Tanrı insanı yarattı, insan da sanat yapıtını. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Bir akşam sessizlik üstüne yağan uğultulu kar altında yaktıkları ateşle yüzlerini kızarttılar.. Akşam üstleri gibi derin bir iç çeklidi kasabaya 1o km uzaktaydılar.. Yükselip dumanlar altında kadife tenlerle izlendiler.. Zamanın senine inanmayanlar kasabanın hemen arkasında küçük vadinin kesiştiği noktada bir yokuş altındaydılar.. - suya yaşlayıp başını saçlarından akıtmalısın geçtiğin tüm yolları - tüm gördüklerimi tek bir an içinde yaşamak için elbette biriktim kendi içime Gece kırılgan bir eş gibi titreterek göğsünde yıldızları yavaşça çekildi kasaba üstüne.. Uykuya dalan bir sır indi zamanın sessizliğinde yürüyenlere.. Camdan bir gün doğdu gecenin hükmünde.. Karayı sular sesliyordu ve titreyen nefesler tutuluyordu soğuk güne bakan ilk saatlerde.. Buğulu bir yüz ile öpüyordu tüm insanları sabah.. Kasabanın insanlarını ve henüz yokuş aşağı hazırlık hazırlık içinde yüzen göçebe insanları.. Kadınlar iniyordu kendi içlerinde.. Çocuklar ellerinde çatlamış hayatların ipleriyle babalarının izlerini takip ediyorlardı.. İzler kalın botlarla atılmış ağır beden çukurlarıydı.. Geride kalan kül ve şaldan engebeler bir kalabalığın gittiğine tanıklık ediyordu.. Sabahın ikinci ışıklarında günün orta yerine dek uzanan sükunetle göçebeler kasabayı dolaştılar camdan örtülerle.. Atlar ve çocuklar şaşkındılar.. Yoğun kadın ağızları yalnız ve eşsiz birer sazdılar.. Birkaç zaman içinde yüklerinin altında ezilerek karları yerlere grilediler çok geçmeden çağlayan konak karşısında dinç gövdelere serilmek için beklediler.. Öfkesiyle hazırlanan yemeğin yağını döşemeye bulaştıran yaşlandıkça sakar hayatların zorluğunu sırtlayan konak sahibinin söylenmesini işiterek konak önünde bekleyen göçebeler kapının açılmasıyla gözlerini devirdiler.. Konak sahibi öfkesini yutkunarak göçmenleri buyur etti.. Çağlayan konak döşemesinde yağ öfkesi ve saçılmış çiçeklerin eğdiği rüzgarın sesi.. toğrağa düşen çiçek taçları ve pencere pervazı sokağa düşen gölgeli kamelyalar ve ahşap konağın yalnızlık sargısı.. Böyleydi kadınların görebildği kadarıyla konak civarı.. Çocuklar ise konak bahçesinde sallanıp duran boş salıncağın ipleriyle tırmandılar gök yüzüne ve yükseldiler kendi içlerindeki sevince.. Çağlayan bir açlık da yükseldi çocukların gözlerinde.. Konağın iri kapısına uzanan elleri izlediler öylece konak girişinde uzayan merdivenler yoksundu kentlerin aksak boğucu kalabalık sesleriyle ve odalarla çizilmiş bir seyir avlusuydu konak başları.. Merdivene doğru adımlar.. adamlar ve kadınlar ve çocuklar basamakların gıcırtılı tahta dengesine doğruldular.. İlk katın sarı benizli çerçevesine yöneldiler.. Elleri belindeydi adamaların ve kadınlar çocuklara uzandılar.. Dışarda iplerini bekleyen atlar homurdandılar. Konak yardımcısının ellerinde sahiplerini bekleyen gözlerle başlarını bir aşağı bir yukarı salladılar.. Kapılar açıldı odalar uykusuzdular.. Kadınlar ve çocuklar banyo girişlerine sıralandılar adamlar kadınların yan odalarında kendi bildiklerini hizaya soktular.. Çocuklardan bazıları konağı dışladılar.. Annelerinin olmayan sabahlıklarını düşlerde arzuladılar.. Buhar dokusu duyumsadılar.. Erkekler kadınlara yerleşmelerini söyleyip farklı sayılara ayrıldılar.. Bazıları kadınlarının yanlarına uzandılar bazıları konak sahibine borçlarını sordular.. Bazıları iplerin ucundaki atlara doğru koştular.. Hareketsiz atlar sırtladıkları yüklerle sükunet içinde kıvrandılar.. Adamlar ve konak yardımcıları atları ahırlara yerleştirdiler uyuyakalan çocukların ayak bileklerindeki kirleri bazı kadınlar temizlediler.. Yorgunluğa uzanan üçüncü sabahta konağın kalbine dokunan bazı kadınlar ise ahşap pencerenin kar kokusunu odalarına açtılar.. Kasabanın neferleri sabaha uzattıkları devre günlerini yaşamak için kepenk açtılar gri karların üstünden geçip ayak tabanlarını arşınladılar.. Bazı giysiler kirliydi ve bazıları yumuşak ketenden yırtmacı olanlar vardı ve duvar saatleri olması gerekenden aksak ilerleyenler de.. Bir çağ içinde farklı yörelerden ve kentlerden gelen karma bir toplulukla yaşlanan kasabanın kış ortasında vadi kenarına kurulmuş ağzında gümüş kanatlı kuşlar seslerce sayıldılar..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © iLkEsU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |