmayı istemediğini fark etti. Aynı anda kurtulmuşluğun rahatlığını yaşadı. İlk önce soluk alışında, sonra ciğerlerinde, kalbinde, göğsünün tamamında, en son da içinin o en derin köşesinde.
     Masadan kalktığında bu evin dışındaki saçma sapan yaşantısını düşünüyordu. Ve bu yaşantısının verdiği bıkkınlığı. İçini dinledi bir daha. Göstermelik yakınlıklardan, samimiyetsiz sevgilerden, sahte gülücüklerden, yalanlardan kısacası o kokuşmuş dünyanın bütün çirkinliklerinden bıkmış olduğunun eminliğinde salona geçti.
     İki ağrı kesici aldıktan sonra, dışarı çıkmama kararlığıyla koltuğa kuruldu. Uzun zamandan beri okumayı istediği kalınca bir kitabı alıp, aklında başka bir şey varmış ya da daha iyi bir uğraş bulacakmışçasına önce kapağını inceledi. Sonra önsözünü okudu baştan savma. Bir ara kitabı okumaya başladığını hem de zevk aldığını fark etti. Gerçi henüz bir şey anlamamıştı okuduğundan ama yarım bırakmayı da istemiyordu. Halbuki kapağını incelerken şöyle bir göz atıp bırakmayı düşünmüştü. Şimdiyse kapağı incelemekle zaman kaybettiği için kendine kızıyordu neredeyse.
     Koltuğa iyice yerleşerek bir sigara yaktı. Ardından bir daha bir daha bir daha... kitabın kaçıncı sayfasına geldiğini ya da ne kadar vakit geçtiğini bilmediği bir anda tüm bedeninin kasıldığını, dişlerinin sıkılıp kalbinin çarptığını, başından başlayan ve ayaklarına doğru hızla yayılan soğuk bir terlemenin vücudunu ıslattığını fark etti. Kitabı, içindeki çaresiz kahramana yardım edercesine kapatıp oturduğu yerden kalktı. Nereye ya da ne için kalktığını bilmeden, bir süre çaresizliğin şaşkınlığındaki anlamsız adımlarla gezindi evin içinde. Mutfağa gitti, yatak odasına, banyoya. Elini yüzünü yıkadı, boş adımlarını anlamlandırmak istercesine.
     Sürükleyerek yarım bıraktığı kitabın başına götüren, bilinmeyen bir gücün karşı koyulmazlığında kahramanın çaresizliğine yeniden ortak oldu. Aslında fazla okumamıştı ama okuduğu her sayfada arttı ortaklığı.
     Kitabı kapatıp göğsünün üzerine bıraktı. Gözlerini düşüncelere kapadı; ölümü gördü, hemen yanı başındaki kitabı ve kahramanın son sığınağını. Hak verdiğini hissetti sığınışındaki çaresizliğe.
     Beyninin bir köşesine hapsolmuş gizli bir düşüncenin kıpırdanışıyla irkildi. Direndi o gizli düşünceye; kovdu, defetti ama bıraktığı izi görmezden gelemedi. Yeni bir sigara yaktı. Önce kahramanın çaresizliğini düşündü, ardından beyninin işgal edilmiş köşesini kemirip duran hapsedilmiş düşüncesini salıverdi.
     Ölümü düşündü ya da ölmeyi. Kaçamayacağını, kurtulamayacağını biliyordu. Aslında korkmuyordu. Yalnız merak ediyordu, ölümü ve ölüm şeklini. Kendi ölümünün nasıl olacağını hep merak etmişti ve hep korkmuştu ölüm şekillerinden. Boğularak ölmek, yanarak ölmek, parçalanarak ölmek... Korkunç olan bunlardı ve zaten bu yüzden vardı intihar düşüncesi beyninin bir köşesinde. İntihar onun için, korkunç bir ölümden kaçışın tek sığınağıydı, kitaptaki kahraman içinse çaresizliğin son durağı...
     Düşündükçe, intiharın beyninde bir yerlerde hep varolduğunu, hatta beyninin bir köşesini kemiren düşüncenin ölüm değil, intiharın ta kendisi olduğunu fark etti. Vaktini ve biçimini kendinin belirlediği ölüm düşüncesinin cazibesine kapıldı.
     Başka bir sebep daha belirdi kafasında: İçerisinde bir yerlerde anlatamayacağı şiddette duyduğu bir merak. “İnsan neden intihar eder? Ya da neler düşünüp, neler yaşar intihar anında?” ilk sorunun cevabını az çok bulmuştu ya da kendince yanıtlayabiliyordu: “çaresizlik veya daha kötü ve korkunç bir ölümden kaçış” diye. Ancak ikinci soru... Bu sorunun cevabını hiç bulamayacağını düşündü.
     Beyninin kemirilen kısmından gelen emrin kesinliğinde kalkıp pencereye gitti sebebini bilmeksizin. Aşağıdaki caddeyi, gelip geçen insanları ve araçları seyretti bir süre. Çıktığı her yükseklikte duyduğu o çağrılışı, yaşadığı ürperti ve sürüklenişi yaşadı yeniden. Yedinci kattan aşağı bırakılacak özgür bir bedenin büyülü sarhoşluğuyla pencereye uzandı. Sonra vazgeçti, belki korktu. Geri dönerek koltuğuna yerleşti iyice. Kitabı açıp dağıttı bu deli saçması düşünceleri.
     Okuduğu her sayfada uzaklaşacağını sandı bu düşüncelerden, oysa okuduğu her sayfada biraz daha yaklaştı. Yüksekçe bir üstgeçitten atlamayı ve aşağıdan geçen bir kamyonun altında ölmeyi düşündü. Her üstgeçitten geçişinde aklına gelen ve içerisinde karşı konulmaz bir arzu ile beliren bu düşünceye zorla karşı koyardı. Okuduğu her sayfada biraz daha beliren bu düşünceden kurtulmayı istedi. Derin bir nefes alarak, fırlatıp attı kitabı. Bu düşüncelerinin kitaptan kaynaklandığını sandı. Bir anlık anlamsız ve boş bir bekleyişin ardından kalkıp duvarda asılı tüfeği aldı. İçerisine fişek yerleştirip çenesinin altına dayadı. Durdu öylece. Bekledi. Neler düşündüğünü, neler hissettiğini sorguladı bir süre. Kulaklarını zorlayıp patlatırcasına şiddetli bir gürültüyle önce tetik üzerindeki parmağı, ardından bütün vücudu cansızlaşarak yığılıp kaldı.
     İnsanın intihar anında neler düşünüp neler hissettiğini anlayamadı ya da anladı da, ifade edemedi. En önemlisi, artık bu sorunun, onun için hiç mi hiç önemi kalmadı.

LOKMAN ZOR

NOT: Bu öykü Göller Bölgesi Yazarlar ve Şairler Derneği 2004 yılı Ulusal Öykü Yarışması İkincilik Ödülü almıştır.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kaçtığım Yer: Kendim

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yalnız Balıkçı
Yaşamın Aydınlık Yüzü
Çobanın Büyüsü
İnsanın Serveti
Vapur Hikayeleri I
Bir Mum Daha Söndü Özgürlüğe; Yanarak ve Eriyerek
Kıyamet Mektubu
Sipil Üçlemesi II
Vapur Hikayeleri II
Sipil Üçlemesi I

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Son Baharım Sensin [Deneme]
Tiyatro Oyunu Eleştirisi [Eleştiri]
Su Damlası ve Çocuk [Eleştiri]
Eleştiri [Eleştiri]
Makale [İnceleme]
Söyleşi [İnceleme]


LOKMAN ZOR kimdir?

ÜÇÜNÜ TEKİL KİŞİNİN İÇ DÜNYASININ YAZARI

Etkilendiği Yazarlar:
-


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © LOKMAN ZOR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.