Türkiye’de fotoğraf ve belgesel denince ilk akla gelen birkaç isimden biridir Coşkun Aral. Bu benim içinde böyledir, sanırım büyük bir çoğunlukta benimle aynı kanaati taşıyordur. Coşkun Aral 1 Mayıs 1956’da Siirt’te doğdu. Kim bilir ilk fotoğraf makinesini eline aldığında neler hissetmiştir. Ben bu duyguyu biraz tadanlardanım; Ortaokul yılları, Ankara’nın o zamanlar tek çok katlı çarşısının ikinci katında dolaşıyorum. Şimdiki elektronik eşya satan dükkânların bir benzeri dikkatimi çekiyor. Şarkı söyleyen bebekler, oyuncaklar aklınıza gelen her şey var dükkânda. Albenili vitrinde bir fotoğraf makinesi ilgimi çekiyor. Fiyatı tam cebime göre. İnanamıyorum. İçeri girip makineyi alıyorum. Asma askısını boynuma geçirip çıkıyorum dükkândan. Hemen hatırlatayım büyük bir hevesle aldığım makine ile istediğim fotoğrafları çekemedim ama hoş bir anı olarak aklıma yer etmiş. Bu yüzden Coşkun Aral’ ın o zamanların şartları içinde neler hissettiğini gayet iyi anlayabiliyorum. Ama Coşkun Aral benden daha şanslı imiş geldiği yere bir bakın. 1974 yılında başladığı basın fotoğrafçısı olma serüveni, 1977 kanlı 1 Mayıs olaylarını resmetmesi sonunda dünyaya açılma.

Sipa Press ajansı Time, Newsweek dergilerinde Türkiye muhabirliğini üstlendi. Türk Haberler Ajansı, Milliyet, Hürriyet gazeteleri ile freelance’ da yaptığı çalışmalar. Daha sonrasında 14 Ekim 1980 günü kaçırılan bir uçaktan dünyada ilk kez hava korsanlarıyla yaptığı bir röportaj, 12 Eylül darbesini fotoğraflarla dünya kamuoyuna yansıtma ve diğerleri; 1983–1985 yıllarında savaş fotoğrafçılığı üzerine yaptığı çalışmalar. Eserlerinin sergilenmesi, kitaplar, belgeseller.

Devamlı çalışan ve üreten bir kişilik; Sayın Coşkun Aral’ ı kim tanımaz, kim bilmez.