Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Bu yüzden Yansı’nın adresini bulmak zor olmamıştı... Karşısında Ber’i gören Yansı kapıyı suratına çarpacakken, Korpsi’nin kendisini tanıtmasıyla eylemi eksik teşebbüs aşamasında kaldı. Korpsi, Yansı’yı görür görmez tanımıştı. Yansı, Med’in fiziksel ben-zeri teyze kızıydı... Yansı ise Med’in arkadaşı olduğunu duyduktan sonra anımsamıştı Korpsi’yi. İkram edilen kahveler yudumlanırken, Korpsi ile Yansı, geçmişte olanlardan ve Med’den söz ettiler. Cinayet haberini aldığı gün olduğu gibi bardaktan boşanırcasına yaşlar akıyordu Yansı’nın gözlerinden. "Onlara uzanan ellere lanet ol-sun... Allah onları kahretsin..." diyerek lanetliyordu; cinayetin belirli-belirsiz fail veya faillerini... "Benim ne kadar çok çocuk istediğimi biliyordu. Kısırlığımın teda-visi için gitmediğim doktor, aşındırmadığım hastane kapısı kalmamasına karşın, yine de ‘ümidini kesme bir gün çocuğun olacak,’ derdi. Hatta erkek çocuğum olursa ismini ‘Varol’ koymamı istemişti. Öngörüsü deği-şik şekilde gerçekleşse de onun vasiyetine uyarak doğan çocuğuma ‘Varol’ ismini koydum..." Ber, geçmişte yaşadığı Med’le bağlantılı tüm olguları, olayları seri halde zihninden geçiriyordu. Med gerçekti... Öldürülmüştü. Ama o geri dönmüştü... Yarım kalan işlerini bitirmeye gelmişti. O, bunun için gerekli tüm düzenlemeleri yapıyor, izliyor, uyguluyor, gerektiği yerde müdahale ediyordu. O, kötü ruhların düşmanı iyi bir ruhtu. Med, bir kanalla kendisini ve Yansı’yı etkileyerek cinsel birleşimi gerçekleştirmiş ve Varol isimli çocuk olmuştu. Ber, fiziksel olarak Yansı ile birleşme sağlamışsa da gerçekte Med’in ruhuyla gerçek cinselliği yaşadığını duyumsadı. Ondan önce oluşan birleşmede ruhsal bedeniyle Med’di ve sanal seksten bile öte birleşme sağlamışlardı. Bu durumda Varol isimli çocuğun biyolojik annesi Yansı’ydı. Ama, ruhsal ve doğal annesi ise Med’di. Kişiliği oluşturan ruh cevheri Ber ile Med’in ruhsal birleşmeleri sonucuydu. Med’in yıllarca önce yazdığı kitabın ilk sayfasında bulunan kehanet gerçekleşmişti. Yansı’ya ve Korpsi’ye bu içsel yorumlarını aktardığında hiç bir itirazla karşılaşmadı. Ber, Yansı’dan özür diledi. "Bunların daha önceleri farkında olsaydım, ne seni ne de avukatını yormazdım. Çocuğun babası olduğumu derhal kabul ederdim," dedi. Korpsi, kalkmaları gerektiğini işaret etti. Ber ise Varol isimli çocuğunu görmek için Yansı’ya ricada bulundu. Varol’u öpüp okşadıktan sonra annesine geri verdi. Çıkmak üzere-lerken, çocuğu görmek için teklifsiz her an gelebileceğine dair Yansı’nın, sözlerini duyan Ber, minnetli teşekkürle karşılık verdi... Açtıkları kapıyı dışarıdan örtecekleri anda, Yansı’nın, bu kez bir sırrı olduğunu ve bunu anlatmak istediğini söylediğinde, durakladılar. "İçimde kalması beni rahatsız ediyor. Kocam ölmeden önce, pek çok doktora gitmemize rağmen çocuğumuzun olmadığını anlatmıştım. Bu yüz-den hamile olduğumu öğrenince hiç düşünmeden doğurmaya karar ver-dim..." Ber, "Yani...." diyerek devamını istedi. "Kürtaj yaptırdığım takdirde ölüm riski alacağım, şeklindeki beyanı-mın aslı yoktu...." Yansı, Ber’den beklediği kızgınlık tepkisini alamamıştı. Aksine, "İsabetli bir karar vermişsin," yanıtını aldı... *** 43 Dolmuşun en arka koltuğunda oturan dört kişiden biri olan Ber, diğer üç kişi gibi preslenmiş vaziyette, inecekleri durağa varma anının biran önce gelmesini bekliyorlardı. Dört kişiden biri yatay ve dikey genişlik yönünden normalin çok üzerindeydi. Diğerlerinin yerlerinden alıntı yapmayı oda istemezdi. Ama doğal yapısı istemediği halde buna neden olmuştu. Yanlardan preslenmek dışında, dolmuşun müzik setinden çıkan Markız’ın ‘kıvırt ve kıvırttır,’ isimli parçası da bu sıkıntıya eklenerek Ber’i terletiyordu. Bu ses ve bu parça aynı zamanda geçmişiyle yüzleşmesini sağlıyordu. Ber ise artık geçmişinde boğulmak istemiyordu. Şu an; geçmişten ve gelecekten önemliydi. Geçmişi silmek, yeniden düzenlemek olasılığı yoktu. Anda ve dolayısıyla gelecekte ise düzenleme yapabilmek, irade gösterebilmek olasılıkları mevcuttu... Düşünceleri kesik kesikti. Cep telefonunun çalmasıyla uykulu gözleri iyice açıldı. Arayan, Ad kenti Yargı Binasında görevli Devlet Avukatı EmKul idi. Normalde soğukkanlı bir ses tonuna sahip olan Emkul, kesik, derin ve mırıltılı bir ses tonu ile konuşuyordu. "Ber Bey!... Lütfen yanıma kadar gelir misiniz?... Çok önemli... Sabahtan beri sizi arattırıyorum..." Ber, Devlet Avukatının telefonda açıklama yapmayacak kadar önemli bir konu için kendisini aradığını duyumsayarak, "Derhal geliyo-rum efendim!..." dedi. Yargı binasına yakın durakta ininceye kadar Devlet Avukatının bu kadar acil aramasının ihtimali nedenlerini boşuna düşündü.... Belirli bir olasılık aklına gelmemişti. Soluğu yargı binasında almıştı... Devlet Avukatı Emkul’un makam odasının önünde bulunan görevliye, görüşme isteğini belirtince derhal içeriye buyur edildi. Hoş geldiniz, işler nasıl şeklindeki genel konuşmalardan sonra çağ- rılış nedenini öğrenme şerefine nail olmuştu. "Sizin hakkınızda bir soruş-turma başlatmamız istendi Ber Bey!" "Şikayetçi kim?..." "Yargı Başkanlığı..." Yargı Başkanlığının ilgi alanına girebilecek bir eylemi, olduğunu anımsamıyordu... "Şikayet konusunu öğrenebilir miyim?" "Bundan yedi yıl önce Ulusal Güvenlik alanına giren bir konuyla ilgilenmek için bir şahıstan vekalet almışsınız..." "Almış olabilirim. İsmi?..." "DeşifMan isimli yabancı uyruklu biri. Yerel bir gazetede yayınlat-tığı "Birleşik Derin Devleti ile Sodgom Ülkesi Derin Devleti arasında imzalanmış gizli protokoller" konulu yazısından dolayı kamu vicdanı adına açılan davada onu avukat olarak duruşmalarda savunmuşsunuz. " "Bunda yasaya aykırı bir durum yok ki. Avukat temsil ettiği kişinin sadece savunma sacayağını temsil eder. Sanığın işlediği iddia edilen suçun sacayaklarından biri değildir. Katili savunan avukat, katil değildir. Yasa böyle buyuruyor." Devlet Avukatı, Ber’e karşılık vermek yerine, masa kenarında bulu-nan çağrı ziline bastı. Gelen odacıya; yazmanı çağırmasını emretti. Ber’ dönerek, "Suçlama onun avukatlığını neden yaptığınız yönünde değil. Bunun suç olmadığını Yargı Başkanlığı da biliyor... Noterde vekaletname düzenlenirken şahsın yanında bulunarak, adres olarak Ad kentinde bulunan bir adresi belirtmesi için onu yönlendirmiş olmanız. Bu nedenle görevinizi kötüye kullandığınız yönünde rapor düzenlenmiş. Bu yönüyle ifadenizi almak durumundayım." Ber, suçlama konusunu, olan hızlılığı ve heyecanı garipseyerek, "Ben bırakın DeşifMan için bir başkası için dahi noterde avukatlık vekaletnamesi için bulunmadım şimdiye kadar. Vekaletname tek taraflı bir işlem ve hiç bir avukatın noterde bulunmasına gerek yok. O Ad kenti adresini bende sordum. Ad kentinde bulunan bir akrabasına ait olduğunu belirtmişti. Çokta önemli bir durum değil kanımca. Vekaletnamede kimlik tesbiti yapılmış, uyruğu da belli. İfadelerinde bağlı olduğu ülkedeki ikametgah adresini zaten belirtmiş." dedi. Devlet avukatının suskunluğunu bozmaması üzerine, "Gerçekten ifademi alacak mısınız?..." diye sordu. Devlet Avukatının yüzünün rengi kırmızıya yakın bir ton aldı. Ber, bu kırmızılığı tecrübeleriyle biliyordu. Sadece hukukçularda oluşabilecek bir renkti... O da suçlamanın dayanaksız olduğunun bilincindeydi ve hukuksal utancı temsil eden bir renge bürünmüştü... "Evet!..." dedi. "Buna mecburum... Yargı başkanlığı yirmi dört saat içinde soruşturmanın tamamlanması, soruşturma sonucunun kendilerine gönderilmesi içerikli talimatnameyi, dün akşam üzeri faks geçti. Dava açımı konusundaki görüş raporumla birlikte gönderilmesini talep etti." "Dava açılması gerektiği konusunda görüş bildirildiğine göre işi bayağı ciddiye alıyorlar." "Her neyse... Yargı başkanlığının suçlamasını dinlediniz... Buna karşı yanıtınız nedir?..." "Ulusal güvenliğin arkasına sığınanlar DeşifMan’ın deşifrezisyo-nundan rahatsızlık duymuşlar galiba. Böyle dayanaksız, gerçekle ilgisi olmayan, afaki suçlamaya karşı yanıt vererek, yasal olmayan suçlama-larını ciddiye almış olurum. SodGom Devleti organları kendi yasalarını bile askıya almış görünüyor. Hani, ‘Kanunsuz suç olmazdı?..." "Sorulara yanıt vermeme hakkınız var, biliyorsunuz. Bu hakkınızı kullandığınızı tutanağa geçirmemi istiyor musunuz?" "Evet!" diye yanıtladı Ber. "Yargı Bakanlığı birine ceza verme amacı taşıyorsa ifade verip vermemenin de önemi yok..." ‘Sanık ifade vermeme hakkını kullandı.’ ibaresiyle düzenlenen tutanağın altını, taraflar imzaladı. İşinin bitmesi üzerine makam odasından ayrılan Ber, ofisine çabucak varmak için adımlarını hızlandırdı. Zamanı daralıyordu... Başka sıkıntılar olmadan Korpsi’den almış olduğu Med’in kitabını tarayıcıdan bilgisayara verip, ‘İyi Ruhlar,’ sitesinde yayınlamaya başlamalıydı. Bugün tüm mesaisini bu işe harcaya-caktı. Her gün tam mesai yaparak ancak bir haftada bitirebileceğine inanı-yordu... *** Devamı : 26.Sayfa'da
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bahattin YILDIZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |